Paylaş
Gerçi, kimse çıkıp “İzmir’e etkisi ne olur?” diye sormadı ama; olsun, depremde bile önce İstanbul için endişelenilir zaten; alıştık bunlara… En komiği de, Donald Trump’a, Donald Duck muamelesi yapılması olsa gerek. Oysa sandığın fıtratında var ! İçinden her şey çıkar; çıktı, çıkıyor, çıkacak… Gönül bu her şeye (hem de defalarca) konuyor işte. Yaşlı kıta Avrupa’da, son 20 yıldır sandıktan çıkanları hatırlayınız ! Bizdeki örnekler çok mu farklı ? Ajda Pekkan çıktı; Bülent Ersoy çıktıydı, 6. Cumhurbaşkanlığı seçiminin nâfile turlarında, meclisteki sandıktan… Dünyanın sonu mu geldiydi ? Alışırsınız…
Telâşlanan dostlar için, “soğuk savaş dönemi”nin, şu meşhur “antikomünist” fıkrasını hatırlatıverelim: Hani ormanda, hayvanlar dört bir yana kaçışıyormuş da… Maymun, önünden olabildiğince hızlı geçmeye çalışan kaplumbağa ailesinin reisine sormuş: “Hayrola kaplumbağa kardeş, neden kaçıyorsun ?” Kağlumbağa cevap vermiş: “Komünistler geliyormuş ! Ben kaçmayayım da kimler kaçsın ?” / “Eee sana ne komünistlerden ?” / “Sana ne olur mu ? Benim evim var, hanımın var, çocukların da maşallah birer tane… Bir ellerine düşersek; perişan ederler bizi…” (Anladım der gibi) başını sallamış maymun.
Ardından bakmış leylek ailesi de göçüyor; hem de mevsiminden evvel… Soru aynı, yanıt benzer; “Sana ne olur mu ? Ben her sene yurtdışına gider gelirim, hanım da, çocuklar da öyle… Ellerine düşersek ne olur halimiz ?” (Sen de haklısın der gibi) sallamış bu sefer başını maymun. Hafiften de telâşlanmaya başlamış… Bakmış leopar ailesi de, (hem de herkesten hızlı) kaçıyor. Soru aynı, yanıt benzer; “Sana ne olur mu ? Benim kürküm var, bey’in de öyle; çocukların bile var… Canımıza okurlar, bir ellerine düşersek…” Duyduklarından hayli gözü korkan ve iyiden iyiye panikleyen maymun da, kaçanların arasına karışmış ve başlamış hoplaya zıplaya terk etmeye ormanı.
Yolda, “efeliğe toz kondurmamaya çalışarak, çaktırmadan sıvışan” ormanlar kralı’na rastlamış. Bu kez Aslan sormuş maymuna: “Hayrola maymun kardeş, neden kaçıyorsun ?” Maymun cevap vermiş: “Herkes neden kaçıyorsa ondan kralım… Komünistler geliyormuş !” Ardından, kaplumbağa, leylek ve leopar ile yaptığı sohbeti anlatmış ayak üstü. Aslan bıyık altından gülmüş; “Onların kaçmak için haklı sebepleri var” demiş; “senin zaten her tarafın açıkta… Cep delik cepken delik. Komünistler sana ilişmez... Otur bir ağacın gölgesine keyfine bak…”
Gençliğimizde, kötü olan her şeyin Sovyetler’den geleceği pompalanırdı. Memlekete o yıllarda, kötü hava dalgası (bile) Balkanlar’dan gelirdi. (?!) O hesap; “kendi derdinin farkında olmayan bir millet”in, okyanusun ötesindeki seçim sonucuna endişelenmesi, son yıllardaki her kötü şeyi “okyanus ötesi” ile açıklamak hastalığımızdan kaynaklanıyor olabilir.
Oysa, Trump’un seçim kampanyası için yaptığı konuşmaları ya da benzerlerini ilk defa duymadı Türk seçmeni. Trump için (dünya çapındaki yayınlardan derlediğim) aşağıdaki eleştiriler, (ismi kapatıp) yerli siyasetçiler için yapılsa, yadırgar mıydınız acaba ?
“Bu, ülke değerlerine ve ulusal güvenlik çıkarlarına aykırıdır / … Kendimizi, hiçbir görüşe bugüne kadar bu derece uzak düşmüş hissetmedik / Ülke’nin yüz karası… / Politika önerileri ciddi değil / …Yorumları, bölücü, yanlış ve temelsiz /…Müslümanlara karşı kullandığı söylemlerden kaygı duyuyoruz / IŞİD’in en büyük zaferi kendisidir… / Aklî dengesi yerinde değil /Açıklamaları saçma ve küstahça” /Durumu trajik ve nefret dolu…”
Şimdi sakın, “Sen ‘şehir yazarı’ değil misin ? Niye bulaşıyorsun Amerikan seçimlerine ? İzmir’le ne alâkası var bu satırların ?” demeye kalkmayın. Daha ne yazmamı bekliyorsunuz ?
Paylaş