Sakın kızını deşifre etme!

BİZİM doğru bildiğimiz yanlışlarımızdan birisi de insanlarla ilgili değerlendirmelerimizdir.

Önyargılıyız çoğu kez. Bir tavrına bakıp insanları kategorize ederiz. Tanımak için fırsat tanımayız. Güvendiğimiz birisi "iyidir" derse o bizce de iyidir, "kötüdür" derse o bizce de kötüdür artık.

Birini karalamışsak, artık o ağzıyla kuş tutsa önemli değildir. Dedikoduya, fırsatçıların değerlendirmelerine kapımızı hep açık tutmuşuzdur. İnsanlara mesai harcamak yerine, bir tanıdığımızın tanıklığıyla yetiniriz. Belki de böylece farkında olmadan, bir yalancının yalanına ortak oluruz.

* * *

Birine kötü denmişse, ateş olmayan yerden duman çıkmaz, vardı bir yanlışı deriz. Bir yanlışı olmuşsa adamın, "Hay seni sahtekár" diye damgayı vururuz. Anlamaya çalışmayız. Hele dinlemeye hiç vakit ayırmayız.

Bu yazımızda işte bu değerlendirmeleri kırmış olan bir şahsiyetten, Hz. Ömer’den iki örnek sunmak istiyorum.

İslam tarihinin en sert insanı olarak bilinen ve "Ben kınından çıkmış bir kılıçtım. Hz. Muhammed (SAV) beni kınıma soktu" sözüyle de bunu itiraf eden Hz. Ömer’in şaşırtan iki tavrını konu edeceğim.

Birinci olay şudur: Bir adam Hz. Ömer’in yanına geldi. Bir problemim var, çözemedim, bana yardım eder misin, dedi. Hz. Ömer anlat deyince de anlatmaya başladı: "Benim bir kızım vardı. Onu cahiliye döneminde diri diri gömmek için toprağa koydum. Sonra da ölmeden çıkardım. Daha sonraki yıllarda önemli bir yanlışlık yaptı, zinaya düştü. Yaptığı bu yanlışlık onu o kadar sıkıntıya düşürdü ki, intihar etmeye yeltendi. Damarlarını kesti. Onu zor kurtardık. Kızım bu hadiseden sonra tövbe etti. İyi bir yönelişle Allah’a yöneldi. Şimdi ise kızıma bir talip çıktı. Onu evlendireceğim. Kızıma talip olanlar ise bu olaydan -zinadan- haberdar değiller. Şimdi sana soruyorum ey müminlerin emiri! Ben ne yapayım? Damat olacak kişiye, kızımın bu olayını anlatayım mı yoksa susayım mı?"

Kızın babasını büyük bir dikkat ve sabırla dinleyen Hz. Ömer, kızın yaptıklarını deşip hiddetleneceğine adama şöyle seslendi: "Adam! Allah’ın örttüğünü, ortaya saçmadığını sen mi deşifre edeceksin? Allah’a yemin ederim ki, böyle bir şey yaparsan yani kızının açığını yayarsan seni bu ülkenin insanlarına rezil ederim. Git ve kızını başından hiçbir olay geçmemiş namuslu bir kadın gibi evlendir." (İbnül Cevzi, Menakıbı Ömer, s. 169)

Hz. Ömer’in bu içtihadında günahlara karşı "settar-örtücü" olan İslam’ın derin izleri görülebiliyor. Çünkü yapısı gereği hesap soran, hiddetlenen ve dini koruma noktasında en toleranssız olan büyük bir şahsiyeti bu geniş yelpazeye çeviren Hz. Muhammed’den (SAV) başkası değildir. Bu satırlar gayrimeşru bir ilişkiyi meşru görmek değil, kulu Allah’la muhatap etmeye bir çağrıdır. Bu teraziyi Hz. Ömer’den daha iyi kuracak insan zor bulunur herhalde.

İkinci olay ise şudur: Şam’da oturan tanınmış bir adam. Hz. Ömer de onu tanır. Bir ara bir sohbet meclisinde bu adamdan bahsedilir. Hz. Ömer, adamın neler yaptığını sorar. Derler ki, ey müminlerin lideri, bu adam tam bir içki tiryakisi oldu. İçkiye vuruldu. Durumu sabah-akşam böyle.

