İyi de biz ahmak değiliz!

DARBELER acıdır, girişim halinde kalsalar bile! Çünkü yıllar sürecek bir “toplumsal travma”dır arkalarında bıraktıkları girdap.

Haberin Devamı

Batan bir transatlantik gibi daha uzun bir süre her şeyi içine çekmeye devam ederler. Belki de bu sebeple, “Yurdum insanı” acılarını katlanılabilir hale getirmek için her darbeden “bir -kara- mizah esintisi” çıkartmıştır. 27 Mayıs’tan sonra İsmet Paşa’nın, “cumhurbaşkanlığı”nı kastederek, “Birinci Cumhuriyet’te Kemal’e, ikincide Cemal’e kaptırdım...” dediği yakıştırmasını hatırlayın. Ya da 12 Eylül paşaları için icat edilen ve “ihtilâl yapmanın turşu kurmaktan daha kolay olduğu tarifiyle” gülümseten fıkrayı tazeleyiverin zihninizde.

Kimileri günlerdir, “Hasan Mutlucan’sız bir darbenin başarıya ulaşması mümkün değildi zaten” diyerek yelpazeleniyor. 15 Temmuz için ZAYTUNG’un tespiti ise şöyle: “Devlet’in FETÖ’ye sızmış olduğu sanılıyor.” Güler misin, ağlar mısın? Ama bence, (son olmasını dilediğimiz) bu darbenin asıl fıkrası, Bülent Arınç’ın tarihe not düşen açıklamasıdır. Kendisini dünya durdukça bu beyanı ile hatırlayıp, güleceğiz.

Haberin Devamı


Yakın geçmişte, “paralel yapı”yla ilgili davalar konusunda “Üstüme cübbeyi tekrar geçirmeyi arzu ediyorum” beyanıyla hatırladığımız Arınç, Twitter’daki resmi hesabı aracılığı ile 5 bölümlük bir video halinde yaptığı açıklamada, “Silahlı terör örgütünün Fethullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz./Ben düz ve dürüst bir insanım. Şunu herkesin bilmesi gerekir. Bunu ben darbe gecesi öğrenmiş olmakla beraber, -Ne kadar ahmak bir insanmışsın halbuki bunu herkes söylüyordu sen buna itiraz ediyordun- denilebilir. Silahlı terör örgütünün Fethullahçı olmasını ben o gece öğrenmiş olabilirim, ama Cumhurbaşkanı da Genelkurmay Başkanı da o gece öğrendi” buyurmuşlar.


Estağfirullah... Açıkçası (doğrusunu yine siz bilirsiniz ama) kendinize bir çırpıda “ahmak” demeniz pek içime sinmiyor. Böyle kestirip atmanız yani... Bir karar vermeden önce “ahmak” kelimesinin etimolojisi üzerinde biraz düşünmek istiyorum. Malûm, Arapça bir sıfat. (Ha ile seslendiriliyor ve Humk kökünden geliyor.) Mustafa Nihat Özön sözlüğünde, “akılsız, budala, kalın kafalı” gibi karşılıklar verilmiş. Hattâ, “Humk-i himarî / eşekçe aptallık” gibi dereceleri de mevcut. Siz ki, uzun yıllara dayanan bir siyasî tecrübeye sahipsiniz, Millî Selamet Partisi, Refah Partisi günlerini yaşadınız. AKP’nin kurucularındansınız, Ege’den, Manisa’dan Meclis’e yolladık sizi yıllarca. O Meclis’in başkanlığını yaptınız. Başbakan yardımcılığı, hükûmet sözcülüğü filân... Bütün bu ikbâli tek kelimeyle “sıfırlamak” bilmem ne kadar hakkaniyete uygun? Kendinize haksızlık ediyor olmayasınız?

Haberin Devamı


Gelelim, tarihin bir “mukayeseler bilimi” olması hakikatine... “Lyon Kasabı” olarak da bilinen, mahkemenin ilk günü sadece işlediği suçlarının okunmasıyla geçen ve ömür boyu hapse mahkûm edildikten sonra 1991’de hapishanede kanserden ölen Alman SS subayı ve Gestapo üyesi Klaus Barbie, 80’li yılların sonunda BBC’nin bir belgeselinde kendisine sorulan soruya şöyle yanıt vermişti: “Hitler’e -deliydi- demek yaptıklarını mazur göstermek olur!” Yani, devlet büyüğümüzün bu olgunca kabullenişine biraz da bu gözle bakması lâzım diyorum.


Tesadüfe bakınız, tam 2 hafta önce bu köşede orman yangınlarından bahsederken bilmeden “ahmak” mevzuunu dolamışım kalemime, kısmet!
“İnsan nesli ahmaktır, unutur/Çiğ süt emmiştir inkâr eder./Korkaktır susar/nârindir küser./Zamanla hafifler acısı/Bazen fikir değiştirir, cayar, önemsemez bazen./Vefâlı olacağı tutar da görmezden gelir/ve gün olur cami avlusunda hakkını helâl eder” demişim. İçime doğmuş da hepimize bir pay çıkartmışım sanki... Okuduğunuz yazıyı ise, “İyi de biz ahmak değiliz” demek için yazdım!

Yazarın Tüm Yazıları