A’dan İ’ye bir sürü harf

A, bir nida. Şaşırtan herşeye duyduğum derin batıl inanç. Beni yola koyan ses. Bu yazıyı, alfabeye uygun bir sesle yazmak istediğimde, en başa gelen harf.

B, Britney Spears’in B’si. Bu kız o kadar harfi varken, kendini niye kaybetti? Harbi mi bitti? Onu şimdi her zamankinden çok seviyoruz. Dizlerinin üzerine indi. İnsanlar, dizüstünde yürüyenleri çok sever, övgülere boğarlar. Ben birgün Rehab’e girer miyim? Büyük konuşmayayım. Daha alfabenin başındayım ama, Amy Winehouse’un dediği gibi: Noo, no, no.

C, bir vitamin. Çocuklara çıkarılan beliriverme sesi. Üçüncü şık. Pek işaretlemeyin.

D, ’duyuanstend?’ hahahaha. İbrahim Tatlıses’in tatlı sorusu. Son bombası. Gayet yerinde bir kullanım. Dün, bir ropörtajında duydum. Duyduğuma emin olunca, çok sevdim. Duyuanstend?

E, eczane. Geçen hafta, hasta hasta, Mayadrom’daki kitapçıdan kendime ’hastalık dergi ve dvd’leri alıyordum. Annem de yanımdaydı. Doktorla telefonla konuştum ve bana antibiyotiğe geçmeden önce minoset plus almamı söyledi. Ben de anneme dönüp, hasta şımarıklığımla: anne, burada eczane var mı, minoset plus almamız lazım dedim. Bakarız dedi. Raflara geri döndük. Ben bir dergiye bakarken, arkadan bir kol uzandı ve son derece kibar bir erkek sesi: ’Buyurun, eczane’den minosetiniz’ demez mi! O sırada dilim tutuldu ve bu güzel jesti gerektiği kadar kutlayamadım. Teşekkür ettim ama azdı. Sonuçta beni tanımayan biri, bir ihtiyacıma kulak misafiri olup, gidip bana ilaç aldı. Kendisine bu köşeden, bu kadar incelerek girdiği kapılardan seslenerek, çok teşekkür ediyorum. Bu şifalar az bulunur, biliyorum.

F, fantastik-komedi. Hayatın türü. Fantastikliği, koca bilinmeyenlerle dolu bir yolculuk olmasından geliyor. Komedisi de bizim o bilinmeyenleri kontrol etme isteğimizdeki gülünç çabalar. Ne episodlar yaşıyoruz değil mi bu uğurda?

G, gargara. Hastayken ondan da yaptım. Amma tuhaf şey. Kim bunu bir dakika boyunca yapabilir? Ancak gırtlaksız ve bademciksiz biri. O halde üzerine yazsınlar: Biliyoruz çok kısa bir süre için yapabiliceksiniz, ama yapabildiğiniz kadar yapın, iyi gelir. Gibi. Niye birbirimizle ilaç paketlerinde ve heryerde bu samimiyette konuşmuyoruz anlamıyorum! Hepimiz aşağı yukarı aynıysak, bu mesafe niye?

Ğ, yumuşağın ğ’si. Demek g, çok sertti. Ayrıca yumuşatmak ve o yumuşak versiyonu da peşisıra yanına koymak gerekti. Mukayet olsun diye. Ayrıca sert sessizlerimiz, kesmez bizi o varken...

H, havaalanları. Dünyaya sınırlar çizilmiş. Tamam. Bunlar o ülkelerin kutsal ve değişmez alanlarıdır. Peki. Sınırlarda bu yüzden, kontroller, bekçiler ve evraklar olucak. Olsun. Ama ayakkabılarımızı çıkarttırmak, parfümlerimizi bıraktırmak, gitar kutularımızı söküp açmak, çantalarımızı köpeklere koklatmak olmasın. Sanki Nazi kampındaymış gibi oldum. Sıraya dizilip, şüpheli muamelesi görmek beni mutsuz etti. Zaten ışınlanma olunca, bu çok yavaş ve ilkel yöntemler de kalkıcak. Tabi biz o zaman burada olmayabiliriz. İngiltere’den Türkiye’ye girerken oldu bunların çoğu. Seyahatten soğutan şeyler. Korku kokulu havaalanları. Ülkenden çıkmaaaa, ülkemize gelmeeee. Der gibi. Sanki dünya, üzerindeki bütün insanları ağırlamıyormuş gibi.

I, ıssız/ ve kırsız/ bir adada/ bir hırsız.../ hırssız ama arsız/ buldu bir cımbız/ başucunda bir evin, damsız/ bir şiir vardı bunu anlatan/ kısa ve iddasız/ yazmış nil diye bir kız.

Haftaya devam edicekmiş, İ, ile.
Yazarın Tüm Yazıları