Arılar, şehidi koruyordu

EBU Hureyre (RA) Müslümanlara kurulan en acı tuzaklardan biri olan reci olayını şöyle anlatıyor:

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, on kişilik bir kafileyi, İslamiyet’i anlatmak ve haber toplamakla görevlendirdi. Başlarına da Medineli Asım ibni Sabit’i kumanda tayin etti. Kafile Usfán ile Mekke arasında bulunan Hed’et’e varmıştı. Onları takip eden müşrikler, Hûzeyi kabilesinin bir kolu olan Lihyán oğullarına haber vermişlerdi. Lihyán oğulları yüz kadar okçuyla onların peşine düştü ve sonra Müslümanları buldular. Asım ve arkadaşları onları görünce, kendilerini savunabilecekleri yüksekçe bir yere sığındılar; ama düşman da onların çevresini sardı ve "Aşağı inin; elinizdeki silahları bırakıp teslim olun. Söz veriyoruz hiçbirinizi öldürmeyeceğiz" dediler. Bunun üzerine birliğin kumandanı Asım ibni Sábit, "Arkadaşlar! Ben, bir káfirin sözüne güvenerek aşağı inmem" dedi. Sonra da "Allahım, durumumuzu Peygamberine bildir" diye dua etti. Bunun üzerine düşmanlar, Asım ile birlikte yedi kişiyi oka tutup şehit ettiler. Ama Hubeyb ibni Adi, Zeyd ibni Desine ve bir kişi daha káfirlerin sözüne güvendiler; aşağı inip teslim oldular. Müşrikler bu üç kişiyi ele geçirince, yay tellerini çıkarıp onları kıskıvrak bağlamaya kalktılar. Bunu gören üçüncü Müslüman, "Bu bize yapılan ilk kalleşliktir. Vallahi size teslim olmayacağım. Şu şehitler bana güzel bir örnektir" diye direndi. Onu sürükleyerek götürmek istediler; şiddete karşı koyunca şehit ettiler. Hubeyb ibni Adi ile Zeyd ibni Desine’yi alıp götürdüler ve onları Mekke’de sattılar. Hubeyb’i, Bedir Gazvesi’nde öldürdüğü Háris ibni Amir’in oğulları satın aldı. Hubeyb, kendisini öldürmeye karar verdikleri güne kadar onların elinde esir olarak kaldı. Öldürüleceğini öğrenince, mahrem yerlerini temizlemeyi arzu etti. Bedir’de öldürdüğü Háris’in kızından bir ustura istedi, o da verdi. Bir ara kadının gafletinden yararlanan küçük oğlu, Hubeyb’in yanına sokuldu. Çocuğun, elinde ustura bulunan Hubeyb’in dizine oturduğunu gören kadın son derece telaşlandı. Onun telaşının sebebini anlayan Hubeyb, "Çocuğunu öldüreceğim diye mi korkuyorsun? Ben böyle bir şey yapmam!" dedi. Daha sonraları bu olayı anlatırken kadın şunları söyledi: "Vallahi ben hayatımda Hubeyb’den daha iyi bir esir görmedim. Zincire bağlı olduğu günlerden birinde onun taze üzüm yediğini gördüm. Halbuki o günlerde Mekke’de hiçbir meyve yoktu. Belli ki bu, Allah’ın ona lütfettiği bir rızıktı." Háris’in oğulları onu öldürmek için Harem bölgesinin dışına götürdüler. O zaman Hubeyb: "Bana izin verin de iki rekát namaz kılayım" dedi. Hubeyb iki rekát namaz kıldıktan sonra, "Ölümden korktuğumu düşünmeyeceğinizi bilseydim vallahi namazımı daha uzun kılardım" dedi. Ardından da, "Allahım! Bunların her birini tek tek mahvet, dağıt onları, hiçbirini sağ bırakma!" diye dua etti. Daha sonra şu anlamdaki beyitleri okudu:

"Müslüman olarak öldükten sonra,

Nasıl öldüğümü hiç dert etmem.

Bunların hepsi elbette Allah uğrunda;

Eğer O dilerse, pek kolaydır,

Parçalanmış vücudumla rahmete ermem!"

Böylece Hubeyb, idam edilecek her Müslüman’ın iki rekát namaz kılması ádetini başlatmış oldu.

O on kişilik kafilenin düşman tarafından kuşatıldıkları gün olup bitenleri Resul-i Ekrem Efendimiz ashabına anında bildirmişti.

Mekkelilerin önde gelen bazı adamları, Asım ibni Sábit’in şehit edildiğini duyunca, onun gerçekten ölüp ölmediğini anlamak istediler. Onu tanımaya yarayacak bir organını getirmek üzere adamlar yolladılar. Onun kafatasında şarap içeceklerdi. Allahü Teala ise Asım’ı korumak için bir arı sürüsü gönderdi. Bu arılar bulut gibi gelip Asım’ı korumak cesedini kapladı. Geceyi bekleyelim dediler. Geceleyin geçen bir sel Asım’ın cesedini alıp götürdü. Mekkeliler onun naaşından hiçbir şey koparamadılar.

Gerçekten biz insanoğlunu bedeni ve ruhi açıdan üstün ve şerefli kıldık.(İsra 17/70)

Ebu Hureyre (RA) Peygamberimizin (SAV) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Müminin Rabbine karşı hüsnü zanda bulunması, ibadetinin güzelliğindendir." (Ebu Davud Edep 81, Tirmizi Daavát 115)

Uyumak istediğinde şöyle buyururdu:

Okunuşu: "Bi’s-mike rabbi vede’tu cenbi. Ve bike erfeuhu. İn esmekte nefsi fe’r-hamha ve in erselteha fe’h fezha bima tehfezu bihi ibadeke’s salihin."

Anlamı: Rabbim senin isminle vücudumu yatağa bırakıyor ve kaldırıyorum. Şayet uykuda ruhumu alırsan oan merhamet et. Eğer kalkmamı lütfedersen sen beni koru. Salih olan kullarını nasıl koruyorsan.
Yazarın Tüm Yazıları