Paylaş
2015’in Kasım ayında artık resmen kabul edildi ki, dünya bir savaştadır. Dünya savaşındadır hatta. Hani, okulda kitaplarda okuduğumuz, her ülkenin taraf olduğu, sonra birbirine girip her şeyi mahvettiği zamanlara döndük.
Çocukken, savaşın çok geride kaldığını düşünürdüm. Tarih kitabı işte. Adı üstünde. Geçmiş.
Beni gelecek ilgilendiriyordu o zamanlar. Şimdi ilgilendiriyordu. Sınırlar çizilmiş, anlaşmalar yapılmış, alan almış veren vermiş olan olmuş, dünya sütlimandı.
Güzel günlere doğmak diye buna denirdi. Sırtımı güvenle dayıyordum bugüne.
Halbuki bugün öyle mi?
New York Times gazetesi “Gelecek sizce nasıl olacak?” diye şıklar vermiş bize.
Şıklara bakın: Ütopik, gizemli, şiddet dolu, batık, eşitsiz, en iyi halinde, barış dolu, kalabalık, ihtişamlı, otomatikleşmiş, sentetik, lanetlenmiş.
Siz ne cevap verdiniz bilemiyorum ama endişelerimi dinlersem “şiddet dolu”’, iyimserliğimi dinlersem “en iyi halinde”, aklımı dinlersem “kalabalık”, ruhumu dinlersem “gizemli”, duygularımı dinlersem “sentetik”, “otomatikleşmiş” ve “eşitsiz”.
O gazeteyi kafamda şıklarla bir kenara bırakıp Time dergisini elime alıyorum, onda da “Dünyadaki bu şiddet hangi ülkenin neden işine geliyor?” haritası var.
Petroller, mülteciler, mezhepler, iç savaşlar...
Ortadoğu olmuş bir kanlı pasta, herkesin eli pastanın içinde. Elini sürmeyenin sürmeme sebebi bile masum değil.
Haritaya baktıkça, içinden çıkılamaz bir matematik problemine bakar gibi oluyorum.
Başım dönüyor.
E peki şimdi bu arapsaçı nasıl çözülecek, kaç can daha alınınca, kaç bomba daha patlayınca? Kaç cevap sonra, bu lanetli soru noktalanacak?
İtiraf etmem gerekirse, içim ürperiyor. Gelecekten korkuyorum.
Hayatımda ilk defa, dünyanın hiçbir yeri güvenli değilmiş gibi geliyor.
Ne konser salonları, ne restoranlar, ne futbol sahaları. Her yere bulaşmış bir virüs var sanki.
Neler atlattı bu dünya, hepimiz misafiriz, hancıya selam edip geçiyoruz da, yazık değil mi?
İnsanlığımızın çatallı değil de kanatlı yanını dinlemek bu kadar mı zor?
Değişim isteyen, işe kendinden başlasın.
Tıpkı sokağın temiz olsun istiyorsan, önce kendi evinin önünü süpürmen gerektiği gibi.
Güneşi, hep beraber yeniden doğuracağız.
Kimseyi kendimizden ayırmayarak...
Kimseye bağırıp çağırmayarak, nazik olarak...
Hiçbir canlıya şiddet göstermeyerek...
Kimseyi bilerek kırıp dökmeyerek...
Herkesi insan yerine koyarak...
Kimseden teşekkürü esirgemeyerek...
Barışı, merhameti, iyiliği yolumuza fener yaparak...
Sevmeyi, saygı duymayı, el vermeyi unutmayarak...
İşte o zaman, gerçekten tarih kitaplarında kalır hep savaş.
Paylaş