Paylaş
Önemli bir görevle görevlendirdiklerine böyle yapardı. Onlarla şehrin dışına kadar gider, söylenmesi gereken en önemli sözünü orada söylerdi. Ve o söz, belleklerde derin izler bırakırdı. Muaz ayrılacakken O (sav) şöyle buyurdu: “Muaz! Sanıyorum sen bu yıldan sonra beni göremeyeceksin. Sen buraya döndüğünde artık bu mescidimin ve mezarımın yanından geçersin.” Bu sözleri duyan Hz. Muaz (ra) ağlamaya başladı. Hz. Peygamber’i bir daha görememek korkusu bu büyük hukukçu sahabeyi sarsıyordu. Hz. Peygamber (sav) yüzünü Medine’ye doğru çevirdi ve şöyle fısıldadı: “Benim için öncelikli insanlar takva sahipleridir. Kim olursa olsunlar ve nerede olursa olsunlar...” Bu sözlerden kısa bir müddet sonra veda haccını yapacaktır. Medine’ye dönünce de toplam 81 gün yaşayacaktır.
* * *
Ebu Muvayhibe (ra) anlatıyor: Vefatından kısa süre önceydi. Gece yarısı bana haber gönderdi. Yanına gittim. Bana şöyle dedi: “Ebu’l Muvayhibe! Allah (cc) bana Baki mezarlığındaki dostlarımla vedalaşmamı emretti. Hadi beraber gideceğiz.” Beraber gece yarısı Medine mezarlığına gittik. Mezara yatanlara selam verdi. Sonra şöyle buyurdu: “Ey mezar ehli! Size ne mutlu. İnsanların fitnelerinden uzak oldunuz. Gecenin karanlığına benzer fitneler geliyor. Birbiri ardında gelen bu fitnelerin sonradan gelenleri öncekileri geçecek kadar çetin olacaktır.”
* * *
Vefatından birkaç gün öncedir. Amcasının oğlu Fadl b. Abbas’a yaslanarak mescide geldi. İnsanlar mescide doluştular. Herkes hastalığını merak ediyordu. Minbere çıktı ve şöyle konuştu: “Ey insanlar! Kime vurdum ise işte sırtım açık, gelsin ve vursun. Kime kötü söz söylediysem işte buradayım, o da gelsin bana aynı sözleri söylesin. Sertlik ve kin benim karakterim değildir. Benim en sevdiğim kişi benden hakkını alan kişidir. Ya gelsin hakkını alsın veya bana hakkını helal etsin. Ben Allah’a giderken içim rahat gitmek istiyorum. Ben bu konuşmamın da yetmeyeceğini biliyorum. Siz alacağınızı alıncaya kadar -varsa alacağınız- ben yine çıkıp konuşacağım.” Bu sözlerden sonra minberden indi. Namaz kıldı. Namazdan sonra yine minbere çıktı. Aynı sözleri tekrar etti. Ama şu sözleri de ekledi: “Kimin üzerinde başkasının hakkı varsa onu yerine iade etsin. Kimse, ben bunu yaparsam dünyada rezil olurum, hırsızlığım, haksızlığım ortaya çıkar demesin. Böyle bir mazerete sığınmasın. Zira ahiret rezilliği dünya rezilliğinden daha zordur.” Sonra devam etti: “Kim nefsinin bir günahından ötürü korkuyorsa kalksın ona dua edeyim.” Bunun üzerine cemaatten biri ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın Peygamberi. Ben münafığım. Ben bir yalancıyım. Her türlü günahı işledim.” Peygamberimiz (sav) o adama şöyle dua etti: “Allah’ım! Bu adama doğruluk nasip et. Allah’ım bu adama sahih iman nasip et. Allah’ım bu adamın yolunu iyiye çevir.”
Sonra ayağa kalktı, şöyle seslendi: “İnsanlar! Benim artık sizin aranızdan çekilip gitme zamanım yaklaşmıştır. Benden alacağı olan varsa alsın. Kimin benden bir borç alacağı varsa gelsin ödeyeyim. Allah’la kimse arasında bir nesep, soy, evlatlık ilişkisi yoktur. İnsana hayır getirecek olan veya insanı şerden uzaklaştıracak olan şey amelidir. Amelle beraber Allah’ın rahmeti ancak sizi kurtarır. Ben isyan etseydim baş aşağı düşerdim. Allah’ım! Şahit ol, ben bunları insanlara ilettim.”
* * *
İbn Mesud (ra) anlatıyor: Peygamberimizin son günleriydi. Peygamberimiz hastalığının arttığını fark edince bizleri Hz. Aişe’nin evinde topladı. Bizlere şöyle buyurdu: “Ölümümden sonra beni aşırı överek bana eziyet etmeyin. Arkamdan aşırı şekilde ağlamayın. Ağlarken sakın sesinizi yükseltmeyin. Cenaze namazımı önce ehl-i beytimin erkekleri kılsın. Sonra kadınları kılsın. Sonra da diğer Müslümanlar kılsınlar. Sizden razı olduğumu biliniz. Biliniz ki, dinde bana biat edenlerin mahşer gününe kadar yanındayım.”
