21.12.2012 sonrası ilk izlenimler

Yirmi bir aralık iki bin on iki, saat onu yirmi yedi geçe, tamamı bembeyaz kaplı bir balkondaydım ve kıyamet kopmadı.

Haberin Devamı

Daha önce olmamış olan, tek bir şey bile olmadı.

Balkonda, kocaman karla kaplı bir masa vardı. Üzerindeki kara, tarih atıp, ‘kıyamet kopmadı’ yazmayı düşündüm ama, bu hem komik değildi hem de dışarısı çok soğuktu. Hem de ertesi güne eriyip gidecekti zaten.

Böyle bir zaman parçacığına karla karışık umut besleyebiliyorduk ya bazen, helal olsundu bize!

Koskoca insanlık, o günü kafasındaki ajandada şu ya da bu şekilde işaretlemişti. Bazıları “Acaba?” olarak, bazıları “Yok canım!” olarak.

Gezegenler dizilecek, manyetik alanlar titreşecek bizi rahatlatacaktı. Bilinçaltı denen saklı bir yazılım tarafından yönetilmeyecektik artık. Alt üst olacaktık.

Ayrıca iletişim kanalları da bizim gak guk dememize, kibarlık çabalarımıza kalmadan açılıverecekti. Hani birini düşündüğünde o arar da, “A inanmıyorum nasıl yani?” dersin ya telefonda, işte o sık sık olucaktı. Normal iletişime geçebilecektik.

Haberin Devamı

Mucizeler bekliyorduk. Mucizelere inanıyorduk için için.

Astral seyahatler yapan kuzenin tanıdığı, kahvenin telvesinde sevgilinin baş harfini gören kadın, elini bedeninin üstünde gezdirerek bir sebepten kapanan çakralarını açan bio enerjici, “Senin rengarenk bir auran var, hiç bu kadar renklisini görmemiştim!” diyen medyum ve tabii bütün suçu sen doğmadan birbirine kötü davranmış akrabalarına atan terapist. Hayat hikâyende, hepsiyle karşılaşıyorsun bu tiplerin. Hepsi bir bilgisayar oyunundaki gibi, bir kapının ardında beliriyorlar ve ekranda şu seçenek beliriyor: Güven ya da güvenme.

On iki aralığın mucizeler dükkanına açılmayacağı belliydi de, yine de bir gece önce şehrin yüksek bir binasının tepesinde yemek yerken, bir değil, iki değil, üç kez peş peşe kesilen elektrikten hafif ürpermediğimi söylersem yalan söylemiş olurum.

Hayatta neyi biliyoruz da, o gün tuhaf bir şeylerin olmayacağından eminiz?

4,7 milyar yıllık bir gezegeni taş çatlasın 90 yıllığına ziyaret edip, hakkında atıp tutmada üstümüze yok! Dedikoducu misafirler gibiyiz. Yok dünya şöyle, yok hayat böyle.

Bence çekiştirmeyelim. Çekiştirince gelmiyor. Olaylar Şirince’de son bulmuyor. İyi ki de bulmuyor.

Haberin Devamı

Ne zaman nerede neyin başlayıp, neyin bittiğini bilmiyor olmak değil mi burayı lunapark yapan?

Yazarın Tüm Yazıları