Paylaş
Ben bu arkadaşla yıllardır beraberim. Bazen ben ona, bazen o bana katlanıyor. Onun birçok zafiyeti var. Biliyorum. Kötü huyları var, yakından şahit oluyorum. Ama ne yapayım ki ben ona mahkûmum. Onu bırakamıyorum.
Benim arkadaşım kendi aklını herkesin aklından daha çok beğenir. Onun bir yanlışını söylediğimde kabul etmez. Siz beni anlamıyorsunuz der. Ben her şeyi daha derin ve akıllıca düşünürüm der. Kendisinin yanılabileceğini hiç kabul etmez.
Benim arkadaşım arzu ettiği her şeye ulaşmak ister. Bunları gerçekleştirirken hiçbir ilke tanımaz. Kaygı hissetmez. Önemli olan isteğine ulaşmasıdır.
Benim bu arkadaşım ibadeti hiç sevmez. Onu ibadete teşvik ettim. Dedim ki; günde beş kez Allah’a secde et. Başka işin yok mu, beni kendi halime bırak dedi. Ben daha da üstüne gidince; Aman be, her gün namaz, her gün bitmiyor ki dedi. Dedim ki ama her gün kahvaltı ettiğinde ‘Aman be’ demiyorsun. Her gün uyurken, daha dün uyumuştum, bugün uyumayayım demiyorsun. Sen de amma mücadeleyi seviyorsun dedi. Dedim ki, hadi bugün cumaya gidelim. Peki dedi. Cumaya geldi benimle, ama çıkıncaya kadar sağa-sola baktı, cemaatin veya hocanın, bulamazsa caminin açığını kulağıma fısıldamaya çalıştı. Camideyken zindandaki adam gibi bir oraya bir buraya döndü durdu.
Benim arkadaşım çok kindardır. Kendisine yanlışlık yapanı hiç unutmaz. Kin beslediği kişinin açığını bulduğunda onu buldozer gibi ezip geçer. Bir gün dedim ki affetsen. Bana cevaben dedi ki; affetmek zayıfların işidir. Güçlüyken güçsüzü ezeceksin. Ezeceksin ki ezilmeyesin. Dedim ki ezmeden ve ezilmeden yaşamak mümkün değil mi? Dedi ki; bırak böyle ahlaki vaazları. Baksana; reziller, satılıklar daha çok itibar görmüyorlar mı? İyilik ettiğinden zarar görmedin mi hayatın boyunca. En yakınındakiler hep kuyunu kazmaya çalışmadılar mı? Seni iki kuruş menfaat için pazarlamaya çalışmadılar mı? Dedim ki, öyle olsa da onların hesabını Allah’a bırakalım. Dedi ki, ben hesap sorayım, Allah da bana hesap sorsun.
Benim bu arkadaşımın maddi durumu iyidir. Ama parasını kimseyle paylaşmaz. Zekâtını versen dediğimde, ben kazandığımı fakirlerle niye paylaşayım ki! O da çalışsın kazansın dedi. Ben, Allah sana bu imkânları verdi ki sen de paylaşasın, seni bununla imtihan ediyor. Senden daha zeki insanlar var ki ticarette kazanamıyorlar. Bütün başarı senin değildir. Zenginlik de, fakirlik de kendi içinde bir denenme vasıtasıdır desem de o hiç yumuşamıyor. Kapısına gelenlere ‘Allah versin. Başka kapıya’ diyor.
Geçenlerde bu arkadaşımla bir lokantada yemek yiyordum. O arada çöp tenekesinden bir şeyler toplamaya çalışan birini gördüm. Şu insana baksana, şükretmemiz lazım halimize. Üzerimizde Yüce Allah’ın o kadar çok nimeti var ki dedim. Dudaklarını büktü. Hiç önemsemez bir tavırla “Ne var canım bunda. Düşene acımayacaksın. Altta kalana değil, senden daha çok kazanana bakacaksın. Bir araban mı var, ikincisini alacaksın. Lüks dairen mi var, villa yaptıracaksın. Hayat bu hayat. Ötesi var mı, çal-oyna-ye. Bir daha mı geleceksin bu hayata” dedi. Dedim ki, şu çöpleri karıştıran senin kardeşin olsaydı böyle mi konuşurdun? Bana cevaben dedi ki; Ben rahat bir yaşam için ne baba, ne anne, ne kardeş bilmem. Herkes kendi yağında kavrulur. Ne kadar uğraştımsa da dudaklarından ‘merhamet’ sözcüğünü alamadım.
Benim bu arkadaşımın lügatinde ‘pişmanlık’ yoktur. Onun hiçbir şeyden pişmanlık duyduğunu görmedim. Bir gün dedim ki: “Hayatını gözden geçir. Tövbe edeceğin, uslanacağın, pişmanlık duyacağın günahların-hataların olabilir. Bak! Vakit geçmeden Allah’a yönelsen. Hepimizin günahları var. Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hadi yol yakınken dön.”
