Paylaş
Ama üzerinde uzlaşılan karşılıklardan biri olarak Geometri,
“matematiğin uzamsal ilişkiler ile ilgilenen alt dalı”dır;
Eskiden “hendese” denirdi; hattâ “mühendis” de bu kökten gelir…
Herodot’a göre geometrinin başlangıç yeri, “Mısır”dır.
Sözcüğün kullanımı da Eflatun, Aristo ve Thales’e kadar gider.
Sadece Öklid’in geometri sözcüğünü sevmediğini ve yerine Elements sözcüğünü kullandığını biliyoruz. Öklid Geometrisi de, "lise geometrisi"dir aslında…
İlk geometrilerin tümü, doğası nedeniyle sezgiseldir. Bunlar daha çok ilkel insanların çevresinde görünen doğal şekillerden ibaret olduğu halde uygar dünyada, mimarlıktan sanata kadar, geometrinin kullanılmadığı meslek ya da alan hemen hemen yok gibidir. Ama “sokaktaki adam”ın geometriyi kullanması ve katma değer yaratması beklenen yerler, (kişinin sığlığı ile doğru orantılı olarak, hemen hemen sadece) “…buzdolabı, bavul ve otomobil bagajı yerleştirmek, aracını 2 çizgi arasına park etmek” ve döner kavşaklarda, diğer sürücülerle itişmek pahasına, “swastika” benzeri İçinden çıkılmaz paradokslar yaratmamak samimiyet ve işlevine indirgenmiştir. Bunu bile yapamıyorsa, sorun geometri bilmemek ve/ya bildiği kadarını hayata geçirememek kadar basit değildir ve ortada bir “zekâ” var sorunu demektir.
“Zekâ” sözcüğü Türkçeye Arapçadan geçmiştir
ve"parıltı, zihin parıltısı, ateşin harlanması" gibi anlamlarla tanımlanır.
Türkçe karşılık olarak, anlamak (anla-) eylem kökünden “anlak” türetilmişse de
(belki de “geri anlaklı” demek zor geldiğinden) halk arasında tutmamıştır.
En basit haliyle, “anlama, algılama yeteneği, hızlı sebep-sonuç ilişkisi kurma becerisi” gibi karşılıklar, genelde kabul görmektedir. Binet'e göre zekâ, iyi akıl yürütme, iyi hüküm verme ve kendi kendini aşma kapasitesidir. Davis'e göre, edinilen bilgilerden faydalanarak sorunları halletme, Terman’a göre, soyut düşünme yeteneğidir… Weshler'e göre ise, bireyin amaçlı davranma, mantıklı düşünme ve çevresiyle ilişkilerde etkili olma kapasitesinin tümüdür. Genel olarak, “zekânın %75'inin ilk dört yılda oluştuğu” düşünülmekte ve ülkemizin bu yıllarda oluşan açığı kapatmak için ümitsiz bir debelenme içinde olduğu söylenmektedir. Sorun “geometri bilmemek” ve/ya bildiği kadarını hayata geçirememek kadar basit değil ve (eş zamanlı olarak) ortada tartışmaya muhtaç bir “zekâ” sorunu da gözlemleniyorsa, bu noktada gündeme “egoizm” (benmerkezcilik-bencillik) sözcüğü de mutlaka bulaştırılmalıdır.
“Psikolojik, etik ve rasyonel egoizm” gibi detaylara girmeden, genel anlamıyla egoizmin,“bireyin, sürekli kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi” olarak İrdelenmesi çok da yanlış olmayacaktır.
Özetle söylemek istediğim şudur: İçinizde, İzmir trafiğinin, özellikle son günlerde, “geometri bilmeyen”, “zekâ sorunu” olduğu izlenimi veren “egoist” sürücüler tarafından işgal edilmiş olduğu düşünen varsa, “yukarıdaki paragraflar”, “ruhun yelpazesi” dediğimiz “küfür bahsi”ne müracaat etmeden evvel, bilimsel görüş içinizi rahatlatsın diye yazılmıştır; “kendinizi çok da hırpalamayın” yani…
“Nezaket, zarafet, estetik, edep, sükûnet…” gibi “ipeksi” kavramlar ile “cehalet” paradigmasına yer kalmamış olduğunu hatırlatıyor, yazının devamını (herzaman olduğu gibi) değerli okuyucumun hayal gücüne bırakıyorum…
Paylaş