Paylaş
“İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerika Birleşik Devletleri;
- Başka ülkelerde demokratik yollardan başa gelen 50’den fazla hükümeti devirmeye çalışmıştır.
- En az 30 ülkede demokratik seçimlere büyük çapta müdahale etmiştir.
- 50’den fazla yabancı lideri öldürmeye çalışmıştır.
- 30’dan fazla ülke halkının üstüne bomba yağdırmıştır.
- 20 ülkede halkçı ya da ulusalcı hareketleri bastırmaya çalışmıştır.
Toplam olarak, 1945’ten beri Amerika Birleşik Devletleri 71 ülkede saydığım eylemlerin birini ya da birkaçını gerçekleştirmiş, bunun sonucunda milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine, milyonlarcasının acı ve çaresizlik içinde kıvranmasına ve binlerce kişinin işkence görmesine sebep olmuştur. Son zamanlarda dünyada olup bitenleri izleyen ve çağdaş tarih hakkında bir miktar bilgisi olan herkes büyük bir olasılıkla ABD dış politikasından nefret etmektedir.”
2018 yılında vefat eden gazeteci Blum’un verdiği bu rakamlara, Amerika’nın 2013 sonrası içinde olduğu, desteklediği darbe, darbe girişimi, işgal, gerçekleştirdiği ya da göz yumduğu suikast girişimlerini de eklemek gerek.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ile Venezuela yönetimini devirme girişimi bunlardan sadece ikisi.
ABD’NİN KARŞI OLDUĞU DARBELER!
Bu arada Amerika’nın bazı darbelere karşı olduğunu da gördük, ama yalnızca arkasında olmadığı darbelere...
Mesela en son Çin destekli Myanmar’daki askeri darbeye şiddetle karşı çıktı ve yaptırım uygulayacağını açıkladı. Yine iki hafta önce Ermenistan’da genelkurmay başkanının 40 üst düzey komutanla birlikte başbakan Paşinyan’ı istifaya çağırması şeklindeki müdahaleye de karşı çıktı.
Yılbaşında göreve başlayan yeni ABD Başkanı Biden yönetiminin Dışişleri Bakanı Blinken, yalnızca “dünya darbeler tarihi” açısından değil Amerika Birleşik Devletleri’nin kirli demokrasi tarihi açısından da önemli bir açıklama yaptı, artık farklı ülkelerde darbe denemeyeceklerini söyledi. Yeni dönem dış politikasını anlatan Blinken’ın itiraf gibi açıklaması şöyleydi:
“Demokrasiyi, pahalı askeri müdahaleler ya da otoriter rejimleri güç kullanarak devirme girişimleri ile yüceltmeye çalışmayacağız. Bu taktikleri eskiden kullandık. Ancak iyi niyete rağmen başarılı olamadılar. Demokrasinin yüceltilmesine kötü bir nam kattı bunlar ve Amerikan halkına olan güveni zedeledi. Biz işleri farklı yapacağız.”
Açıklaması çelişki ve tutarsızlıklarla dolu olsa da darbeyi yönetimleri değiştirmek için bir araç olarak kullandıklarını söylemesi tam bir itiraf.
DARBELER OTORİTER YÖNETİMLERİ YARATTI
Çelişkili yönü ise darbeleri, “otoriter rejimleri güç kullanarak devirme girişimi” olarak tanımlaması. Oysa Amerika’nın teşvik ettiği ve desteklediği her darbeden sonra işbaşına gelen kişilerin tamamına yakını generallerdi. Onlar da hedef aldıkları siyasi kesimleri ya hapsettiler ya da idam ettiler. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası Kenan Evren yönetiminin yaptıkları bizim, Mısır’da darbe yapan Sisi yönetiminin yaptıkları hâlâ dünyanın belleğinde.
15 TEMMUZ’DAN DERS ALDI
Mısır’da darbe, 3 bin 500’den fazla kişinin katledilmesi pahasına gerçekleştirildi. Amerika, kanlı bir darbeyle işbaşına gelen Sisi yönetimine herhangi bir yaptırım uygulamadığı gibi işbirliğini genişletti. Aynı kanlı senaryo FETÖ’cü askerler tarafından üç yıl sonra, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de uygulanmaya çalışıldı. FETÖ’cülerin Mısır’daki darbe girişimini örnek aldıkları birçok itirafçı ifadesinde geçti.
Nitekim ne kadar gözlerinin döndüğü, uçaklardan atılan bombalarla, tanklardan atılan mermilerle 251 kişiyi katletmelerinden, 2 bin 193 kişiyi yaralamalarından belli oldu.
Ama 15 Temmuz hepsinden farklıydı; 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 askeri darbelerini sinesine çekmiş Türk milletinin 15 Temmuz darbesine canıyla direnişi yalnızca FETÖ’nün darbecilerinin değil, arkasındaki Amerika ve Avrupa ülkelerinin de tüm planlarını bozdu. Küresel hegemonya gücü iyice zayıflayan Amerika’ya 15 Temmuz direnişi büyük ders oldu.
TERÖRİST EL KAİDE’Yİ YARATTI, PKK’YI SİLAHLANDIRIYOR
15 Temmuz’un arkasında Amerika’nın olduğunu yalnızca İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarından değil, darbeci FETÖ elebaşı Gülen ile örgütün yöneticilerini topraklarında korumasından biliyoruz.
Amerikan yönetimi, Afganistan ve Ortadoğu’daki başarısız müdahalelerden sonra askeri gücün sınırlı bir rol oynadığını anlamış!
Blinken, bunun yerine, “Gelecekte askeri güç kullanmak durumunda kaldığımız zaman bunu sadece hedef ve misyonlarımız açık ve elde edilebilirse, değerlerimiz, kanunlarımız ile tutarlı ve Amerikan halkının rızası dairesinde yapacağız. Ve bunu diplomasi ile birlikte yapacağız” diyor.
Amerika, bugün darbe itirafında bulunup kanundan ve diplomasiden söz ediyor.
Ama tarihin en kanlı terör örgütü PKK ile işbirliği yapıyor; teröristleri eğitiyor, silah ve maddi destek veriyor. Darbeci FETÖ’cüleri koruyor, her türlü propaganda için ülkesini kullanmasına, eğitim bütçesinden yolsuzluk yapmasına bile göz yumuyor.
Geçmişte Afganistan’da El Kaide’yi yaratan da onu Irak işgali sonrası IŞİD haline dönüştüren de Amerikan politikalarıydı.
Amerika’nın darbe denemeyeceğine dair açıklaması sadece artık başarılı olamamasından kaynaklanıyor ve hiç inandırıcı değil. Öyle bile olsa Amerika bugün artık teröristleri destekleyen ülke konumundadır.
Paylaş