Albümün kalp atışlarını duymaya başlayalı çok oldu. Artık tekmeliyor kaburgalarımı. Dönüp duruyor içimde. Dışarı çıkmak istiyor. Haklı. Onu gereğinden fazla zamandır taşıyorum karnımda.
Her şey istediğim gibi olana dek, sabır istiyorum her bir şarkıdan teker teker. Özürler diliyorum. “Bir de bu haline bakmak istiyorum nolur” diyorum. Geceleri uyumadan “Benim de klibim olacak mı? İlk kim çıkacak? İkinci kim gidecek?” gibi yüzlerce soru soruyorlar. Bense onları sizinle tanıştırmanın yeni yollarını arıyorum. Her sabah bir fikirle uyanıyorum. Akşama kalmadan çürütüyorum ya da çürütüyorlar. Akılsızlığına, deliliğine güvendiğim bir avuç insan. Onlarsız olacak olanlar olamazdı. Alın size, bilimkurgu bir geleceğe dair geçmiş cümlesi: Hayalden hep olmuş gibi bahsetmek iyidir. Bütün bu boğuşmalar içinde savaştığım şeyi buldum: Zaman. Sayın yolcular! Hiçbirimizin hiçbir şeye sabır göstermediği bir hız treninde yolculuk etmekteyiz. Buna ben de dahilim. Geçenlerde harikulade bir videoya, “Tamam, anladım” dediğimde 28’inci saniyesindeydi. Çoğu şarkıyı sevip sevmediğime ilk 10 saniyede karar veriyorum. İnternette neredeyse hiçbir videoyu sonuna kadar seyretmiyorum. Allah’ım, o zaman ben size nasıl dinleteceğim şarkılarımı? Nasıl yapacağım güzel videolar? Ya benim gibi tahammül göstermezseniz? “Bütün şarkılarımı dinleteceğim bir video yapmam lazım. Hepsiyle gurur duyuyorum ve hepsini duyurmak istiyorum” dediğimde, “İnternette kimseye üç dakikadan fazla bir şey izletemezsin” dediler. !?!?!?!!?!?? Niye şaşırıyorum ki! Doğru. İnsanların bir Apple uygulamasını indirip indirmemeye karar verme süreleri tahmin edin neymiş? Üç saniyeymiş üç! Bunu okuyunca New York’ta bu işe baş koymuş, yeni iPhone oyununu çıkarmaya hazırlanan kardeşime, “Bol şans, üç saniyen var” diye mesaj yolladım! Onun üç saniyesi var, benim üç dakikam yok... Mesela bu hafta çok heyecan veren bir iş teklifi geldi. Çizgi dizi müziği. “Bir bölüm kaç dakika?” diye sordum: Beş dakika! Beş dakika mı? “Bizim zamanımızda çizgi filmler yarım saatti” dedim hayal kırıklığıyla... “Şirinler kaç dakikaydı? Clementine kaç dakikaydı? Ya Red Kid?” diye söylendim eve dönerken. Sonra arkadaşlarım dedi ki “O kadar da ümitsiz değil canım durum. Roman okuyoruz, film izliyoruz, dizi izliyoruz...” Yok ben yine de dikkatimi eskisi kadar çabuk toplayıp, bir şeyin üzerinde tutamıyorum. Bu kesin. Ve böyle bir şey görülmüyor pencereden. Sis. Hız. Ben bir hızlı trende, hayat karşı yönden gelen hızlı trende. Birbirimizin yanından büyük gürültüyle geçiyoruz. Halimize bak Nihal. (Aranızdan bazılarının adı bu olmalı.) Hep beraber hızlı trene binmiş gider gibiyiz. Endişeleniyorum, şarkılarıma benim verdiğim vaktin binde birini ya vermezsen diye.