Paylaş
İzmir’in dört bir yanındaki bilboardlarda cazip bir davet var; “Hayal Et, Proje Üret / İzmir’e İz Bırak...” Bir an tereddüt etmeden, “bu fırsatı kaçırmamalısın” dedim kendi kendime. İşi gücü bıraktım ve yaratıcılığımı konuşturmaya başladım. Azmin elinden bir şey kurtulmuyor tabii. Hemen birbirinden çarpıcı fikirler uçuşmaya başladı kafamda. “Düşündüm, taşındım, beğendim, eledim, seçtim derken...” içlerinden en çarpıcı olanını kamuoyu ile paylaşmaya karar verdim. Projem, “AKM’nin Büyükşehir Belediyesi tarafından gaspedilen otoparkının, ihtiyaç sahibi sanatseverlere geri verilmesi”dir. Yazmış, çizmiş, söylemiş, söylenmiş ve yazı adamı kimliğimle bir sonuç alamamıştım. Şimdi “sokaktaki İzmirli” kimliğimle deneyeceğim; bakalım bir iz bırakacak mı?
Şimdi diyeceksiniz ki, “Koca adama bak. İzmir’e iz bırakmak için önerdiği projeye bak. Önere önere, AKM’nin otoparkı geri verilsin diyor”. Kusura bakmayın ama bu adisyonu bana değil, böyle düşünenlere ödetirler. Kamuoyunun yoğun itiraz ve isteğine rağmen “dediğim dedik tavrı”ndan dönmeyen, “ben yaptım oldu”dan vazgeçmeyen, “hemşehrisiyle inatlaşan” ve İzmir’e iz bırakacak proje olarak bütün ufku, “AKM’yi otoparksız bırakmaktan ibaret olanlar”ı ayıplamıyorsunuz da, dişinize göre buldunuz, beni kınayacaksınız öyle mi? Canınız sağolsun... (Tam yazıyı bitiriyordum ki, “geri isteme bahsi”nde yalnız olmadığımı öğrendim ve yıkıldım. Meğer yalnız değilmişim. İzmir Metrosu’nun Üçyol-Üçkuyular hattı inşaatının uzaması nedeniyle, 4 yıl önce kapatılan ve henüz trafiğe açılamayan İnönü Caddesi’nin Poligon İstasyonu mevkiinde, mağdur olduklarını söyleyen esnaf, protesto eylemi yapmış. İnönü Caddesi’ndeki trafiği bir süre çift yönlü olarak kesip, “artık metro değil yolumuzu geri istiyoruz” demişler. Ben proje rekabeti diye buna derim işte. Seçici kurul (?!) hayli zorlanacak...”
9 Eylül sadece bir noktadır ama...
Nokta her zaman bir son demek değildir! Adam Fawer’in deyişiyle, “Bazen, kendinden sonraki harfin büyük olacağını gösterir”. Gazi’nin “Anadolu İhtilâli“ne İzmir’de konulan nokta da bu sınıfa girer. Tarih, o büyüklüğü bugün küçük göstermeye çalışanları, hep “küçük adam” olarak hatırlayacaktır.
Hey Gidinin Noktası
Şu nokta var ya şamama nokta...
Ufak tefek ama
Kabadayın teki...
Dayamış sırtını büyük harflere
Bir çalım bir çalım
Ne yapalım, çekiyoruz kahrını
Her sözcük sürüsüne bir çoban lâzım.
Nokta, satır başının dayısı
Cürmü yaktığı yer kadar ama,
Acısı tatlısı, doğrusu eğrisi, uzunu kısası
Her sözün bir noktası var.
Cümlenin ömrü, noktasına kadar...
Bakarsın sinek pisliği gibi
Düşüvermiş kalemin ucundan.
Bakarsın yıldız olmuş göz kırpmakta
Hem ayıbını örter söylenemeyenin
Hem fısıldar, hınzır.
Bir kor olup yanınca nokta
Durur, soluk alır düşüncelerim.
Ben noktayı en çok,
Nâzım Hikmet’de severim.
Murat Tuncay
Paylaş