İnsanlar Peygamberimizi (sav) görebilmek için sürekli kapısının önüne toplanıyor ve dağılmıyorlardı. O bunu görünce çok ağır hasta olmasına rağmen kollarını sahabenin omuzlarına koyarak mescide çıktı. İnsanlar O’nu görünce heyecanla ağlaşmaya başladılar. O (sav), halsizliğinden ötürü iki ayağını yerden sürercesine minbere çıktı. Sonra şöyle konuştu: “Bir kul var. (kendisini kastediyor) Allah O’na iki seçenek verdi. Ya dünyayı ya da Allah’ın yanında olanı tercih et dedi. Kul ise Allah’ı tercih etti.” Bu sözleri duyan Hz. Ebu Bekir (ra) yüksek sesle ağlamaya başladı. Ebu Bekir’in (ra) sesi mescide yankılanmaya başlayınca da Peygamberimiz (sav) konuşmasını kesti ve şöyle buyurdu: “Sakin ol Ebu Bekir. Şüphesiz insanlar içinde dostluğu ve malıyla bana en çok yardım eden Ebu Bekir’dir. Ben özel bir arkadaş dost edinseydim, şüphesiz Ebu Bekir’i arkadaş edinirdim. Ne var ki özel dostum Allah’tır. Sizlerle benim aramda din kardeşliği bağı vardır.”
* * *
Son zamanlarıydı. Son konuşması için odasından çıktı. Mübarek yüzü solgundu. Minberin ilk basamağında oturdu. Etrafına toplanan sahabeye şöyle buyurdu: “Sizin benim öleceğimden korktuğunuzu söylediler. Benden önce ebediyen yaşayan peygamber oldu mu ki? Ben şüphesiz Rabbime kavuşacağım. Siz de bana kavuşacaksınız. Sizinle benim buluşma yerimiz Kevser havuzunun başı olacaktır. İçinizden kim yarın bana ulaşmak istiyorsa diline ve eline hâkim olsun. Dikkat ediniz. Ateş tutuşturuldu. Fitneler kapıya dayandı. Karanlık geceler gibi karışıklıklar olacak. Ben Kuran’ın helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılabilirim ancak. Bunun dışında benden bir şey beklemeyin. Ben bazı fitnelerin evlerinizin üzerine çöktüğünü görür gibi oluyorum.” (Muhtemelen Hz. Ebu Bekir dönemindeki dinden dönme olaylarına işaret ediyordu.) Sonra ayağa kalktı. Ve minberi terk edip odasına çekildi. (Bu yazımızın son bölümünü önümüzdeki hafta yazacağım inşallah.)
SORALIM ÖĞRENELİM
- Cinlerin çoğaldığı söylenir doğru mudur? / ATEŞ TURAN/MALATYA
Cinlerin varlığı Kuran-ı Kerim tarafından bildirilmiştir. Kuran’da yer alan surelerden birinin adı ‘Cin’ suresidir. Cinlerin insanlar gibi evlenerek çoğaldığını, inananlarının veya azgın olup inanmayanlarının olduğunu biliyoruz. Cinlerin bir kısmı Peygamberimize (sav) biat edip O’na iman etmişlerdir. Şeytan da yaratılış itibariyle cin taifesindendir.
- Depremde hayatını kaybedenlerin durumu nedir? / KASIM DURAK/ÇANAKKALE
Sevgili Peygamberimiz (sav) göçük altında kalıp hayatını kaybedenlerin şehit olduğunu söylemişlerdir. Depremde hayatını kaybedenlerde bu anlamdaki şehitliğin birçok nimetinden yararlanırlar. Tabii ki harp şehidiyle bu tür şehitlik arasında hem derece ve hem de yapılacak cenaze işlemleri arasında fark vardır.
- Dua etmek için abdest şart mı? / IRAZ DEMİR/KÜTAHYA
Böyle bir şart yoktur. Abdest almak edep yönünden güzel olur. Ama dua için abdest şartı yoktur.
- Cuma günü 7 cami gezmek şart mı? / NİLÜFER KURU/İSTANBUL
Halk arasında söylenen bu sözün dini bir yönü yoktur. Böyle bir emir de bulunmamaktadır. Ama Cuma günü 7 cami dolaşmak dinen de günah değildir.
- Hangi hallerde ölü kabrinden çıkarılabilir? / METİN SARIK/TEKİRDAĞ
Emniyetle ilgili bir soruşturma durumunda, araziden yol geçmesi halinde, başkasına ait araziye gömülme olması durumunda, su altında kalması halinde cenaze nakli olabilir. Ama keyfi olarak veya vasiyet var diye cenaze nakli doğru değildir.
Paylaş