Paylaş
Bir süredir, aynı fikirde değiliz...
“Fazilet” olsaydı eğer “Cumhuriyet...”;
Fazilet,
Sigortasız çalıştırılamazdı...
Kocası dövemezdi, üstüne kuma getirilemezdi.
İmam nikâhıyla kapatılıp, miras hakkından mahrum bırakılamazdı.
Hamileyken sokakta gezmesi, “terbiyesizlik” diye yaftalanmazdı.
Varlığı, “çocuğunu doğursun, evinde otursun”dan ibaret olmazdı.
Töre cinayetlerine kurban gitmezdi.
Sabana koşulamazdı hâlâ...
Çalışan-çalışabilen her üç kadından biri olarak, tarıma bağımlı kalmazdı.
Dört tane camisi olan ve beşincisi için girişimde bulunulan 507 nüfuslu köyde, okul olmadığı için, taşımalı sistemle, her gün kilometrelerce yol gitmek zorunda kalmazdı Fazilet...
“Kadın” demeye dili varmayanlar, “bayan” demezlerdi ona.
Ya da, hâlâ okuma-yazma bilmeyen 3 milyon kadından biri olmazdı.
Meclisteki kadın milletvekili sayısı, (yüzde olarak Ruanda’nın bile gerisinde ve) iktidar partisinden 39, sizin kurduğunuz partiden de 14 olmak kaydıyla, 95 sene sonra sadece 78’de kalmazdı...
Türk kadını, “Cinsiyet Eşitliği”nde, 142 ülke arasında 125’inci sırada yer almazdı.
“Aziz Paşam!”
Hattâ biraz ince düşünmeye kalkınca, “Fazilet” de “Cumhuriyet” olamıyor; haliyle...
Neden mi? “Fazilet, Cumhuriyet olunca”, hepten içime dokunuyor...
Çünkü, filânca vakfın kız yurdunda, “Fazilet”e tecavüz ediliyor ya, mahkemelerde, “küçüğün rızası vardı” diye, beraat ediyor ya sapıklar; işte o zaman, “Cumhuriyet’e tecavüz edilmiş” gibi geliyor insana...
Hatırlar mısınız, Paşam?
“1931 tarihinde yayın hayatına başlayan ‘Kadro’ dergisinin ilk sayısında, Şevket Süreyya Aydemir, ‘...İşte şimdi Türk İnkılâbı (da), her cephede yere çaldığı düşmanların yeni ve sinsi bir hücumuna maruz kalmıştır. Düşman, inkılâbımızın psikolojisi üzerine kendi psikolojisini seferber etti. Bu psikoloji, pesimizm’dir (kötümserlik, karamsarlık)...’ diye dert yanmıştı da, ‘Sömürge iktisadından ve Kemalizm’in dar görüşlü insanların elinde kaldığı’ndan söz etmişti...”
(Dr. Reşit Galip’in “mahcup”, özür hitabıyla...)
“Mübeccel Büyük Paşam!”
Fazilet, bu kadar umutsuz olmasa, 87 yıllık bu makale, daha dün yazılmış gibi gelir miydi, hepimize?
“Cumhur”a acımıyorum da artık, “Fazilet” için “utanıyorum”.
Sizin tarif ettiğiniz “Cumhuriyet”ten vazgeçmek yok elbette!
“Mahcubiyet”e gelince, üzgünüm, çok üzgünüm...
Paylaş