Paylaş
Yine, “2009 yılının mart ayında 192 ülkeden 30 binin üzerinde katılımcıyı ağırlayan 5. Dünya Su Forumu’nun büyük başarısını, OECD Su Yönetişimi İlkelerinin yeni destekçiler aradığını, Dünya Su Konseyi 60. Guvernörler Kurulu Toplantısının 25-26 Kasım 2016’da, Marsilya – Fransa’da yapıldığını, Budapeşte Su Zirvesinin, 28-30 Kasım 2016’da Macaristan’da gerçekleştirildiğini, nihayet 4. İstanbul Uluslararası Su Forumu’nun ‘Su ve Barış’ ana temasıyla 10-11 Mayıs 2017’de düzenleneceğini...” de aynı adresten öğreniyoruz.
Bu kadar “sulu” haberin arasında ajanslar, (Zaytung bile) İzmir’deki “Su Zirvesi”ni ise (sanki sudan şeyler konuşulmuş, havanda su dövülmüş gibi bir muameleyle...) atlamış, en hafif tabiriyle önemsememiş görünüyor. Kentimizdeki toplantı, elbette su kaynakları üstüne değildi ama önemliydi! Bu toplantıda, “Gerek ulusal gerekse uluslararası ölçekte daha karmaşık duruma gelen su yönetimi denkleminin çözümünde Hidro-diplomasi’nin çok daha etkin bir rol oynayacağı” üzerinde durulmadı. Ülkemizde yasal ve kurumsal olarak yeniden şekillenen su yönetimi yapısının, katılımcı, hızlı karar verme yeteneğine ve karar destek sistemlerine sahip, gelişmelere hızla adapte olabilecek bir yapıda olması gereğinin izdüşümleri tartışılmadığı gibi, “geleceğin suyu ve su yönetimi” temasının, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için daha uzun dönem belirsizlikler taşımaya devam edeceği öngörüsü filân da konuşulmadı. Çok değerli konuklar vardı. Temanın etrafında dolaşılarak, tebliğler sunuldu.
Barok dönemin en büyüklerinden Handel, bestelediği “Su müziği”nin yüzyıllara meydan okuyuşu ve “onu hiçbir şeyin kirletememesi” üzerine sakin bir konuşma yaparken, bir dâvetsiz misafirin “suya sabuna dokunmamak” üstüne korsan bir konuşma yapmak istemesi, görevliler tarafından engellendi ve kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Bunun üzerine bir başka katılımcı, “tatlı yiyip tatlı konuşalım” diyerek “su muhallebisi” tarifi verdi. Ardından, bir izleyicinin, “Ne olacak bu su işleri Başkan, hiç gülmeyecek mi yüzümüz?” sorusuna da Âşık Ömer’in “Su akar güldür güldür / mendilim dolu güldür / yeri göğü yaratan / bir gün bizi de güldür...” sözleriyle bilinen Muhayyer şarkısıyla yanıt verdi Sadettin Kaynak... Hemen anlamış olduğunuz gibi, aslında bu toplantıdaki temel soru, “Her yağmurda, taşkın ve sellere teslim olan İzmir’in, ne olacak bu halleri?” sorusuydu.
Onur konuğu olarak ayakta alkışlanan, Olympos’lu tanrılar arasında denizi simgeleyen ve denizlerin mutlak hakimi olan Poseidon, destanlarda kendisine verilen sıfata (Enosigaios) uygun bir tavırla yaptığı konuşmasında, yeri-göğü sarstı ve titretti. “Herşey tamam da” diye gürledi, “kıyıya 10 metre mesafedeki suyu, nasıl oluyor da denize ulaştıramıyorsunuz, işte buradaki mühendisliği anlamıyorum” dedi. Toplantıdan erken ayrılmam gerektiği için, Nuh Peygamber’in tebliğini kaçırdım ama, “kuşlar” son cümlesini yetiştirdi:
“İnsaf! Bizim zamanımızda bile, onca imkânsızlık içinde bile...” diye başladığı konuşmasının sonunu, “Daha ne söyleyeyim? ‘Ârif olan anlar” diye bağlamış ve noktayı koymuş, “bu işin ‘suyu’ çıktı demekle yetiniyorum... Daha konuşturmayın beni!”
Paylaş