Paylaş
Cuma akşamı, akşam, AASSM Büyük salonda ve Türk – Macar Kültür Yılı etkinlikleri kapsamında, “Franz Liszt Oda Orkestrası” konseriyle açıldı “Festival”. Artık, kaçıncı yılda olduğumuzu, “uluslararası” kimliğini, “evsahibi”ni filân her seferinde hatırlatmak gereksiz. Çünkü, İzmir’deki bu uzak ara en görkemli sanat organizasyonu için “Festival” demek yetmeli artık. Yıllarca yazdım bu köşeden. Kişileri hedef göstermeksizin; seçilmiş ya da atanmışları ayırt etmeksizin, makamların temsil gücünü taşımakla görevli olanlara, kayıtsızlıkları için sitem ettim. Onlar böyle anılmaktan bıkmıyor madem; ben de bıkmayacağım söylenmekten... Geçen yazımda bahsettiğim, EFA Yönetim Kurulu Başkanı Jan Briers’in betimlemesiyle; “Gururlu şehir” İzmir’in yerel yöneticileri için takvimlerinde, o akşam “Festival”in açılışından daha önemli hiçbir gündem olamaz ! İzmir’e hizmet edenlerin, bu vizyon ve bilinç içinde olmalı beklenir. “Festival”, vakit bulursanız geleceğiniz, denk gelirse uğrayacağınız bir yer değildir. “Festival”in açılışında bulunmak, sizin işinizin, görevinizin ayrılmaz parçalarından biridir. Hattâ, görmezden gelmeniz, hafif tertip, “görevi ihmal” maddesine bile girer... Bu kentin “marka değeri”ne karşı yükümlülükleriniz var çünkü... Aksini yazmak, pek kolay olurdu ama, doğru olmazdı... Salonda, “yokluğunuzu hâlâ hissediyorken” İzmirli, gelin bir daha düşünün...
Hakemin, oynanan futbolun önüne geçtiği maç yorumları gibi başlamış olsak da, biz yine sanata dönelim... Gülsin Onay için, hayranlığımı, “Chopin kapıları tutunca” diye yazmışlığım bile vardır bu köşede. Ama, (her ne kadar bu özel akşam için, kendisinden Liszt dinlemek umudumuzu ertelemek zorunda kaldıysak da...) Mozart’ın 12 numaralı piyano konçertosundaki “kırmızı elbiseli” yorumu için, Peter Cosse’den bir cümle hırsızlamakla yetineceğim: “Duyarlı bir keskinliğe ve zekice bir pırıltıya, en hassas şeyleri bile maharetli parmaklarına neredeyse gülümsercesine emanet etme yeteneğine sahip ve tutkulu bir sanatçı. Hayal gücü yüksek, mükemmel bir piyanist...” Ben Cosse’nin cümlesine, Cuma akşamı için şöyle tercüman olayım isterseniz. Sanatçıdan, bir “Mozart Kırmızısı” dinledik ki, ömre bedeldi.
60 yıldır, klâsik müzik sahneleri ve uluslararası arenalarda, aranan bir isim olan Franz Liszt Oda Orkestrası, kendisine ayrılan dakikalarda, Bartok, Erkin, Liszt, Popper ve Weiner’in eserlerini yorumladı. Liszt’in 2. Macar Rapsodisi’ne, bir “yaylılar topluluğu”nun bu kadar görkemli bir ışık yükleyebileceğini tahmin etmezdim; tarifsiz bir coşku, ustalık ve adanmışlık vardı sahnede.
21. yüzyılın önde gelen şef ve çellistlerinden İstván Vardái yönetimindeki oda orkestrası, Popper’in Macar Rapsodisi’nde ise “Vardái”ye eşlik etti. “Fındık Kabuğu” bir çello’nun üstünde, koca bir salonun, “Tuna” semâlarında, ayakları suya değmeden uçabildiğini hayâl edin, işte öyle bir şey...
“Festival” devam ediyor. “Kentli”nin dönüşümü, “kentsel dönüşümden” daha önemlidir. “Iskalamayalım ” derim .
Paylaş