Yarın gece Berat Kandili

RAMAZANDAN önceki son kandil olan Berat Kandili’ni yarın gece karşılayacağız. Üç aylardan ikincisi olan şaban ayının ortasındaki bu gece; bağışlanma, affedilme anlamına gelen Berat ismini almıştır. Bu geceden on beş gün sonra zamanların en şereflisi olan ramazan ayına kavuşmuş olacağız.

Öncelikle, "Bu gece neler oldu, neden bu geceye bu kadar önem verildi" gibi soruların cevabını verelim. Denilir ki Kuran-ı Kerim’in tümü bu gece dünya semasına (göğüne) indi. Daha sonra da Peygamberimize (SAV) ramazan ayında inmeye başladı. Yine Duhan Suresi’nin 2, 3 ve 4. ayetlerinin işaret ettiği rızık, zenginlik, fakirlik, doğum ve ölüm gibi önemli olayların bilgilerinin meleklere bu gecede verildiği söylenmiştir.

* * *

Melekler bir yıllık bilgileri, talimatları ve yapacakları işlerin ayrıntılarını bu gece edinirler. Aslında içinde bulunduğumuz eski deyimiyle şaban ayında Hz. Peygamber (SAV) çokça oruç tutardı. Öylesine oruç tutardı ki sanki hiç oruçsuz gün geçirmezdi. Hz. Ayşe (RA) bir ara bunun sebebini Peygamberimize (SAV) sordular.

Hz. Peygamber (SAV) gerekçesini şöyle açıkladı: "Ayşe, ölüm meleği ölecekler listesini alıp adımı gördüğünde oruçlu olmuş olmayı dilerim." Bütün bunlardan bu gece önemli işlerin şifrelerinin meleklere verildiğini anlıyoruz. Şam bölgesinin büyük tabiin (yani Peygamberimizi olmasa da dostlarını görmüş) alimleri bu geceye büyük önem vermişlerdir.

Peygamberimizin (SAV) bir gece sabaha doğru evinden çıkıp Medine’deki mezarlığa (Baki Mezarlığı) gittiğini söyleyen Hz. Ayşe (RA) olayın devamını şöyle nakleder:

Hz. Peygamber (SAV) uzun müddet secde halinde dua etti. Sonra başını kaldırdı ve müjde vererek şöyle buyurdu: "Ayşe, Allah bu gece dünya semasına iner (rahmetini indirir) ve Beni Kelb kabilesi (hayvancılıkla geçimini temin eden ve hayvanlarının sayısı çok olan bir kabile) koyunlarının tüyleri sayısınca insanı cehennemden kurtarır." (Tirmizi, Sünen, hd. 739; İbni Mace, Sünen, I/444; Ahmed Müsned, VI, 238, hd. 26060; Heysemi, Mecme, 8/65).

Bu hadisenin de Berat gecesinde gerçekleştiğini alimler nakleder.

Bu gece bir yıllık hesabımızı çıkarmamızda fayda vardır. Nerede hata yaptık, manevi karnemizde kırık notlarımız var mıdır? Kimin kalbini kırdık, kimin gıybetini yaptık, hangi komşumuzu incittik, kime haksızlık yaptık, kime zarar verdik, hak ettiğimiz yerde miyiz? Hangi iyiliklere engel olduk, ibadetlerimizi yapabiliyor muyuz? Hayatın hakkını verebiliyor muyuz? Hayat sadece yaşamak mıdır; yoksa iman etmek, samimiyet, Allah’a yakınlık, benlikten sıyrılma, erdemi yakalamak, benlik ve mahviyet -kendini yok sayacak bir kişiliğe ulaşmak- gibi güzellikleri içinde taşımak değil midir?