Bana dedi ki; “Sen kendini çok yoruyorsun. Boşuna nefes tüketiyorsun. Olmayacak duaya amin diyorsun. Ömrümün sonuna doğru şöyle bir hac yolculuğu yaparım. Kâbe’ye yüz sürerim bol bol zemzem içerim. Allah’tan bağışlanma dilerim. Allah da beni affeder.”
Dedim ki, “Sen Allah’la -haşa- pazarlık mı yapıyorsun. Daha çok yaşayacağına, hatta tövbe etmeye fırsat bulacağına dair sana senet veren mi var. Allah, böyle içten pazarlıklı tövbeyi kabul eder mi sandın. Bana dedi ki; seninle konuştuğumda moralim bozuluyor. Bana Allah’ı, hesabı hatırlatıyorsun. Keşke bunları hiç hatırlamasam.
Dedim ki; “Ama sen yanlış yoldasın. Senin hatırlamamanla Allah unutulmaz. Senin düşünmemenle ölüm yeryüzünden kalkmaz.” Tam sıkışmışken “Ya” dedi, “Şöyle başka konuya geçsek! Efkârımızı dağıtsak! Bu sohbete bir ara versek. Dedim ki kendisine; “Sen kaçak güreşçi gibi yine minderin dışına kaçıyorsun. Ama unutma bir gün minder de biter, zemin de kaybolur. Kaçacağın yer de kalmaz. Gel, bu dediklerime biraz kafa yor.
Siz benim bu arkadaşımı tanıdınız mı? Benim kabına sığmayan, insaf bilmez, tövbe tanımaz, yola gelmez, yol bilmez, merhamet tanımaz arkadaşımı bildiniz mi? O benim yol arkadaşım. Ne ben ondan vazgeçebiliyorum ne de o benden. O kim mi? Adı ne mi? Gelecek hafta onu size tanıtacağım. Adını size vereceğim. Memleketini yazacağım. Yaşını söyleyeceğim. O zaman siz onu tanıyacaksınız.
SORALIM ÖĞRENELİM
- Yurtdışında kalıyorum. SPA merkezi, kaplıca veya benzeri merkezlerde fizik tedavisi görüyorum. Bazen sağlık amaçlı masaj veya terapi yaptırıyorum. Buralarda erkek veya bayan fizyoterapist olabiliyor. Bazen cinsiyet seçemiyorum. Bu durumda günaha girer miyim?
(Mehmet Tevfik Ünal / Frankfurt)
Tıbbi müdahalelerde, sağlığın gerektirdiği her türlü tedavide, işin uzmanlık gerektirdiği hallerde, muadili yoksa tedavinizde cinsiyet seçme zorunluluğunuz yoktur. Niteliğini belirttiğiniz sağlık masajı ve benzeri müdahalelerde de seçebilme imkânınız yoksa fizyoterapistlerden cinsiyetine bakmadan yardım alabilirsiniz. Tıp eğitimi almış, hemşirelik görevini yapan veya benzeri vasıflardaki kişilerin de tedavi uygulayacağı kişide cinsiyet ayrımı yapması da doğru değildir. Seçebilme imkânınız varsa, cinsiyetinize uygun kişi seçmeniz gerekir.
- Kimsenin olmadığı yerde elbisesiz olarak dolaşmak doğru mu?
(T. Kâtip / Eskişehir)
Kimsenin olmadığı bir ortamda edep yerleri açık dolaşmak hoş olmayan bir haldir. Bu konuyu Hz. Peygamber’e (s.a.v.) soruyorlar. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Edep yerin hanımına haram değildir. Kimse olmasa da çırılçıplak dolaşma. İnsanlardan sakınma konusunda hassassınız ama Allah’tan utanma konusunda daha da hassas olmanız gerekiyor.” (Tuhfe, Şerhü’Cami it- Tirmizi, c. 8,s. 54 ; Avnul mabud, c. 11, s. 57) Bu noktada dizkapağı ile göbek arasındaki yerin mahrem sayıldığını -erkek için- belirteyim. Yani bu bölge dışında kalan yerler gizlenmek zorunda değildir.
Şevkani isimli İslam âlimi kimsenin olmadığı yerde elbiselerden tamamen arınmış halde çıplak dolaşmanın haram olduğunu söyler. (Neylül Evtar, Şevkani, c. 2, s. 61)
Bence elbise değiştirmek durumu hariç, uzun müddet tamamen soyunuk dolaşmak hoş değildir. Edebe aykırıdır. Başkasının göreceği ortamda ise zaten haramdır.
- Kadın âdetliyken cinsel ilişki haram mıdır? (Hekim Sirke / İstanbul)
Âdetli olan eşle cinsel birliktelik -ilişki- Kuran’la yasaklanmıştır. Cinsel ilişki dışındaki yakınlaşma caizdir. Ama kişi nefsine hâkim değilse her türlü yakınlaşmadan uzak durmalıdır.
Paylaş