Paylaş
O hesap, aslında “Bir Ulusu Giydirmek…” isimli sergi de, böyle canımızı acıtan, lâkin yine de hoş bir tuhaflığın lezzetiyle gezilebiliyor. Çünkü, “zaman tüneli”nden geçerken, aslında sadece bildiğiniz, pek çabuk unuttuğunuz ve ıskaladığınız SÜMERBANK’a dokunuyorsunuz. Hani “çizgili pijaması”nı gülmeceye indirgediğimiz, hani biraz fazlaca allı-güllü bir desene rastlayınca, “Nazilli Basması” diye hafife aldığımız… Hani en sonunda da, hiç acımadan, hattâ utanmadan; “pek çok Cumhuriyet değeri gibi gözden düşürdüğümüz” SÜMERBANK’a…
Yukarıdaki paragraflar, Serginin değerini küçültmek, ya da hafife almak için değil, aksine, “farkındalığı katma değere çeviren proje ekibi”ne teşekkür borçlu olduğumuzun altını çizmek içindir.
2000’li yıllarda üretimi tamamen durdurulan SÜMERBANK’ın (1949’da temelleri atılan) İzmir Halkapınar Basma Sanayii Müessesesi’ne ait tekstil arşivi, 2006 yılında, İzmir Ekonomi Üniversitesi, “Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü” tarafından korumaya alınmıştı. İşte bu arşivin, dijital ortama taşınması, dijital bir müze platformunda sergilenmesi ve Türkiye tekstil tarihine ilişkin kültürel mirasın, gelecek kuşaklara aktarılması amacı ile İZKA (İzmir Kalkınma Ajansı) desteğinde yürütülen projenin “vitrini”dir gezeceğiniz sergi.
AASSM içindeki sanat galerisinde, 14 Kasım – 27 Kasım 2015 tarihleri arasında gezilebilecek sergide göreceklerinizin perde arkasında, www.tudita.com adresinde13 Kasım’dan itibaren paylaşıma açılan dijital bir arşiv var. Proje kapsamında, 1956-2001 yılları arasında üretilmiş ve dönemi en iyi şekilde yansıttığı düşünülen yaklaşık 6.000 kumaş yer alıyor.
Bu sergiyi mutlaka görün ! Bu sadece bir sergi değil çünkü… İster, “ATATÜRK, Birinci Endüstrileşme Plânına Göre Sümerbank’ın Kurduğu İlk Türk Basma Fabrikasını Bugün Açtı…” diyen, 9 Birinci Teşrin 1937 tarihli (Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın) Açılış Plaketi’nden sebeplenin;
İster, “Malatya’da 1940, Isparta’ta 1944, Adana’da 1946, Kastamonu’da 1947’de açılan fabrikaların ne anlama geldiğini, 1972 yılında, İstanbul, Kocaeli, Bolu, Zonguldak, Ordu, Diyarbakır, Sivas ve Konya fabrikalarının neden bu zincire eklendiğini…” fikredin;
ister, “Fabrika binaları, makineler için sadece bir barınak olmanın ötesinde yeni bir yaşam biçimini ve kültürünü de oluşturur. Fabrika sosyal tesislerinde balolar, danslar, partiler düzenlenir. Fabrika içinde sinema salonu, halkevi, spor klüpleri, okul, kreş, özel dükkânlar, elektrik ve su santralleri ve özel atelyeler de bulunmaktadır. Kısaca Sümerbank fabrikaları, bir tür sosyal fabrika projesi olarak da nitelendirilebilir…” diyen levhadan nasiplenin;
İster, “5 Kasım 1953 tarihine kurulan İzmir Halkapınar Basma Sanayii Müessesesinde, 2001 yılında üretimin durdurulması haberi”ne hayıflanın;
İster, 4 Aralık 2004 tarihinde İnci Döndaş imzasıyla çıkan gazete haberindeki, “Sümerbank basması da olmayacak artık, ayakkabısı da. Çünkü 71 yıl önce Atatürk’ün isteğiyle kurulan, ‘orta halli’ insanın mutluluğunu tarif eden öykülerin bir yerinde adı muhakkak geçen kuruluşun hikâyesine son nokta yıl sonunda konuyor…” satırlarına iç geçirin;
İster, Sümerbank’ın “aslında bir bez fabrikası” değil de, “aydınlanma projesi”nin önemli bir parçası olduğunu hâlâ anlayamamış olanlara içinizden sövün;
İster bu duygularınızı, bir okuyucumun, “…Barcelona olacağız haberi ile sevinen hemşehrilerimiz eminim Barcelona'ya (en azından) bayram turlarıyla gitmiş ve/fakat arşınladıkları geniş kaldırımlı upuzun cadde La Rambla'nın 2 yüzyıl önce tamamlandığını alışveriş yapmanın dayanılmaz hafifliği ile gözden kaçırmışlardır…” yollu geri-bildirimi ile birleştirin ama yine de anlamazdan gelin… Ve üstüne gidip, Alsancak Stadı’ndan geriye kalan molozlara bir daha bakın.
İzmir’deki bu mütevazı proje, asla sıradan bir arşiv çalışması olarak görülmemeli. Bu sadece bir sergi değil ! Aynı zamanda bir “imha”nın tarihi…
Paylaş