Anneler Günü geliyor anneme tekrar...

... bu yazımı yollamalıyım. Eskiden yazmıştım ama belki unutmuştur. E arada bir sürü şey oldu. Ben annemin ellerinden kayıp evlendim.

Haberin Devamı

Onur New York’a taşındı. Bizim büyüdüğümüz ev yeniden yapıldı. Kardeşimle kavga edip çarparak, neredeyse duvarlarından kopardığımız kapılar, hiçbir şey olmamış gibi yenilendi.
Ampulü patladığında uzun karanlık bir tünele dönüşen koridor kısaldı, iki adımlık bir şey oldu. Onur’un odası dolap oldu. Ve tabi annemle babam artık orada yaşamıyor. Hayat havuzu devir daim etti.
Annem içinde yine gülerek yüzüyor, yine bize “Hadi atlayın! Ne o yoksa yüzmeyi mi unuttunuz?” diyor.
Varlığı suyu ısıtıyor. Annecim sen çok yaşa ve hiç unutma:
Anne bence sen çok güzelsin.
Yıllar, önce geçmek bilmezler, sonra geçip giderler. Bir kadın için, yıllara meydan okumanın en büyük meydan savaşı olduğunu biliyorum.
Ve sen anne, bu savaşın botokssuz, çivisiz kahramanısın. Hâlâ o miniminnacık etekleri giydiğin günkü kadar güzelsin. Siyah beyaz resimlerindeki kadar.
Babamın seni görüp, “Hep onu görsem olur artık” dediği günkü kadar. Bunu sana hiç söylemediğimi fark ettim.
Ne kadar güzel olduğunu.
Anne bence sen insana neşe veriyorsun. Niye gidip gelip bir bahane bulup size geliyorum biliyor musun?
Sabah uyandığımda senin gülen yüzünü öpmek için mutfakta. Senin yüzünü en çok güldürenin, beni gülerken görmek olduğunu bildiğimden.
Anne sen bugüne kadar gördüğüm en çalışkan insansın. Yıllarca erkenden kalktın.
Dayımla kurduğunuz moda işinde arı gibi çalıştın.
Geceleri kazaklara teker teker pullar diktin. Bazı günler atölyedekilere yemek yapıp götürdün.
Bir yandan sürekli dağılan bir ev, yemek bekleyen iki çocuğun, bir de kocan vardı. O ev bir gün bile, sıcak bir yuva olmaktan uzaklaşmadı.
Sonra kızın şarkıcı olunca, onun her şeyiyle ilgilendin. Gitarla çaldığı şarkılarını dinledin, turnelerine çıktın, kıyafetlerini diktin.
Anne sen sadece kumaşları değil, dağılmayayım diye beni de kendime tutturdun.
Anne sen bize ne güzel annelik yaptın. Ruhumuzun karanlıklarına çekildiğimizde, o çukura elini atıp bizi el yordamıyla buldun. Seni karanlığa çektiğimizde fosfor gibi parladın.
Sesimiz çıkmadığında duydun. Bas bas bağırdığımızda duymadın.
Dizlerini, omuzlarını ve ellerini dikenlerimize yastık yaptın. Kendimizle dolup taştık. Sen altımıza tabaktın da ondan taşabildik.
Bir gün aç bir ilaç, çaresiz ve yalnız kalmadık. Hep birinin yavrusuyduk.
Anne seni bugüne kadar kırdığım her an için özür dilerim.
Seni kırmak en kolaydı, ondan yapmışımdır. Dilimin ucuna gelen her lafı, sana duyurduğum içindir.
Hani insan sinirlendiğinde, eline geçen ilk şeyi fırlatır ya öyle bir şey.
Sen hep en yakında durduğun için, her şeyin suçlusu ve her şeyin güçlüsüsün. Bu senin kaderinin bir parçası.
Hani biz değil de başka çocukların olsaydı, bu yine olacaktı.
Anneden kızlarına geçen annelik tahtı benim olana dek, bu masal böyle sürüp gidecektir.
O gün geldiğinde en büyük dileğim, senin gibi bir anne olmaktır...
Hani cennet ve cehennem buralardaymış ya, cennet sahiden de senin ayaklarının altında.
Seninle cennetim uzun sürsün anne. Allah sana uzun ömürler versin.
Bir de hep aklında kalsın diye sona yazıyorum: Anne seni çok seviyorum.

Yazarın Tüm Yazıları