Bölükbaşı’nın “uzun yaşamak” için verdiği sır !

“İçinde bulunduğumuz hafta, ‘uydurulmuş haftalar’dan değildir !

Aksine ‘umutlu’ bir öngörüye bağlandığından beri, daha da gözdedir.

Bir milletin vicdanından doğan, sevgi, saygı ve özlemin yansıması olarak yaşanır... /

... Haftanın ikinci yazısında liderliği, Ludwig’in çalışmasındaki,

‘sıfırdan var oluşa, haysiyet, ahlakî  sembol ve politik miras’ gözlüğü

ve 10 Kasım perspektifinden inceleyeceğiz...” notuyla bitirmiştim.

Sonradan baktım ki,

“güzel ve yalnız ülke”min 21. Yüzyıldaki resmi ile yapılacak karşılaştırmalı bir inceleme,

‘sıfırdan var oluşa, haysiyet, ahlakî  sembol ve politik miras’ başlıklarının her biri için,

en az birkaç yazıya mal olacak; vazgeçtim...

“Sadece” dedim;

“10 Kasım perspektifi”ni anlatacak bir “uzun yaşamanın sırrı” yazısı,

“ne söylemek isteğimi” , ârifler için bile târife yeter !

Biliyorsunuz, bilim insanları bu konuda, gruplara ayrılmış durumda:

Bir kısmı, “uzun yaşamayı, “genetik” miras ile açıklarken,

“çevre etkisini” en önemli ölçüt sayanlar, “gen” tezine karşı çıkıyor...

Bazıları, dengeli beslenmeye, bazıları fiziksel aktiviteye dikkat çekiyor.

Onlarca iddia, bir “sebep-sonuç” ilişkisi kurabilmek için yarışıyor.

Hepsini birden kabul edenler yanında,

hepsini birden reddedenler de var !

Ben ise sizlere,

eski ve kurt bir siyasetçinin,

“yaşama isteğini kamçılayan” ve “hayata tutunmak için” önerdiği seçeneği,

anımsatmakla yetineceğim.

Kendisinden “rahmetli” diye bahsedince,

bir telgraf çekmişti Osman Bölükbaşı, Semra Özal’a;

“hayattayım ve bazılarının sonunu görecek kadar da yaşamak azmindeyim...” diye.

Yani, madem ki,

‘sıfırdan var oluşa, haysiyet, ahlakî  sembol ve politik miras’,

“liderlik tavrı”na ait yap-boz’un en etkili ve belirleyici parçaları...

O halde, “yeteri kadar uzun yaşamak için, ayağınızı sıkı basın”.

“10 Kasımlar hatırına...”