Paylaş
“Celsus Kütüphanesi”nin bütün görkemi üstündeydi.
Nefesler tutulmuşken, kartlar dağıtıldı.
İlk bölümde, sıkı bir “Full As” gelmişti dinleyicinin eline.
Tuncay Yılmaz (Keman), Gustav Rivinius (Çello)
ve Piyano’da Emre Elivar’dan oluşan ARKAS TRİO,
Türkiye’deki ilk kurumsal trio olarak, 2011 yılından beri,
Ülkemizde, kendi kuşaklarının önde gelen sanatçıları olarak tanınan,
uluslararası yarışmalarda dereceler
ve özel ödüller kazanmış olan sanatçılarımız ile
Uluslararası Çaykovski Yarışması’nda birincilik kazandıktan sonra
dünya çapında tanınan Alman çellist Gustav Rivinius’tan oluşan bir “Üçlü” idi zaten...
Çok geçmeden, (James Reel’in değerlendirmesiyle)
“...genellikle aynı dönemde bestelenmiş daha etkileyici eserlerin,
daha az parlak bir kardeşi olarak kabul edilen”
Beethoven’in Op. 56 Do Majör “Triple” (Üçlü) Konçertosu’nun yorumunda buluştular.
Ve... “1998 yılında Devlet Sanatçısı seçilen,
1999 yılında Cumhurbaşkanlığı Yüksek Kültür ve Sanat Nişanı ile onurlandırılan,
halen Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın müzik direktörü
ve Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrasının da kurucusu ve daimi şefi,
2015 yılında kurulan İzmir Karşıyaka Belediyesi Oda Orkestrası
‘KODA’nın da süpervizörlüğünü yürütmekte olan,
Şef Rengim Gökmen” ile birlikte, tartışmasız bir “Kare As” oluverdiler.
Program kitapçığında,
“...Bu eserin, aslında amatör bir piyanist ile yazıldığının (?!) altı çiziliyordu.
Nispeten basit olan piyano partisyonu,
Beethoven'in patronu, Arşidük Rudolf için tasarlanmıştı.
Acımasız viyolonsel kısmı ve daha az zor
(ama yine de zorlayıcı) keman kısmı ise sadece profesyonel müzisyenler içindi...”
İzmir Devlet Senfoni Orkestrası,
dakikalar ilerledikçe, “Allegro / Largo ve Rondo Alla Polacca” ile yelpazelediler.
“Ara”dan sonra kartlar tekrar dağıtıldı.
Ahmed Adnan Saygun’un Op.29 “Birinci Senfonisi” ile devam etti gece...
“Uncle Dave Lewis”e göre, “... ‘Türk Beşleri’nin en çok öne çıkan ismi olan besteci,
‘Jean Sibelius Finlandiya için neyse Saygun da ülkesi için odur’ yorumuyla anılmalıydı.
...Saygun, 1953’te 1. Senfoni’yi bestelediği sırada, biraz daha karamsardı;
Prokofiev'in etkisinin izleri hala devam ederken,
artık eserlerinde Béla Bartók ile olan ilişkisinin büyük tesirleri görülüyordu...”
Günün sonunda, sandalyeler ve kâğıtlar toplanırken,
bu eserin bıraktığı poker tadı için de bir şeyler söylemek lâzımdı...
Sanatseverler , “elde var bir -Kent-” diyerek;
“İKSEV”in,“Festivaller Şehri” yapmaya çalıştığı “kentleri”ne döndüler.
Paylaş