6 hikayem

İnsan, hayatını şöyle kabaca birine anlatmaya kalkınca, küçük hikayelerini sıralıyor. Hayatının dönemeçlerini. Dört yol ağızlarını. Uçurumlarından aşağı bakıyor. Düşmediği uçurumlarından. Gururla tırmandığı dağları gösteriyor.

Haberin Devamı

Öyle kitaplar dolusu değil hem de bunlar. Bakın anlatmaya kalkın, küçük bir kısa hikaye kitabı gibi. Kendimizi kahraman yapan şeyler. Hayattaki aydınlanma anları. Öğrenmenin olduğu haftalar. Sonradan tarihimizde büyük rol oynayacak, o küçük olaylar silsilesinin olduğu o yıl.
Ben de bunu, kendi hikayemi anlatırken fark ettim. İnsan çok düşünüyor da, kendisi hakkında pek değil. Bunu da fark ettim.
Böyle konuşa konuşa, kazak örer gibi, kendi hikayelerimi ördüm ben de. Vallahi soran olmasa, çıkaracağım da yoktu çatı katlarından. Ama soran oldu, çünkü yazmam gerekti. Çünkü size anlatmak istedim.
Gençliğime sevgilerimle diye bir yazı yazmıştım birkaç hafta evvel. Çok paylaşılmıştı. Mutlu olmuştum.
Konusu şuydu: Eğer ben 17 yaşımdaki kendimle bugün karşılaşsam ve mesela yarım saatim olsa, ona neler derdim. Oturup sıralamıştım. Neden öyle yazdığımı bilmeden, düşünmeden yazmıştım.
Sonra bana sordular, neden 17 yaşındaki kendine böyle dedin? Hah, işte hikayelerim o vakit ortaya çıktı. Saklandıkları yerden çıktılar.
Yoko Ono’nun güzel bir tavsiyesi var. Diyor ki, kırlara ya da doğaya gittiğinizde, orada gerçekten neler olup bittiğini anlamak istiyorsanız, bir saat sessizce durmanız gerekir. Çünkü, siz oraya ilk geldiğinizde, bir sürü börtü böcek susacak. Saklanacak. Orası kendini siz geldiniz diye değiştirecek. Ama sonra, yeterli sabrı ve kıpırtısızlığı gösterdiğinizde, saklandıkları yerden çıkacaklar.
İşte böyle oldu hikayelerim de. Ben susup oturdum. Onlar da tek tek çıktılar. Beni ben yapan o güzel anlar. Rengarenktiler. Belki size de ilham verirler diye oturup yazdım, defalarca anlattım. Duvarlara, sevdiklerime, kendime anlattım.
Bu akşam, Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda size de anlatacağım. Hayata okul gibi bakıyorum. Öğrenciyim.
Dersimi çalışmaya, sınıfları geçmeye çalışıyorum. Mezuniyet yok biliyorum. Hatta not bile yok bu okulda. Hatta hatta, yanlış doğru da yok. Öğrenip ilerlemek var. Ben de naçizane deliklerden geçmişim, kapılar görmüş açmışım. Peki neler bana bu kapıları açtı? İşte o, bu akşamki konserde. Kim demiş konserlerde hikaye anlatılmaz diye.
Bekliyorum. Birimizin hikayesi, hepimizin hikayesi çünkü.

Yazarın Tüm Yazıları