Paylaş
Yarın muharremin onu. Aşure günü. Muharrem ayının kadim hüznü, buruk duyguları da beraberinde getiriyor. Çünkü her muharrem aynı zamanda Kerbela’da şehit olan Hz. Hüseyin (ra) ile elh-i beytin fidanlarını yeniden yâd etmenin yıldönümüdür. Hüznün yıldönümüdür. İnsanların sinirleri alınmamış, terbiye edilmemiş, siyaset ve iktidar hırsıyla Peygamber (sav) torunlarını bile kılıçtan geçirebilecek kadar vefasızlığını gösteren acı bir tecrübenin yıldönümüdür. Ama elbette muharrem kin ve nefreti hortlatacak bir üsluba dönüşmemeli, acının içinden yeni acılara yol olmayacak bir koridor açabilmenin fırsatını verebilmeli bizlere.
Yezid’in ve hırslarını firavunlaştırmış olan yandaşlarının kendileri için potansiyel tehlike gördükleri ehl-i beyte kurdukları pusu başta Hz. Hüseyin (ra) olmak üzere büyük, genç, çocuk birçok ehl-i beyti (Peygamberimizin aile fertleri ve torunları) mensubunun şehadetiyle sonuçlanmıştır. Bu korkunç cinayetin, bir izahının, dini, vicdani ve akli gerekçesinin olmadığı ortadadır. Peki, Hz. Hüseyin’in (ra) mübarek başını Yezid’in sarayına taşıyacak kadar insanı hafıza kaybına uğratan aymazlığın, vefasızlığın anlaşılır tarafı var mı? Bunu acıyı tazelemek için sormuyorum. Hırsa bürünmüş, akli melekelerini yitirmiş bir mücadelenin insanı ne tür kahredici bir sona götürdüğünü hatırlayabilmek için bu soruyu yineliyorum. Çünkü şehit edilenler bu dinin peygamberinin torunlarıydı. Aynı zamanda 4. Halife’nin çocukları ve torunlarıydı. Kuran-ı Kerim’in, tertemiz olduklarını deklare ettiği bir ailenin fertleriydi.
Ya katledenler! Onlar da Müslüman olduklarını -en azından öyle diyorlardı- iddia edenlerdi. Onun içindir ki ağabeyi Hz. Hüseyin’in (ra) mübarek başıyla beraber Yezid’in sarayına getirilen Hz. Zeyneb’in (rah) zalimlerin yüzüne haykırdığı cümleler çok manidardır. Şöyle diyecekti Hz. Zeyneb (ra):
“Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Peygamber’in en sevdiklerini şehit ettiniz. O fidanlara kıydınız. Yarın mahşer âleminde Hz. Peygamber’le karşılaşacaksınız. O size soracak, diyecek ki: Bütün yaptıklarımızın karşılığında siz bana böyle mi karşılık verecektiniz.”
Ne kadar sarsıcı, ne kadar kahredici, ne kadar derinden etkileyici değil mi? Sormak lazım elbette; hangi iman ehli mahşerde bu ateşe götüren soruya muhatap olmak ister. Hangi Müslüman peygamberiyle hasım olmak ister. Bütün İslam dünyası, bütün mezhep ve meşrepleriyle, bütün felsefe ve gruplarıyla bütün dünya Müslümanları bu olayların tahlilinde ehl-i beytten yana tavır almıştır. Bir anlamda bütün Müslümanlar Kerbela mağdurudurlar.
Onun için her muharremde hepimiz Kerbela’dayız. Hepimiz manen orada toprağa uzanan Hz. Hüseyin’in (ra) mübarek başını yere düşmesin diye kucaklamaya çalışanlardınız. Onun için her muharrem yastayız. Başka topraklarda Kerbela kurulmasın diye, başka günahsız canlar alınmasın diye yastayız.
* * *
Muharrem ayının peygamberler tarihi açısından da özel bir yeri vardır. Muharrem ayı genellikle bütün peygamberlerin sıkıntılarından kurtuluş ayı olarak nitelenmiştir. Bu ayda gerçekleşen önemli olayları şöyle sıralayabiliriz:
1- Hz. İbrahim (as) bu ayda firavunun kurduğu ateş çemberinden rahmet sahillerine çıkmıştır. Firavunun kurduğu ateş, gül ve gülistana dönmüştür Hz. İbrahim (as) için.
