İlkbahar konserinde sonbahar vurgunu

Haberin Devamı

Makine Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nin girişinde, bir yönlendirme levhası karşıladı bizi; “20. yıl... Bahar Konseri...” Aylardan Mayıs ya; biz de sandık ki, “ilkbahar konseri”dir. Değilmiş! Çıkarken anladık ki, (özellikle bizim yaştakiler için), “Sonbahar vurgunu”ymuş dinlediğimiz şarkılar...
Cansın Erol’un, “Hiç tatmadım böyle duyguyu” diye başlayan güftesini, son dörtlükteki, “Sevgi denizinin sonu yokmuş / Ufuk yaklaştıkça kaybolurmuş / Gönül böyle bir sevdanın yorgunu / Tanrım, bu sonbahar vurgunu...” rüzgârıyla besteleyen Selahattin İçli’yi hasretle andık. Oda’nın Klâsik Türk Müziği Korosu, durmuş oturmuş, bildik tavrına, TRT İzmir Radyosu Klâsik Kemençe Sanatçısı, Şef Gülten Yeğin yönetiminde, yeni heyecanlar eklemiş... İyi de olmuş!
Meyanda, “Dediler nerde o mehveş, söyle o âhûya ne oldu ?” diye teslimiyetle soran Rakım Elkutlu’dan, “Mani oluyor halimi takrire hicâbım / Üzme yetişir, üzme firakınla harabım” diye isyan eden Tatyos’a uzandık... Sadettin Kaynak, “Çözmek elinde değil gönlümü senden kadın” diyordu; Muzaffer İlkar, “Mehtâbı neyleyeyim, yanımda olmayınca?”
Oturduğum yerde, neler neler geçti gönlümden ve gözlerimden bir bilseniz? 1930’da mezun olduğu Edirne Muallim Mektebi’nin yatakhanesinde, devrin moda şarkısını söylediklerini anlatan rahmetli anneannemi, onun şarkısıyla hatırladık; “Senelerce aşkı anmış mahzun kalpler hep ağlarmış...” Hangi birini sayayım? “Fikrimin ince gülü”ydü bir başkası; “O gün ki gördüm seni” diyordu.
Eli değen, gönlü değen, fikri değen herkese teşekkürler. İzmir, bu topluluğa sahip çıkmaya devam etmeli.

Haberin Devamı


Soyadı “Uslu”; yorumu uslu durmayan bir ses

Piyanonun başındayım; hafiften mırıldanıyoruz... Kapı çalındı, açtık. Ellerinde bir şişe şarapla 3 mütebessim ve gözleri parlayan genç, bize bakıyordu. Biraz çekinerek kendilerini tanıttılar: “Biz karşı apartmanda oturuyoruz. Alaturkayı duyunca dayanamadık. Bir maniniz yoksa, dinlemeye ve size katılmaya geldik.” Şaşkınlığımız geçer geçmez, sevinçle buyur ettik içeriye. Birlikte devam ettik mütevazı faslımıza. Çok güzel bir akşamdı. İşte, bu hoş sürprizi yapanlardan biri, sahnedeydi salı gecesi. O zaman konservatuvar öğrencisi olan Okan Uslu, konserin konuk sanatçısıydı. Anlattığım hadisenin üzerinden, yirmi yıldan fazla geçmiş... Kendisi, parlak sesi, olgun yorumu, sanat terbiyesi, göz alan sahne nezaketi ve deneyimi ile alkış aldı. Dakikaların nasıl geçtiğini anlamayan bizim kuşak ise, finalden de bir mânâ çıkartmakla meşguldü: “Yine mevsimler dönecek / yine yapraklar düşecek / giden gençliğimiz, geri gelmeyecek...”

Haberin Devamı

Konserin, müzikalitesine erişemeyen organizasyon becerisi ise (bence) gözden geçirilmeli. Orada, mühendislik kazanımları yetmemiş anlaşılan; “İnce mimari” renginde dokunuşlara ihtiyaç var. Gözlemim ve duyumum odur ki, sanat etkinliklerini siyaset vurgusuyla gölgelemek, benim tarzımdaki sanatseverleri sarmıyor. Programın süresinden çalan “anılar belgeseli ve alâkasız konuşmalar”, keşke (mesela) güçlü bir fotoğraf sergisiyle vurgulansaydı da, sanat, ilân edilen saatte sahne alabilseydi... Konser, konser gibi olmalı...

Yazarın Tüm Yazıları