Paylaş
Ne yazık ki bunların çoğu, “uyduruk, düzmece ve hayal kırıklığı hissi veren” karalamalardan ibarettir. Nice “dev”lerin, hayret ve dehşete düşüren “sıradan”ı dır; bu inanılmadan boyuna asılmış “yafta”lar...
Köşe yazarlığının en keyifli taraflarından biri ise, bazen geri-bildirim şeklinde, bazen de, “dertleşme ve dayanışma” kıvamında, e-posta kutunuza düşen “işaret fişekleri”dir. Aldığım bir e-posta, “inanılarak kaleme alınmış heyecanlar”ın, “bilgiden, beceriye ve davranış değişikliği”ne nasıl da evrilebildiğini göstermesi bakımından, paylaşılmayı çoktan hak ediyordu; kısmet bu yazıya imiş... Çünkü izleyemedim ama, daha geçenlerde, yıl sonu konserlerinde, Borodin, Bach, Rachmaninov, Chopin, Piazzola, Saygun ve Dede Efendi yanında düzenlemesini Efkan Sperry’nin yaptığı (ney ve bendir eşliğinde icra edilen, ve Türkiye’de ilk kez bir Sanat Lisesi Öğrenci topluluğu tarafından seslendirilmiş ) “Zikir” ile de, AASSM’nde sahne alan bu pırıl pırıl gençlerin okuduğu (İsmi lâzım değil; İzmir’deki, adı bütün ülkede bilinen) bir “Güzel Sanatlar Lisesi”nin, “vizyon cümleciği”nde bakın diyor ?
“...Biz; çevremize, şehrimize ve ülkemize sanat yoluyla çağdaş ve estetik değerler kazandırabilen bir eğitim ve bilgi merkezi olmak istiyoruz…” Bunun için “misyonları”nı da şöyle belirlemişler: “...Sanatçı adayı öğrencilere, Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, sanatı bir yaşam biçimi haline getiren, ürünlerini özgürce ortaya koyabilmeleri için gerekli bilgi, beceri, kültürel birikim ve toplumsal sorumluluk bilinci kazandırabilmek; ülkemizin resim ve müzik alanındaki gelişimine ve kültürel kalkınmasına katkı oluşturmak için varız...” Çok eski bir “bestseller” kitabın arka kapağından alıntı yaparak fikrimi söyleyeyim: “...Bu iki kısacık paragrafta yazılanlar, bu satırları, dudaklarını oynatmadan okuyabilecek kimselerden, hiç değilse bir kısmını ayağa kaldıramıyorsa, bu ülke için ümitlenmek üzere, hiçbir sebebimiz yok demektir...” Gelelim, aldığım e-postada “altı çizilen” ve YÖK’e muhatap yazılmış dilekçede, (özetle) yukarıdaki “öngörü ve gönül gözü” ile uyuşmayan “hangi feryadın seslendirildiği”ne...
“...ÖSYM’nin yeni ‘Kılavuz’unda, ‘öğretmenlik programlarına yerleştirme’ işlemlerinde, ilgili puan türünde başarı sırasının, en düşük 240 bininci olması gerektiği belirtilmiştir... / ...Eğitim Fakültelerinin bünyesinde bulunan ve özel yetenek sınavı ile öğrenci alan Resim Öğretmenliği, Müzik Öğretmenliği, ve Beden eğitimi ve Spor Öğretmenliğinin de, bu dilime tâbi oldukları görülmektedir... / ...Özel yetenek sınavı ile öğrenci alan Eğitim Fakültelerinin ilgili bölümleri, çoğunlukla Güzel Sanat Liselerinden öğrenci almaktadırlar... /... Düzenlemenin bu yeni biçimiyle devam etmesi halinde... / ... Bölüm ağırlıklı ders müfredatı okutulan Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin, ilgili puan türünde en düşük 240 bininci başarı sırası içine girerek, özel yetenek sınavına girmeye hak kazanması, çok güçleşecektir... / ... Sanat eğitimi alan öğrenciler, bu sınırlamadan önce, (doğası gereği) ağırlıklı olarak özel yetenek sınavına hazırlanmaktaydılar... / ...Bu düzenlemeyle, söz konusu öğrencilere, istenen bindelik başarıyı yakalama hususunda, hem müfredat eşitliği olmaksızın, hem de hazırlanma zamanı bırakılmayarak; fırsat eşitliği tanınmamaktadır.../ ‘...Bu durum, Eğitim Fakültelerinin ‘sanat eğitimenliği’ bölümlerine, bu branşı benimsememiş öğrencilerin rastlantısal olarak savrulmasına ve bu kariyerin, 4 yıl boyunca temel eğitimini alarak hazırlanan Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin önünün kapanmasına yol açacaktır...’ / ...Düzenlemenin hakkaniyete uygun şeklinde yeniden ele alınmaması ve/ya söz konusu okullar için makûl bir puan veya bindelik dilim getirilmemesi halinde, ‘Güzel Sanatlar Lisesi mezunlarının Eğitim Fakültelerini tercih edememesi’ gibi, bu okulların varlık sebeplerini inkâr eden bir sonuçla karşı karşıya kalınacaktır...”
İzmir milletvekilleri, seçilmişler, atanmışlar, seçilecekler, atanacaklar; Bir diyeceğiniz yok mudur ?
Paylaş