BAŞLARINI Ebu Cehil’in çektiği Mekke müşrikleri, İslamiyet’in önüne geçmek için artık Peygamber Aleyhisselam’ın vücudunu ortadan kaldırmaktan başka bir çare olmadığına karar verdiler.
Bu işi yapabileceğine inandıkları bir tek kişi vardı: Ömer bin Hattab. Onu ikna etmek de çok zor değildi.
Bir gün kendisine, Peygamber Aleyhisselam’ın kırk kişiye yakın bir kalabalıkla Erkam’ın evinde toplandığı haberi verildi. Hz. Ömer, kılıcını kuşanarak yola çıktı. Yolda Nuaym bin Abdullah ile karşılaştı. Nuaym kendisine sordu:
"Ey Ömer, nereye gidiyorsun?"
Hz. Ömer öfkeyle cevap verdi:
"Atalarımın dinini bırakıp yeni bir din tutan şu Muhammed’e gidiyorum. Öldüreceğim O’nu!"
Hz. Ömer’i caydırmak isteyen Nuaym:
"Sen Muhammed’i öldürünce, Abdi Menafoğulları seni sağ bırakırlar mı? Sen kendi ev halkına dönsen de, onlara bir baksan, bacının haline baksan. Amcanın oğlu ve enişten Said bin Zeyd ile kız kardeşin Fatıma onların ikisi de Müslüman oldular."
Bu duydukları üzerine Hz. Ömer yolunu değiştirdi. Erkam’ın evine gitmekten şimdilik vazgeçip, kız kardeşinin evinin yolunu tuttu.
O sırada Said bin Zeyd ve Fatıma Hatun’un evinde Habbab bin Eret de bulunuyordu ve hep birlikte üzerinde Kuran’dan sureler yazılı bir sayfayı okumaktaydılar. Hz. Ömer’in sesini işiten Habbab bir köşeye saklandı. Fatıma ise sayfayı alıp gizledi. Ancak Hz. Ömer, onların Kuran okuduklarını duymuştu. İçeriye hışımla girerek bağırdı:
"İşittiğim şey neydi?"
Fatıma Hatun:
"Hiçbir şey yok" dedi.
Hz. Ömer, "Vallahi ben sizin Muhammed’in dinine girmiş olduğunuzu öğrendim" diyerek eniştesi Zeyd’in üzerine saldırdı. Fatıma, kocasını kurtarmaya çalışırken, Hz. Ömer vurup onun başını yaraladı. Ömer bin Hattab, kardeşinin başını yardığını görünce yaptıklarına pişman oldu. Kız kardeşine:
"Az önce okuduğunuz sayfayı bana verin. Muhammed’in getirdiği şey ne imiş bakayım?"
"Sen putlara taptığın sürece pis sayılırsın. Kuran’a böyleleri dokunamaz" dedi.
Bu sözler üzerine Hz. Ömer kalkıp yıkandı. Gelince de sayfaları alıp okumaya başladı. Kendisine verilen sayfada Táhá Suresi yazılıydı. Baştan on altıncı ayete kadar okudu:
"Tá há. Biz Kuran’ı sana güçlük çekmen için indirmedik. Onu Allah’tan korkan kimse için bir öğüt olarak indirdik. O, yeri ve yüce gökleri Yaradan’ın katından peyderpey indirildi. O Rahman ki, arşa kurulmuştur. Göklerde, yerde, ikisi arasında ve nemli toprağın altında olan ne varsa O’nundur. Sen sözünü açığa vursan da, vurmasan da birdir. O saklı olanı da bilir, ondan daha gizli olanı da. Allah ki O’ndan başka ilah yoktur-en güzel isimler O’nundur. Musa’nın haberi sana geldi mi? Hani o bir ateş görmüş ve ailesine, siz durun demişti. Gözüme bir ateş ilişti. Bakarsınız, ondan bir kor alıp getirir, yahut orada yol gösterecek birisini bulurum. Ateşin yanına geldiğinde, ’Ey Musa!’ diye seslenildi. Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü kutsal vadi Tuvá’dasın. Seni peygamber seçtim; şimdi sana vahyedileni dinle. Ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur; yalnız bana kulluk et. Beni anmak içinde namaz kıl. Kıyamet vakti gelecektir. Herkes çalışmasının karşılığını görsün diye onu gizliyorum. Buna inanmayıp da heveslerinin peşine takılanlar sakın seni alıkoymasın; yoksa helak olursun."
(Devamı yarın)
İyilik ederseniz kendinize, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. (İsra, 17/7)
Abdullah bin Amr’dan (RA) rivayet edildiğine göre Resulullah (SAV) şöyle buyurmuştur. "Sizin en hayırlınız, ahlakı en güzel olanınızdır." (Buhari Edep 38, Müslim Fezail 68, Tirmizi Birr 48, Ebu Davud Sünnet 14, İbni Mace Zühd 31.)
Peygamberi heyecanlandıran dua:
Allah’ım ben senden, reddedilmeyecek, kabul edilecek bir iman istiyorum.
Allah’ım ben senden, tükenmeyen bir nimet istiyorum. Allah’ım ben senden, derecelerin en yükseğinde, Hazreti Peygamber’le beraberlik istiyorum. Allah’ım ben senden, ebedilik cennetinde Peygamber’inle beraberlik istiyorum.