Hz. Ömer üzülür ve kátibinden ona mektup yazmasını ister. Mektup çok kısa ve nettir: "Ömer’den filanca adama... Selam sana. Kendisinden başka ilah olamayan Allah’a hamd ederim. ’Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Ha, mim. Bu kitabın indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O’ndan başka ilah yoktur. Dönüş ancak O’nadır." (Mümin 40/1-3) Mektup burada son bulur. Hz. Ömer mektubu götürene "Adama ayıkken ver" diye de ekler. Sonra yanındakilere döner ve bu kardeşinize dua edin der.

Mektup Şam’daki adama ulaşır. Okur, anlar ve ağlar. "Rabbim demek ki kulunu terk etmiyor, demek ki hem müjdeliyor hem de uyarıyor. Ya Rabbi artık tövbe" der ve tam bir tövbeyle Allah’a yönelir.

* * *

Olay Hz. Ömer’e ulaşınca hamd eder ve şöyle der: "Ayağı kayanı gördüğünüzde ona dua ediniz. Onun aleyhinde konuşarak şeytana yardımcı olamayın." (Kurtubi, Tefsir, 15/256)

Biz Hz. Ömer gibi bir mektupla veya telefonla dostumuzu doğru çizgiye çekmeye mi çalışıyoruz? Yoksa dedikodusunu yapmakla mı yetiniyoruz?

Çekilmiş bir kılıçtım diyen Hz. Ömer ile günümüz Müslüman’ını kıyaslayalım, hatta dünya insanını. On dört asır öncesindeki bu büyük şahsiyetin sergilediği tolerans, hoşgörü, olayı takip, sorumluluk duygusu, İslam’ın mesajını kavrayıştaki ustalık ile günümüz insanı arasında ne kadar büyük bir uçurum var değil mi?

SORALIM ÖĞRENELİM

Balık tutmayı seviyorum. Kafama takılıyor, günahı var mı?

Rafet BAŞAL/ANKARA

Deniz ürünleri bizlere helal kılınmıştır. Balığın avlanması da helaldir. Yalnız balık avlanırken, balıkların yumurtalarına zarar verecek dinamit veya kimyasal ilaçlar gibi yöntemler kullanmak kabul edilemez. Ama bu konudaki hassasiyetiniz de yadırganmamalıdır, bana göre güzel bir hassasiyettir.

Bazen içimden kötü duygular geçiyor. Bundan sorumlu olur muyum?

Leman ÇANLI/SAMSUN

Kötü şeyleri düşünmek insanın kalbinde manevi siyah lekeler oluşturur. Bir müddet sonra da insanın içindeki sakınma duygularını yok edebilir. Bu nedenle de kötü duyguları bastırmak en doğru çözümdür. Kendinizi hayırlı ve güzel işlerle meşgul ediniz. Ancak sadece düşünmekle, düşüncenizi eyleme geçirmedikçe günaha girmezsiniz. Ama zıddını yaparsanız, yani iyi işler yapmayı diler de yapamazsanız sevaba girersiniz. Sadece düşünmekle bile sevap kazanırsınız.

Eşim sürekli kirli dolaşıyor. Hiç boy abdesti almıyor. 20 yıldır böyle. Üstelik iyi bir işi var. Ne yapabilirim?

K.S./ANTALYA

İsminizi özellikle yazmadım. Sıkıntı duymayasınız diye. Allah’a ve Peygamberine iman eden bir Müslüman’ın yıkanmayı gerektirecek bir hal olunca hemen yıkanması, hatta su bulamaz veya kullanamazsa en azından teyemmüm etmesi farzdır. Dini bir gereksinimdir. Fırsat bulur bulmaz mutlaka boy abdesti alıp temizlenmelidir. Zira imkánı olmasına rağmen bu halde dolaşan bir kişiden dolaştığı her yer rahatsız olur. Eşinize şunu sorun; o bu haldeyken Allah’ın huzuruna varmaktan hayá etmez mi? Kendine bunu yakıştırır mı? Yüce Allah hepimize merhamet etsin.
Yazarın Tüm Yazıları