Şu anda turnedeyim. Bütün kış beklediğim şeyin içindeyim. Şarkı söylemek için sürekli güneye gitmeye, ’40 derece turnesi’ denir.
Denizinde hareketsiz durulur, güneşinin gölgesinde kitap okunur ve gece sahnesinde dans edilir. Dün Cunda’dan kalkılır ve bugün Çeşme’de oturulur. Gözlemlediğim kadarıyla, 40 derecede eriyen şeyler şunlardır:
n İstanbul’da katı halde bulunan her şey: 40 derecede eriyip gidiyor. Hani duyunca kedi gibi kaskatı kesildiğimiz şeyler var ya, onlar burada eriyip birbirine karışıyor ve elle tutulur bir yanları kalmıyor. Amaaan diyorsun, pusula güneyi gösterdiğinde bu olay böyle fırtınalı değil. Benim tek derdim deniz soğuk mu değil mi, bu bikini mi şu bikini mi...
n Kendimizle aramızdaki buz dağları: kışın insan solgun görünüyor. Benim gibi boğazlı kazak giymek için yaratılmış kuzey buz denizi varlıkları bile, yazın yüze göze attığı mavimsi pembemsi tonlara bayılır. İnsan yazın güneşle rüzgarı buluşturursa terlemeden ısınır. Kitabının üzerinde saatte 5km.yle gitse bile, kendine 100km.yle yaklaşır. Güneye giderken uyduruk bir motelde mola verir, herhangi bir odada kendinle buluşursun. Ve valizlerde ne varsa satıp, benzin alırsınız beraber.
n Aşk utangaçlığı, kalp tutukluğu: bunu süslü püslü yazamıycam. Düz yazıyla yazıyorum: bütün grup msn’de! Hayatımda msn, icq, ucp bilmediğim için (burada çok ince bir espiri yapmadan edemedim işte), öğrendim ki bu sıfır ve birlerin arasında yaşanan bir flört kozası. Koca koca adamlar, yataklarının ayakucuna uzanmışlar, yüzlerinde bir tebessümle, teenage kızlar gibi sabaha kadar yazışıyorlar. Bana sorarsanız, 40 derecede kalpler eriyik halde olduğu için, makine mühendisliği yapmadan da aşk yaşanır ama dinletemiyorum işte. Yazınca sıcaklaşan şeyler biliyorum ama, kalp işleri bakışlarla halledilir en kısa.
n Deniz minaresi ve su bisikleti: Deniz minaresinihayatımda ilk defa bu yaz gördüm! Keşke çocukken keşfetseydim, büyük eğlence çıkardı. Bana yapılanı en az 50 kişiye yapar kahkaha atardım. Barış bana denizden bulduğu minareye benzer, küçük bir kabukçuk verdi. Bunu kıpırdatmadan tut dedi. Ben böyle durumlarda sırf meraktan denileni yaparım. Derken içinde hayat belirdi. Tatlı küçük bir kıskaççık ürkekçe 40 dereceyi kolaçan etti. Kıpırdatmadığım için, dışarısını güvenli sandı ve dışarı çıktı. Dışarı çıkan şeyin korkunçluğunu anlatamam, kocaman bir yaratık! Örümcek gibi çok bacaklı, yengeç gibi iki kıskaçlı, salyangoz gibi antenli! Tabii ki elimdeki ömrü, gerçek yüzünü görmemle kısa sürdü. Levent, ki kendisi uzun ve büyük sayılır, başka bir minareyi eline aldı. Ona nasıl dokunuyorsun dediğimde de, çok güzelce söyle dedi: Asıl o bana nasıl dokunuyor, onun gözünde ben dev gibi adamım!!! Doğru. Kısaca 40 derece deniz minaresinin utangaçlığını eritiyor... Su bisikletine gelince, normalde iki kişi için yapılmasına rağmen, 40 derecede eriyip genişliyor ve üzerine 6 kişi binebiliyorsunuz. Sonra tehlikeli oyunlar oynayabilirsiniz, Cunda’dan başka bir adaya gitmece gibi. Ha yeri gelmişken söyleyeyim: insanın aklının yüzde ellisi de eriyor 40 derecede.