Paylaş
Bir tarihlerde, Çetin Altan Usta’nın evine gitmiştim, röportaj için... İz bırakmış pek çok noktadan iki tanesini vesileyle paylaşmak isterim. “Vesile” dediğim, siyasi hayatımızda birkaç doktora tezi kadar yer tutabilecek “siyasi transferler” konusudur. Artık İzmir gündemiyle, anılar arasındaki ilişkiyi bir zahmet siz kuruvereceksiniz.
Usta, Cointreau Likör sever dediler. Son dakikaya sıkışınca Göztepe’nin ara sokaklarında bir türlü bulamadım; Drambuie aldım onun yerine. Armağanı verirken de sordum mahcup bir edâyla, “Umarım bunu da seversiniz...” Sorulu yanıt, konuları art arda açan bir tirbuşon oldu zaten: “Avantayı kim sevmez dostum? Sen de içecek misin, onu söyle bana?” Sonrasında, bir ara, Turgut Özal ile olan ilişkisine geldi söz. Finaldeki yorumu da hiç unutmuyorum: “Yabancı ülkelerde, devlet adamları ve politikacılarla, sanatçıların, edebiyatçıların arasında çok yakın dostluklara rastlanır. Ben Özal ile ahbaplık ediyorum diye, ‘dönek’ diyenler var bana... Sorarım size, bu yârenlik yüzünden, şimdi neden Turgut Bey dönmüş olmuyor da ben dönmüş oluyorum?” Demem odur ki, gidenler kadar kalanlara, dönenler (?!) kadar dönmeyenlere de ‘alıcı gözüyle bakmak’, sanki daha objektif olacak gibi...
ORA’da bir “İzmir marka”sı doğuyor
İzmirli bir marka (daha) büyüyor. Geleneksel lezzetleri, alışık olmadığımız hoş, özenli ve seçkin mekân tercihleriye birleştiren ORA’dan bir “e-davetiye” aldım. Lahmacun, pide ve kebap menülerinde, “usta işi dokunuşlar” var. Yıllardır, İzmir’in çeşitli semtlerinde meraklısını ağırlıyorlardı. Bugün Gaziemir’de, (14:00’ten itibaren) 10. şubelerini açıyorlar. Bakar ailesiyle ayaküstü sohbet etme fırsatı buldum. Vizyonlarını, “merdiven altına itilmiş sektör”deki, farklı ve aydınlık bakış açılarını paylaştılar benimle. Hele, ucundan kıyısından bahsettikleri bir “AKADEMİ ORA” projesi var ki, önümüzdeki günlerde çok ses getireceğine inanıyorum. Koşullar, beklentiler, talepler ve ticaretin doğası, ORA’yı da önce İzmir’in, sonra Türkiye’nin dışına bakmaya yöneltiyor. 3 vakte kadar, bu işlerin Şampiyonlar Ligi’nde oynamaya hazırlanıyorlar. Bence haftasonu, kendiniz için ORA’da, “küçük sevinçler” yaratmalısınız...
Belediye araçlarının geçiş üstünlüğü (?!)
Yerel seçime sayılı günler kalmışken, “halı altına süpürülen” bir ayrıntıyı da ıskalamayalım. Zaman zaman belediye otobüslerinin kuralsızlığından yakınırdık. Son günlerde, ne olduysa, bu paranteze diğer belediye araçları da girmeyi başardı. Başta Büyükşehir olmak üzere, belediyelerin kamyon, kamyonet, iş makinesi vs. yani hemen bütün araç parkı, “sürücülere meydan okur” bir tavırla seyrediyor yollarda... Işık, şerit, sinyal, hız, sollama, park... Her çeşit ihlâl var. Beden dillerinde bir telâş, gözlerinde “umarsız bir üstünlük jesti” gözleniyor. Yumurta kapıya geldiğinde hatırlanan bazı hizmetleri, seçime yetiştirme kargaşasının bir parçasıysa bu eğer, faturanın yine kentliye çıkarılması büyük ironi...
Çamdibi gözden mi çıkartıldı?
Semtin ortasından geçen 2 ana arterden birinin boğazlandığını ve tek yönlü olan trafiğin, okul, durak vs. gözetilmeden, geliş-gidiş düzenine çevrildiğini, bunun olası vahim sonuçlarını aylar önce bu köşede yazmıştım. Tahmin edeceğiniz gibi, kimse ciddiye almadı zaten... Şimdi yollardaki kanal çalışması bitmiş gibi görünüyor. En azından üstünü örtmüşler. Ama ne hikmetse, haftalardır, asfaltlayıp trafiğe açmıyorlar bir türlü... Mayın tarlası gibi duruyor cadde... Oysa İzmirli siyasetçiler, pek meraklıdır göçmen oylarına. Hayırdır? Sandık garanti mi, yoksa gözden mi çıkartıldı Çamdibi?
Paylaş