Paylaş
İZMİR hep bir başka kucakladı Can Yücel’i... Sadece bu yıla mahsus da değil bu hâl. Meselâ bakmayın Seferihisar’daki “vasiyeti olan orman”ın açılışına filân... Bu kent, “deli dolu” ruhunu, biraz da şairin esintisiyle yelpazeledi.
“Akdeniz yaraşıyor sana / ...Kadınım yaraşıyorsun sen Akdenize” dizelerini hep üstüne alındı izmir. “Sen çaldıkça Teodorakis / Bir mor yağıyor üstüme” itirafında, suyun öbür tarafını hatırladı... “Us yasası bu insanın / Suyu şavka döndürüp / Düşü gerçeğe çevirip / Düşmanı dost kılacaksın...” der ya şair; kent, “hoşgörüsünü” bu dizelerle tazeledi hep... “Ben de / Boğaziçi de bu bahar / Mavi sakalına erguvanlar takmış / Sarhoş bir iskele babası kadar / Hem delikanlı / hem deliler gibi ihtiyar” diyen duruşunu sahiplendi; erguvanlar hatırına, sarhoşlar hatırına, delikanlılık hatırına, ihtiyarlık hatırına... “Kurtarıcılar kurtara kurtara / Kurtardılar memleketi memleket olmaktan...” yollu isyanı da samimi buldu İzmir; yakıştırdı kendine... Rakı, balık ve rokaya sardıkça yokuş, çevirirken Shakespare’i, (olmak ya da olmamak yerine) “Bir ihtimal daha var” diye yeniden yazmasını sevdi biraz da... Yetmedi... Alsancak’ta, “yitik bir sokağa” onun adını verdi... O “rint sokağı” da, emanet etti güçlü, cesur, dost canlısı ve bu “büyüyü akleden” bir deniz kuşuna... Ona biz MİKO diyoruz kendi aramızda... Kapısına, “Başucumda bir sen varsın bir de evren / saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi / yalnızlığım benim çoğul türkülerim / ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi…” diye yazdı MİKO. Gidin bakın hâlâ orada durur o vefâ...
“Hâlâ yerinde mi, o vefâ?” diye bakmaya gidenler, geçen akşam... 21 Ağustos’ta, şairin doğum gününde, kendi gözleriyle görüp, kulaklarıyla işittiler olan biteni. “Can Yücel’e Şarkılar” adlı konserde, başta Can Yücel olmak üzere sözleri ünlü şairlere ait şarkılar seslendirildi. Piyanist İklim Tamkan ve mezzo soprano Senem Demircioğlu’nun sahne aldığı “hatır sayma akşamı”nda, Can Yücel’in yanı sıra Metin Altıok, Ahmet Ârif, Orhan Veli, Nâzım Hikmet, Ömer Hayyam ve Pîr Sultan Abdal’ın dizelerine can veren “Fazıl Say Şarkıları” seslendirildi. Konserde, ayrıca klâsik müzik aryaları da yer alıyordu. Konuklardan bazıları diyor ki, “bir ara -mavi sakalına erguvanlar takmış- biri geçti sanki kapıdan...”
UKTE
DÜNYAMIN güzeli martılar
Sizden nasıl da yok yere korkmuşum
Kaşık Ada’nın orda!
Dalın üstüme dalın
Vurun beni, urun
Denizanası kokan gagalarınızla!
Ah sizden ben nasıl da yok yere korkmuşum!
Bilmiyordum ki çünkü
Ben hem balığım hem kuşum
Ben ama hala anlayamıyorum ki
Bunca zaman niye sizden ayrı oturmuşum / Can YÜCEL
Sabahattin Eyüboğlu bu işlere ne derdi?
“...ŞİİR başka dile çevrilebilir mi, çevrilmez mi? Bu soruyu ortaya atanların çoğu ‘çevrilemez’ deyip keserler. Şiir sanatı üstüne eğilmiş en keskin zekalardan biri, Paul Valery, daha da ileri gidip şiiri çevrilmeyen, başka türlü söylenemeyen şey olarak tanımlar. Bir şiirin güzelliği söylediği kadar belki ondan da çok söyleyişinde, seslerin, seslere bağlı anlam ve çağrışımların belli bir düzene sokulmasından olduğuna göre onu bozup bir başka dilde yeniden kurmak olacak iş değildir. Bir insanı yeniden yaratmak gibi bir şey bu. Kendi dilinde bile kılına dokundunuz mu bozulan, şiirken nesir oluveren bir büyülü sözü bambaşka sesler ve kelimelerle nasıl verebilirsiniz? / ...Ben şu kadarını söylemeye kalkışıyorum: 1957 yılında Türk şiirinin en önemli olaylarından biri, belki de en önemlisi Can Yücel’in ‘Her Boydan’ adı altında toplayıp yayımladığı şiir çevirileridir...”
Paylaş