İzmir için en tehlikelisi “Şantiye mi, şanti mi?”

BORNOVA, Manisa kavşağında da (yine yeni yeniden...) bir şantiye kurulmuş, yol düzenlemesi için... Hayırlı olsun! Farklı ortamlarda, İzmir için, “kent şantiyeye döndü...” tanımlaması yapılıyor.

Haberin Devamı

Aynı kalıbı, bazıları övmek, bazıları da yermek için kullanıyor. “Acaba” dedim içimden, “hangi kullanım kent için daha tehlikeli?” Hatta, “şantiye ısrarından vazgeçip, topyekun ‘şanti’ üzerine mi odaklansak?” Güzel İzmir için, huzur, lezzet ve mutluluk, hangi tarifte gizli?

“Şantiye” için, basitten karmaşık olana doğru bir yolculuk yaptım:
“Bir yapının hazırlandığı ve üzerinde kurulduğu alan” diye adeta geçiştiren bir tanım çıktı önce karşıma. (Moda olan ağızla...)
Bir tık sonra, “yapı gereçlerinin, gerektikçe işlenmek üzere, yığılıp korunduğu alan...” deniyordu.
Akademisyenler, sözcüğü daha kitabi detaylandırıyordu;
“Bir yapıyı, en düşük maliyetle ve ekonomik olarak oluşturmak üzere, o yapıya ait makine, malzeme ve insan gücü arasındaki optimum dengenin sağlanması amacıyla, proje ünitelerinin inşa edileceği yerlere denir.”
Bir kısım tanımlar ise yaşanmışlıklara daha yakın kaleme alınmıştı:
“İnşaatta kullanılacak çeşitli yapım üretim, depolama, tamir ve bakım tesisleri ile tüm çalışanların gerektiğinde yeme ve yatma ihtiyaçlarını da karşılayacak yapılara şantiye denir.”
Nihayet bir diğerinde, fotoğrafın sosyolojik filtre ile çekilmiş hali konulmuştu çerçeveye;
“İnşaatın yapıldığı ve inşaat malzemelerinin bulunduğu sahaya verilen isim olmakla birlikte, şantiye, belli bir zaman sonra bir ‘hayat tarzı’na dönüşmeye başlar. Ameleler ve mühendislerin bir arada barındığı mekanlar akla gelir sadece...”
Kanımı donduran tarif ve bana göre İzmir için en büyük tehlikeyi tarifleyen göz, işte bu ayrıntıyı yakalayan gözdü. Çünkü içinde, “devinimi değil, durağanlığı barındırıyordu. Üstelik, bunu sıradanlaştırıyor, kanıksıyor ve bize hayat tarzı olarak dayatıyordu.”
Oysa, uyduruk ve fantezi arayan reçeteleri dışlarsanız, (krem) “şanti”nin, Metrdotel François Vatel’e ait tek bir tarifi vardı. Sözcüğün, marka değeri taşıyan vakur bir duruşu mevcuttu her şeyden evvel... Şantiyenin karmaşık genetiğine rağmen şanti, basitçe “şekerli bir krema idi. Pasta süslemelerinde, meyve salatalarında, sıcak içeceklerin üstünde, sundae ve bazen profiterol yapımında kullanılmaktaydı. Parlak ismi, tarifin 17. Yüzyılda ilk kez uygulandığı Chateau de Chantilly’den (Şanti Şatosu’ndan) gelmekteydi ve sözcüğün ilk kullanımı, 18 Haziran 1784’e tarihlenmekteydi...”
Lafı hiç dolaştırmaya gerek yok sanırım. Açıkça anlaşılıyor ki, İzmir için giderek yükselen en büyük tehlike, şehrin yaşam tarzının, ‘büyük bir şantiye’ seçeneğine evrilmesidir. Şu 3 günlük dünyada, ben tercihimi, “şanti”den yana kullanıyorum...
Ya siz?

Yazarın Tüm Yazıları