Köroğlu, Kiziroğlu, Davutoğlu, Kılıçdaroğlu

Haberin Devamı

Eski seneyi yenisine bağlayan “telif itişmesi”nin önemi (?!) karşısında, gündemi ıskalamamak için bu ilk yazıyı, “Babalar ve Oğullar”ına ayırdım.
Uyuşmazlığın özü şu ki, “bükemediğin eli öpeceksin türküsü” paylaşılamıyor!
Mealini yukarıdaki parantezde özetlediğimiz türkü, malûm Köroğlu’nun; rivayete göre, kendisini (tek) alt eden kişi, yani Kiziroğlu için yazılmış...
Söylenişinden beşyüz yıl sonra, “taklidini kaptırmayız” diyenlere bir bakıyoruz.
Kavganın bir tarafında, iktidar partisinin genel başkanı Davutoğlu, diğer tarafında ise ana muhalefetin başındaki Kılıçdaroğlu var...
Ve bu dört kişinin, isimlerindeki, “...oğlu” eki dışında belirgin bir ortak noktası yok.
Ozanları ve namlı yiğitleri tarih sayfalarındaki seçkin halleriyle selamlayıp geçersek, geriye, “bu kavgadan 2015 seçimleri için hangi mesajları çıkartmak lâzım?” sorusu kalır ki, yanıtı, “bükemediğin eli öpeceksin“den fazlası olsa gerek.
Benim çıkarımlarım hayli farklı meselâ...
İnsanın kalıtsal şifresindeki en baskın ve belirgin tekrarın, “türün devamlılığı” öngörüsü olduğu söylenmekle birlikte, ilâve olarak bizim kültürümüzde, “koruyucu, buyurgan, egemen” baba figürü, zaman içinde toplumsal dokunun vazgeçemediği mihenk taşlarından biri halini almıştır.
Bizde çocukların babayla olan ilişkisi, “hayranlık, korku, itaat ve ona lâyık olma takıntısı” gibi sembollerle şekillenir.
Sevginin ön planda olduğu alışveriş ve paylaşımlar, ne yazık ki çoğunlukta değildir.
Zaten, “sevgisiz büyümüş çocukların travması”dır; çekirdek aileden, futbol sahalarına, sanata ve inceliğe düşmanlıktan devlet yönetimine kadar, başımıza örülen çorapların gerçek sebebi...
Çünkü sadece sevilmiş olan, etrafına “sevgi, mutluluk ve huzur” verebilir...
Kendi isimlerinin ışığından korkarak büyütülenler, baba isimlerinin gölgesine razı olmuşlardır.
Kendi isimlerini büyütemeyenler ise, mecburen tercih etmişlerdir baba isimlerini...
“Kendi değil de, birinin oğlu olmak”, daha kolay, daha güvenilir, daha risksiz, daha cazip ve daha itibarlı filan gelmiştir insanımıza.
Hattâ biz, baba figürünün büyük resme güç kattığına o kadar inanırız ki, “güzel gözlü eşeği” âlet ettiğimiz küfürlerimizi bile kuvvetlendirmek için, babasından başlarız küfretmeye...
Bu zincirleme tuhaflık, bilinçaltı ayrıntılarda, bakın nerelere kadar uzanmış?
Turgenyev’in 1862’de kaleme aldığı “Babalar ve Oğullar” adlı romanın Rusça adı, “Ottsı i Deti”dir.
İsminin birebir anlamı “Babalar ve Çocuklar” olan kitabın, neden Türkçeye “Babalar ve Oğullar” olarak tercüme edildiği bilinmiyor.
Belki de yukarıda bahsettiğim, “kendi değil, birinin oğlu olmaya sığınmak, sırtını ecdâda dayamak ve nihayet, benim babam senin babanı döver” sembolizmasına olan merakımız yüzündendir.
Ondan mı acaba, beşyüz yıllık türküyü sahiplenme telâşımız?
İşin aslına bakarsanız, sadece babalara bu kadar yüklenmek de olmaz.
Milletin derdi başından aşmışken, gündemi bu tip yapay uyuşmazlıklarla kaşıyanlar için, iki satır da “Anneler ve Çocuklar” hakkında yazmak lâzım ama yerimiz kalmadı...

Yazarın Tüm Yazıları