2- Bu ayda Hz. İdris (as) yüce makama çıkarılmıştır. Semaya kaldırılmıştır. Berzah âleminde -kabir âlemi- özel bir statüye tabi tutulmuştur.
3- Hz. Adem’in (as) tövbesi bu ayda kabul edilmiştir.
4- Tevrat Hz. Musa’ya (as) bu ayda inmiştir.
5- Hz. Yusuf (as) bu ayda zindandan kurtulmuştur.
6- Hz. Yakub’un (as) gözleri bu ayda şifa buldu. Hz. Yusuf’un (as) kaybından dolayı yıllarca ağlayan babası Yakub’un (as) gözleri kör olmuş, nihayet Yusuf’un (as) gömleğini koklayıp gözüne sürdüğünde gözlerine yeniden kavuşmuştur. Nasıl bir hasret ve özlem! Hangi baba evladını böylesine sevmez ki... Hangi baba evladı için böylesine yıkılmaz ki...
7- Hz. Eyyüb (as) bu ayda hastalığından şifa bulmuştur. Yüce Allah peygamberi Hz. Eyyüb’ü (as) zor imtihanlardan geçirmiş, yıllarca süren hastalıklardan sonra şifasını vermişti. Hz. Eyyüb (as) bu süre zarfında bir an bile şikâyette bulunmamıştır. Hz. Eyyüb (as) bir anlamda çaresizler için bir sığınak, bir model oluşturmuştur.
8- Hz. Yunus (as) Yüce Allah’tan hicret izni almadan sorumlu olduğu bölgeden ayrıldığı için ağır bir imtihan geçirilmiş ve büyük bir balığın karnına yem olmuştur. Hz. Yunus (as) Yüce Allah’a yalvarmaları sayesinde balığın karnından çıkıp sahile çıkmıştır.
9- Hz. Musa (as) ve kavmi bu ayda Firavun’un zulmünden kurtulmak için Kızıldeniz’i boydan boya geçmiştir.
* * *
SORALIM ÖĞRENELİM
Bakara Suresi 219. ayetini anlamakta zorlandım. Bu ayet hakkında farklı yorumlar var. Sizin görüşünüzü merak ediyorum.
SULHİ AYÇA/İSTANBUL
Bu ayetin son bölümü infak, Allah yolunda iyilik yapmakla ilgilidir. Meali şöyledir: ‘...ve sana neyi fakirlere vereceklerini soruyorlar. Deki; afv...’ burada ki afv kelimesi fazlalık, her şeyden az, malın en iyisi, aileden artakalan sermaye gibi anlamlara gelir. Yani ayetten ihtiyacınızın dışında kalan bütün parayı fakirlere dağıtın yorumu çıkarılabilir. Nitekim büyük sahabe Ebu Zerr el-Gıfari (ra) bu ayetten ve ‘kenz’ ayetinden böyle bir çıkarımda bulunmuş ve bir Müslüman’ın sermaye biriktiremeyeceğini, zaruri ihtiyacı dışındaki bütün parayı dağıtmak zorunda olduğunu söylemiştir. Ancak bu ayetin zekâtla ilgili ayetle nesh edildiği söyleyen âlimler de vardır. İbn Kesir gibi.
Ölüler mezarlığa ziyarete gelenleri tanırlar mı?
FATOŞ KIRMIZI/MARMARİS
Allah izin verirse ölüler ziyarete gelenleri duyarlar. Peygamberimiz (sav) Bedir’de ölen müşriklerin kendisini duyduklarını söylemişlerdir.
Yıldızname’ye inanılır mı?
TUANA SEMİR/İSTANBUL
Yıldızname’ye bakarak gelecek hakkında kehanette bulunmak yanlıştır. Bunu yapmak da buna inanmak da doğru değildir. Peygamberimiz (sav) gelecek hakkında kehanette bulunmanın büyük günahlardan olduğunu belirtirler. Gaybı ancak Yüce Allah bilir.
Sizce kıyamet yakın mıdır? İzlediğim bir filmden etkilendim.
ŞULE KIZILCA/BURSA
Kıyametin zamanını sadece Yüce Allah bilir. Kıyametin zamanını kimsenin bilmesi mümkün değildir. Peygamberimize (sav) kıyametin zamanı sorulduğunda bu konuda bilgisinin olmadığını, bilginin Allah’ın katında olduğunu söylemiştir.
Paylaş