Paylaş
Başkan John F. Kennedy, televizyondan “siyahlar için elimden gelen her şeyi yapacağım. Luther’in bir telefonu yeter...” deyince, zenci lider telefonla arar Başkanı. King’in ne isteğini bilmiyoruz, ama cevap kısaca şöyledir:
“Ama nasıl olur? Burasının adı yapıldığından beri Beyaz Saray... Hayır olamaz, ‘Beyaz’ sözcüğünü ‘Siyah’la değiştiremeyiz!”
Günlerdir, ilk çan sesinin 2005’te duyulduğu, Türkiye’nin ilk ve tek Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası - VOB’un, siyasetin yelpazelediği bir oldu bittiyle İstanbul’a taşınması konuşuluyor. Bu niyetin yeni bir şey olmadığını bilenler zaten bilir. Şimdiye kadar dilek ve temenni boyutunda demlenen bu fikir, “konsolidasyon ve ortaklıklarla mevcut borsaların birleşmesi trendi” ileri sürülerek, VOB’un İstanbul Menkul Kıymetler Borsası – İMKB’nin kanatları altında, İstanbul’a kazandırılması olarak özetlenebilir. Basınımıza bakarsanız, İzmir sözde ayağa kalktı. “İzmir’in VOB direnişi” diye başlıklar atılıyor. Sevgili Deniz Sipahi bile, “dünyanın mobilize olduğu, yerin, adresin, nerede ve hangi koşullarda olduğunuzun hiç önemli olmadığı bir dönemde...” diye taşınmaya karşı çıkmış; ilahi... Tamamen karşı görüşteyim! Üç kuruşluk iktisat biliyorsam İstanbullular haklı! Haklılar, İMKB ve VOB yan yana aynı kentte olmalı... Bunun için, İMKB İzmir’e taşınmalı...
Yazının burasında gülümsediniz, biliyorum. Sorun bu tebessümünüzde gizli zaten. İMKB’nin resmi web sitesinde duyurulan “vizyon”u şöyle kaleme alınmış:
“Halka açık şirket sayısı ve piyasa değerinin ülke potansiyelini yansıtır büyüklüğe ulaştığı, ulusal ve uluslararası yatırımcıların en üst seviyede katılımının sağlandığı, yerli ve yabancı sermaye piyasası araçlarının işlem gördüğü, dünya çapında rekabet edebilen teknolojinin sahibi ve sağlayıcısı lider bir borsa olarak diğer piyasalarla karşılıklı erişimi sağlamak ve böylece İstanbul’un uluslararası finans merkezi niteliği kazanmasına katkıda bulunmak.”
Gördüğünüz gibi tarif gayet açık, sinirlenecek bir şey yok ortada.
Gelelim hemşehrilerime sitem faslına... Kusura bakmayın, ama bütün (özür dilerim) yaygaramız, “VOB İzmir’den gitmesin” yollu bir savunma ve koruma psikolojisi üstüne kurgulanmış. Üniversiteler kenti (?) İzmir’in üniversite öğrencileri, çoktan bir “çadır kent” kurmalıydılar İMKB’nin önünde. İzmirli STK temsilcileri de çay içmeye gitmeliydiler oraya. Hergün bir başka kuruluş basın açıklaması yapmalıydı; “Neden İzmir?” sorusuna yanıt olarak. Bu fikre kafa ve çene yoran herkese sesleniyorum:
“Siz neden İMKB’ye talip değilsiniz? Siz neden, ‘biz daha iyi ev sahipliği yaparız’ demiyorsunuz?” Yukarıdaki paragrafta müjdelediğiniz tebessüm yine dudaklarınızda, görüyorum. “Mevzuat, konjonktür, işlem hacmi, küreselleşme, maliyet...” Arkasına saklanılabilecek, daha bir sürü geçerli sebep ve mazeret saymak mümkün bu “uçuk kaçık” bulduğunuz teklif için değil mi? Kızacak, alınacak, darılacak, gücenecek bir şey yok! Bu ve benzer (diyelim ki) “aykırı istekleri” yüksek sesle dillendirecek cesarete sahip olmadığımız için, Osmanlı’dan bu yana “kalıtsal bir karadelik olan” İstanbul, “istiyor ve istediğini alıyor...” İşte bu fark sebebiyle, İstanbul İstanbul, İzmir de İzmir... Telefon açın, aynı cevabı duyacaksınız:
“Burasının adı yapıldığından beri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası... Hayır olamaz, ‘İstanbul’ sözcüğünü ‘İzmir’le değiştiremeyiz!”
Paylaş