Paylaş
ÜMİT Tunçağ telefonda, “Frank Zappa geliyor, ben sunacağım kaçırma...” diyor. Oturacak yer yok tabii... Şöyle başlıyor söze, “Şarkı sözleri sistem eleştirisi üzerine yoğunlaşan ve ‘gitar, notalarla küfredebildiğim tek enstrüman’ diyen bir sanatçıdan söz ediyoruz. Hayatı boyunca sansüre ve dinî organizasyonlara karşı mücadele vermiş bir isimden aynı zamanda... ‘Bir biranız ya da havalimanınız olmadan bir ülke olamazsınız. Herhangi bir futbol takımınız ya da nükleer silahınız varsa, bunlar da size yardımcı olacaktır. Ama en azından bir biraya gereksiniminiz vardır’ diyen bir Amerikalı’dan söz ediyoruz... Klâsik besteleri, Londra Senfoni ve New York Flarmoni tarafından da yorumlanmış birinden, ‘Müziğin Salvador Dali’sinden söz ediyoruz biraz da... ’Şarkılardaki sevgiler gerçek olsaydı, herkesin birbirini sevmesi gerekirdi’ diye meydan okuyan, ‘kafasında huniyle resim çektirip, albümünün kapağına koyacak’ kadar cesaretli biri geliyor sahneye...”
Gözüm kulağım aşağıda ama ben hâlâ yanımdaki dostun anlattığı öykünün etkisindeyim...
“Seksenli yıllar, Berlin Olimpiyat Stadyumu... Alman gençler doldurmuş stadı.
Çünkü 20. Yüzyıl’ın en önemli filozof-sanatçılarından Frank Zappa konser verecek.
Ama bir sorun var: Konser saati gelmiş olmasına rağmen Zappa yok ortada!
Yarım saat, bir saat geçiyor, yok yok yok...
Tam iki saat sonra teşrif ediyor nihayet ağır adımlarla sahneyi...
Çıkıyor, mikrofonun önünde durup seyirciye bakıyor.
Sonra eliyle bir Nazi selamı çakıveriyor aniden: ‘Heil Hitler!’
Stadyumda ölüm sessizliği... Berlinliler şaşkın...
Yavaş yavaş bir homurtu yükselmeye başlıyor.
Sahnedeki adamsa hiç oralı değil.
Tekrar çakıyor Nazi selamını: ‘Heil Hitler!’
Seyircilerin küçük bir kısmı, aynı şekilde bağırarak cevap veriyor ona.
Ama sanatçı hâlâ memnuniyetsiz.
Daha sert bir Nazi selamı veriyor ve bağırıyor avazı çıktığı kadar: ‘Heil Hitler!’
Bu sefer seyirci daha hazırlıklı... Stadyumun yarıya yakını, sahnedeki adamın söylediği şeyi bir ağızdan tekrarlıyor.
Ne var ki tatmin olmuyor Frank Zappa...
Karşısındaki binlerce kişiye ters ters baktıktan sonra yine veriyor o selamı, yine bağırıyor: ‘Heil Hitler!’
Kitle artık ne yapması gerektiğini anlamış durumda.
Bir ağızdan; ‘Heil Hitler!’ diye cevap veriyorlar, bütün stadyumu inleterek...
Bir sessizlik oluyor. Kısa ama gergin bir sessizlik.
Frank Zappa’nın sözleri bozuyor sessizliği:
‘Eyyyy Almanlar, gördüğüm kadarıyla siz hâlâ akıllanmamışsınız.
Yok size konser monser!’
Dönüyor arkasını ve çekip gidiyor sahneden...”
“İster misin?” diyor yanımdaki, “Seçimler yaklaşırken, burada da benzer bir şey yaşansın, dönüp gitsin...”
Yazının sonuna geldik. Ben bir yandan da, “bu izinsiz kaçamağı Ümit Tunçağ’a nasıl izah edeceğimi” düşünüyorum. “Gecenin ve yakıştırma”nın sonunu, bir zahmet siz gönlünüze göre tamamlayıverin artık...
Düzeltme: Efendim, 20 yılı aşkın yazı hayatımda, ilk defa pazartesi günü, bir yazım hatası sayesinde ”GDO’lu ürünler hakkında” da kalem oynatmış oldum. Başlık ve içerik arasındaki “anlamsız ilişki” okunmaya değerdi. Vesile olanlara teşekkür eder, okuyucularımızdan özür dilerim.
Paylaş