Ağlayan bir çocuğu kendi çocuğumuzla aynı karede görebiliyor muyuz? Daha dün dini ve ırkı bizden çok farklı da olsa Osetya’da veya Gürcistan’da halkın başına düşen bir bombayı yakınımızın evine atılmış gibi daralarak karşılayabiliyor muyuz? Yoksa iki farklı din mensubu birbirini yiyor bana ne mi diyoruz? Tabii ki insan eksenli olan dinimiz, çırpınan bir kuşun ıstırabını paylaşmamızı emrederken bu kadar bencil ve duyarsız olamayız. Olmadık da!

Bu geceye "Tövbe Gecesi" de denilmiştir. Peygamberimiz (SAV) bu konuda da bizlere ışık olmuştur.

O (SAV) şöyle buyuruyor: Şaban ayının ortasında (Berat Gecesi) geceyi ibadetle, gündüzü ise oruçla geçiriniz. O gece Yüce Allah güneşin batmasıyla beraber tecelli eder, tan yeri ağarıncaya kadar şöyle buyurur: "Yok mu benden af dileyen affedeyim. Rızık isteyeni rızıklandırayım, musibete uğrayana afiyet vereyim! Yok mu şunu şunu isteyen, vereyim." (İbni Mace İkame, 191)

* * *

Kapı açık. Arada perde yok. Perdeleyen de yok. Bütün günaha ve isyana rağmen affetmeye hazır bir Rab var. Peki tereddüt niye? Ötelemek, geciktirmek, ümitsizliğe koşmak niye? Kapanmayan kapıyı kilitlemek niye? Kim Allah’tan daha zengin olabilir, sizin sahibinizden, yaratıcınızdan daha zengin ve merhametli bir Rab var mı ki!

O zaman ramazan öncesi bu son istasyonda biraz durup durulanalım, temizlenelim, ahitleşelim. Karar verelim, ümitlenelim, koşuya başlayalım. Kötü maziyi ve sayfaları çok uzakta bırakıp güzele ve güzelliğe doğru koşalım.

Dudaklarımızda Peygamberimizin bu gece okuduğu özel dua olsun: "Allah’ım! Azabından affına, gazabından rızana, senden yine sana sığınırım. Sana gereği gibi hamdetmekten acizim. Sen kendini övdüğün gibi yücesin."



Not: Yarın gece saat 20.30’dan itibaren Star TV’de kandil özel programım olacak. Kandil duamızda amin diyeceğiz. Sizleri o saatte Star TV’yi izlemeye davet ediyorum. Saygılarımla.

SORALIM ÖĞRENELİM

Bazen aramızda şaka yapıyoruz. Fıkralar anlatıyoruz. Bunun dini bir sakıncası var mı?

Aziz TURAN/MANİSA

Peygamberimiz (SAV) zaman zaman şaka yapmıştır. Hatta, Allah’ım kederden, üzüntüden sana sığınırım, buyurmuştur. Ama şaka ve mizahın yalan içerikli olmaması, başkasını yaralamaması ve insan onuruna uygun olması gerekir. Güldürmek için yalan söylemek hoş karşılanmamıştır. İnsanın şeref ve namusu da fıkra ve mizah konusu olmamalıdır.

Hayvanları (horoz ve develeri) dövüştürüyorlar. Bu dinimizce nasıl görülüyor?

Satı KUMLU/KOCAELİ

Hayvanlara eziyet ve zulüm sayılacak her türlü eğlence dinen yasaktır. İster üzerine bahis olsun ya da olmasın hayvanları dövüştürmek kabul edilemez. Ülkemizdeki horoz ve deve kavgalarını da, İspanya’daki boğa cinayetlerini de kabul edemeyiz.

Ben Hıristiyan bir kadınla evlenebilir miyim? Onu Müslüman olmaya zorlamalı mıyım?

Cemal YURT/İSTANBUL

Ehli kitap diye adlandırılan Yahudi veya Hıristiyan bir kadınla evlenmenizde dinen bir sakınca yoktur. Gayrimüslim olan eşinizin ahlakınıza, görüşlerinize bakıp Müslümanlığı seçmesi çok güzel bir şeydir. Ancak dine girmesi için zorlamanız doğru değildir.
Yazarın Tüm Yazıları