Çarşamba günü, 88.2 frekansından, hayatımı değiştiren 15 şarkının sesi duyuldu. TRT3 İstanbul radyosunu hep sevmişimdir.
Klasik müzik çalar, caz çalar, ruha iyi gelir. Meğer bu radyoda, perşembe günleri 17’yle 19 arası ‘Siyahbeyaz’ diye bir program yaparmış Hakan Tamar’la Necati Tüfenk. Beni arayıp, ‘hayatını değiştiren 15 şarkıyı yanına alıp, programımıza konuk olur musun?’ dediklerinde öğrendim ben de tüm bunları. şarkıların ellerimizden tutup, bizi şuradan şuraya nasıl taşıdığını da o gün keşfettim. Hayatımdaki bir sürü görüntünün net bir şarkısı varmış meğer. Meğer bir sürü aşk, karar, vazgeçiş ve bir sürü duyguyla göz göze geliş anını işaretlemişler bir bir. Ekmek kırıntılarıymış onlar yolumun. Listemdeki birkaç şarkı ve önemini anlatmak istedim. Çünkü biliyorum sizin de var. Sadece düşünülmeyi bekliyorlar. Bir. Debbie Gibson ‘Electric Youth’. Bu şarkıda, kardeşimle ben, bir rock grubunun iki üyesiyiz. Küçüğüz miniciğiz. Raketler plastik. Odadaki yatağın üstü sahne. Masa lambası spot. (Allahım, hayal edip, ‘-miş gibi’ yapınca gerçek mi oluyor her şey?) Debbie söylüyor, bizse bağırıyoruz. Herhalde, elektriklenmiş gençliği temsil ediyoruz. Kimse karşımızda duramaz, terler içinde zıplayarak çalıyoruz. Seyirciyi görmüyoruz bile gözümüzdeki ışıktan. Büyüyücez ve ikimiz de müziği meslek edinicez işte. Bu şarkı o haberi taşıyor. ıki. Madonna ‘Like a Prayer’. Kim bu kadın dünyayı sallayan? ‘Bakire gibi’ diye şarkı yazan, klibinde ısa’yla sevişen? Yasaklanıp durulan. Küçük boyuna, kadın haline bakmadan sütyenini dışına giyip, sahneye fırlayan? Bukelamun gibi değişen? Posterlerini odamın her yerine asıyorum. Bu kadının, kadınlığın dışına taşması beni düşündürüyor. ılk kez, ruhu bu kadar kaslı bir kadın görüyorum. Bitmez bir kadın. şarkısını dinliyorum uzun uzun. Üç. ılk gençlik yılları. Sitedeki arkadaşlarım. Onlar ne dinliyosa, ne okuyosa, nereye gidiyosa ben oraya. Haluk’un odasında oturuyoruz. Haluk diyor ki: birazdan sana bir şey dinleticem, aklıma seni getirdi. Yeni yazdığın şarkıları, belki böyle bir yoldan götürebilirsin. Bunları diyip, Tori Amos’tan, ‘Me and a Gun’ı çalıyor. Donakalıyorum. Sesi kafatasımın duvarlarına çarpıp, kalbime iniyor. O an, içimden kuşlar havalandı. O yöne bakınca, net olarak gördüm bir şeyleri. Evet, hayatımdaki lensin netleştiği anlardan biri. Ben de böyle mikrofona yapışıp sesimin kısığıyla söyliycem, ben de çok kişiselleşicem, ben de ben de ben de... şarkı yazıcam, şarkı söyliycem. Yaşım onaltı. Kararım kesin. (devamı haftaya...)