Paylaş
Artık hiçbirinin genç üniversite öğrencisi olmadığı, hele bazıları müzikte uluslararası ölçekli başarılarla imza atmışken, bazılarının demlenmeyi evlerinde sürdürdüğü düşünülürse, hayli cesaret isteyen bir girişim olduğu açık.
“Bir Nefes Alaturka”nın, tazelenme turları sürerken, Ankara’da, Semih Sergen ustaya eşlik ettikleri dinletiden sonra, 70’li yaşlarda bir hanımefendi şöyle diyordu: “...Sizi tebrik ediyorum! Bu bizim artık hiçbir yerde işitmediğimiz musiki... Bu şarkılar hepten unutuldu, kayboldu diye düşünürdüm. Ölsem de gam yemem artık. Var olun...” Diğer köşede, bir genç kız da beni şöyle şaşırtıyordu: “...Bu müziği hiç sevmezdim! Hiç dinlemezdim, nefret ederdim. Buraya da annemlere ayıp olmasın diye geldim. İnanmıyorum ya süperdi. İlk defa birisi, bu müziğin ne anlattığını söyledi bana...” 40’larını yaşayan bir beyefendi ise şunları ekliyordu: “Biz arada kalmış bir kuşağız. Yozlaşmamış müziğin aslında hayatın içinden bir parça olduğunu hissettirdiniz. Kulağımızın pası silindi. İstenirse Türkçe’nin doğru konuşulabildiğini hatırlattınız. Bağırmadan da şarkı söylenebiliyormuş. Siz niye televizyonlarda yoksunuz?”
“Alaturka”yı bir “düşünce ve yaşama biçimi” olarak yorumluyorlar. Bunu izleyiciye hatırlatıp, kaybolan değerlerimize birlikte sahip çıkarak, onları birlikte özgün bir sanat gündemi oluşturmaya davet ediyorlar. Beni de yıllar sonra, tekrar piyanonun başına oturmaya mecbur bırakan “Bir Nefes Alaturka”yı, hayli eksik bir kadroyla da olsa, 30 Mart Cuma günü İzmir’de ilk kez dinleyeceğiz. Bu kentin seçkin eğitim kurumlarından Özel Ege Lisesi’nin 25. kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında, Bornova’da Yüksel Eraslan Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de sahne alacaklar. Abdülbakî Gölpınarlı’nın “Daüssıla-i Mâzi” isimli metni üzerine, müzikle düzenlemesini, topluluğun genel sanat ypönetmeni, kanun
ve ney sanatçısı olan, T.C. Kültür Bakanlığı Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Şef Yardımcısı Halûk Derinöz’ün yaptığı bir kolaj sunacaklar. Bendeniz, Simten Demirkol ve İsmail Demirci’ye eşlik edeceğim.
Unutulmuş, ihmal edilmiş zamanların derinliği olan müziğini, sanat ve edebiyat tarihinden alınma öykülerle buluşturuyorlar. İzleyiciye kendi evlerindeki buğulu kahve sohbeti tavrını anımsatan, pozitif bakış açısını öne çıkartan ve sanatseverleri olgun düşünceye yönelten ve “sohbetçe” olması sebebiyle de tadı damakta kalacak kadar kısa programları tercih ediyorlar.
Cuma akşamı için, “Programda neler var?” diye sorduk, “Sultaniyegâh Sirto’nun tarifsiz büyüsüyle ‘merhaba’ dedikten sonra, kadına ‘Hanımefendi’, erkeğe ‘Beyefendi’, candan çok sevilen canana bile ‘Siz’ diye hitap edilen zamanlara uzanacağız. Sevgiliye, ‘Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü’ diye iltifat, ‘Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın’ diye sitem edeceğiz. Yol üstünde ‘Kandilli’ye uğrayıp, ‘Hülya tepeler, hayal ağaçlar, durgun suda dinlenen yamaçlar’ hâlâ yerinde mi bir bakacağız... Biraz Yahya Kemal, biraz Münir Nurettin, Tatyos Efendi, Ümit Yaşar, Tanburî Mustafa Çavuş ve hattâ biraz da Orhan Veli. Semt-i Nihavend, Hicaz,
Rast, belki Hisarbûselik, Segâh ve Şedaraban, nihayet Mahûr diyerek, ‘Refik Tâl’ât Bey’ ile vedâlaşacağız...” dediler. Etkinliğin ücretsiz davetiyelerini, okulun halkla ilişkiler bölümünden temin edebilirsiniz.
(0 232 375 28 28)
Paylaş