BİZLER Hz. Muhammed’in (SAV) son peygamber olarak gönderildiğine iman ediyoruz.
Ona inen vahiy (Kuran-ı Kerim) indiği çağdaki din ve felsefenin yanlışlıklarını belirlemiş ve bütün insanlığı son din olan İslam’a davet etmiştir. Necaşi gibi Hıristiyan imparatorlar, Hz. Abdullah b. Selam (RA) gibi Yahudi kökenli din alimleri, İslam’la kucaklaşmışlardır. Adlarını verdiklerim sadece sembolik isimlerdir, bunun örnekleri hayli çoktur.
Hz. Muhammed’e(SAV) iman edenler, O’nun tebliğ ettiklerinin tümünü şeksiz ve şüphesiz kabul etmişlerdir. Çünkü Peygamberimize hem iman hem de itaat şarttır. Çünkü iman, itaati (uymayı) gerektirir. Hz. Peygamber’in peygamberliğini kabul etmek, boş bir tasdikten ibaret değildir. Yani, sen peygambersin denmekle iş bitmiş olmaz.
O’nun peygamberliğini kabul etmek, O’na inen vahyi de kabul etmektir. O’na inen vahiy Kuran-ı Kerim’de ise, tek makbul dinin İslam olduğu apaçık ayetlerle belirlenmiştir. Bu noktaya hiçbir İslam alimi itiraz etmemiştir. Zira buna itiraz eden, Hz. Peygamber’e itiraz etmiş olur. Kuran-ı Kerim ve hadisler bu aktardığımı şöyle formüle ediyor:
* * *
"Ve size Resulullah (mal ve diğer hususlardan) ne verirse onu alınız. Ve sizi neden men ederse hemen ondan vazgeçin" (Haşr, 7)
"Size ne emrettimse onu alınız (ona sarılınız) ve sizi neden men ettim ise ondan vazgeçin." (İbn Mace, Mukaddim)
"Kim Peygamber’e (Muhammed) itaat ederse muhakkak Allah’a itaat etmiş olur ve kim yüz çevirirse aldırma; çünkü seni onların üzerine (günahlardan) koruyucu olarak göndermedik." (Nisa, 80)
Bu ayetlerden ve hadislerden açıkça anlaşılıyor ki, Kuran indikten ve Hz. Peygamber (SAV) elçi olarak görevlendirildikten sonra durumu duyan kitap ehli ve diğer insanlar; bu dine bağlanmak, Kuran’la amel etmek ve Hz. Peygamber’in yolundan gidip emir ve yasaklarına uymakla yükümlü tutulmuşlardır. Hz. Peygamber (SAV), Muaz b. Cebel’i(RA) Yemen’e vali olarak gönderdiğinde ona şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz sen kitap ehli olan bir kavme gidiyorsun. Onları Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın resulü olduğuma şahadet etmeye davet et. Eğer onlar üzerine her gün ve gecede beş vakit namazı farz kıldığını onlara bildir, sonra Allah’ın onların malında sadaka (zekátı) farz kıldığını bildir." (Buhari, Zekát, Müslim, İman, 7; Tirmizi, Zekát, İbn Mace, Zekat, 1)
Bu tarihi belge şunu gösteriyor: Hz. Peygamber’e iman etmek yetmemektedir, İslam’a uymak da şarttır.
Sahabeden Abdullah Yeşkuri’nin (RA) anlattığı hatırası, bize Hz. Peygamber’in varlık sebebini, insanlardan ne istediğini, O’na nasıl iman etmemiz gerektiğini öğretiyor. Abdullah (RA) anlatıyor:
"Peygamberimizi hac günlerinde aradım, O’nu bulamıyordum nerede dedim, Arafat’a gitti dediler. Arafat’ta yol üzerine geçtim ve durdum, nihayet O geldi, ben Arafat yolundaydım, benim yolun üzerinde durduğumu gören birisi, ’Oradan çekil, Peygamberimiz geliyor’ dedi. Peygamberimiz (SAV) ise, ’Onu bırak, ihtiyacı vardır’ buyurdular. Sıkışa sıkışa ona yaklaştım, devesinin yılarından tuttum ve
Peygamberimiz önce göğe baktı, sonra başını önüne çevirdi. Sonra bana döndü ve şöyle buyurdu:
- Beni iyice dinle, aklında iyi tut. Allah’a ortak koşmadan ibadet et, farz olan 5 vakit namazını kıl, zekátını ver, Kábe’ye haccını yap, ramazan orucunu tut. Halkın sana yapmak istemediğini sen de yapma. Hadi artık yolumdan çekil (de gidelim)." (Ahmed b. Hanbel, c.6,5 538-584)
* * *
Son olarak şunu söylemekte fayda vardır: Bazı hadislerde, "La ilahe illallah - Allah’tan başka ilahyoktur" diyen cennete girer tarzında ifadeler vardır. Bunu doğru değerlendirmek lazım; çünkü bu kelime ile "Muhammed (SAV) Allah’ın resulüdür" cümlesi birbirinden ayrılamaz ve bu ifadeyi kullanan, yani "La ilahe illallah" yeter diyen bizatihi Hz. Peygamber’dir, yani bunu söyleyin diyen Hz. Peygamber’dir.
Siz bu cümleyi söylediğinizde Hz. Peygamber’e iman ederek, itaat ederek, uyarak demiş olacaksınız. Bu çok açık olan ayrıntıyı bile göremiyoruz bazen.
Yüce Rabbim bizi insanlığa faydası dokunan, bütün insanlara hoşgörülü davranan, her türlü ayrımcılığa karşı çıkanlardan eylesin.
SORALIM ÖĞRENELİM
Adak kurbanından yiyebilir miyim?
Cemalettin ŞANLI/SİNOP
Sizin adadığınız adak kurbanından çocuklarınız, babanız, anneniz, torunlarınız ve nine ile dedeleriniz yiyemezler.
Kabir namazı diye bir namaz var mıdır?
Ceyda İMRAN/ÇANAKKALE
Hz. Peygamber’in kıldığı ve kılınmasını tavsiye ettiği namazlar arasında kabir namazı diye bir namaz yoktur. Kişi sevap niyetiyle istediği kadar namaz kılabilir. Ama bu isimle anılan bir namaz bulunmamaktadır.
Cenaze, tabutla defnedilebilir mi?
Sezgin ŞAFAK/GAZİANTEP
Cenazenin tabutsuz olarak defnedilmesi esas olandır. Ancak mezarın rutubetli veya yumuşak olması veya cenazenin parçalanmış olması halinde tabutla gömülmesi caiz olur. Aksi takdirde böyle bir defin mekruhtur.
Namaz kılmayan kişinin cenaze namazı kılınır mı?
Nahit KÜÇÜK/İSTANBUL
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (SAV) insanlığa tebliğ ettiği İslam dinini doğru ve gerçek kabul eden ve ben Müslüman’ım diyen herkes Müslüman’dır. İbadetinde kusurlu olsa da durum böyledir. Namazı inkár etmiş de değildir. Bu nedenle günahkár olsa da her Müslüman’ın cenaze namazı kılınır.