ABD emperyalizmi terör ve Abdi İpekçi

Gazeteciliğe 1991 yılı sonbaharında, Şişli, Zincirlikuyu, Kore Şehitleri Caddesi’nde “İlk Haber” isimli yeni çıkmakta olan bir gazetede başladım. Genel Yayın Yönetmeni Bab-ı Ali’nin en tecrübeli isimlerinden Tevfik Yener’di. İki, üç aylık bir maceradan sonra kapandı.

Haberin Devamı

Ekonomi Servisi şefim rahmetli Namık Ahıska’nın alacaklarımın karşılığı olarak oldukça eski bir daktiloyu verip, “Hakkını helal et” sözlerini ve ayrıldığımızı hatırlıyorum.

Kısa süre sonra Cağaloğlu’ndaki Dünya Gazetesi’nde işe başladım. 1992 yılı Nisan ayında artık 212 sayılı Basın İş Kanunu’na göre; hem de Bab-ı Ali’de çalışan bir gazeteci olmuştum.

Cağaloğlu Yokuşu’ndaki Dünya Gazetesine gitmek için her gün Kapalıçarşı’dan geçip, Nuri Osmaniye kapısından çıkar, biraz ileride sağ tarafta bulunan Milliyet Gazetesi’nin binasına bakardım. Hayalim Milliyet muhabiri olmaktı.

Bir akşam yine eve dönerken Milliyet’in önünden geçtiğim sırada Tevfik Yener ile karşılaştım. Ona, Dünya Gazetesi’nde çalıştığımı söyleyince “Bak oğlum gazetecilikte bir ekibin parçası olmazsan geleceğin olmuyor, herkes Tevfik Yener olmuyor, tek başına harcanırsın” dedi.

Haberin Devamı

27 YILDIR AYNI BİNADA

Hiç kızmadım aksine beni düşündüğü için teşekkür ettim, ayrıldık. 1993 yılı sonu 1994 gibi Milliyet, Bağcılar’a taşındı. Benim kaderimden herhalde, kısa süre içinde Dünya Gazetesi de Bağcılar’daki merkezine geçti.

Böylece Milliyet ve Dünya gazeteleri komşu olmuştu. 1994 yılı Kasım ayı başında Milliyet’in Ekonomi Şefi Şeref Oğuz’un benimle görüşmek istediği söylendi. Görüşmeye gittim, gidiş o gidiş. Hayalim gerçek oldu; Milliyet muhabiriydim.

Artık Abdi İpekçi’nin Milliyet’inde muhabirlik yapacaktım. Gazetenin başında rahmetli Ufuk Güldemir vardı ama benim “gizli yönetmenim” Abdi İpekçi’ydi. O yüzden Milliyet adının yazılı kapının altından geçmek bile beni heyecanlandırıyordu. 17 yıl Milliyet muhabirliğinden sonra Posta ve ardından şimdi Hürriyet, toplam 27 yıldır aynı binanın içinde hala aynı duyguları yaşıyorum.

ABD emperyalizmi terör ve Abdi İpekçi

Ufuk Güldemir’den sonra Doğan Heper, Yalçın Doğan-Umur Talu, Derya Sazak, Mehmet Yakup Yılmaz, Sedat Ergin, Tayfun Devecioğlu gibi farklı tarzları olan kişiler Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Bazen atılma, bazen ayrılma noktasına gelsem de, kızdığım günler olsa da hepsine saygı duydum. Ama benim ilk Genel Yayın Yönetmenim Abdi İpekçi oldu. Evet 1 Şubat 1979’de öldürüldüğünde ben 13 yaşındaydım ve katledilmesinden tam 15 yıl sonra Milliyet’te muhabir oldum. Milliyet’e ne yaparlarsa yapsınlar, Milliyet demek Abdi İpekçi demekti benim için. Babı-Ali’de başka gazeteler varken “Milliyet muhabiri olmalıyım” dememin sebebi oydu. Sık sık arşive indiğimde çıkardığı gazetelere bakardım, çok bunaldığımda Abdi İpekçi’nin Milliyet’inde çalışıyorum düşüncesi bana yeterdi.

Haberin Devamı

ADIMIZ AYNI LİSTEDE

Milliyet ile kendimi öyle özleştirmiştim ki, hiç şikâyet etmiyor, her biri ayrı ekibin parçası olan meslektaşlarımız yüksek transfer ücretleriyle grup değiştirirken, aslında transfer iması taşıyan, “Milliyet’te nasılsın?” sorularını “Çok iyiyim” diyerek geçiştiriyordum.

Sabrımın, çabamın karşılığını, Hrant Dink cinayeti araştırmam nedeniyle 2010 yılında Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) “Dünya Basın Özgürlüğü Kahramanları” listesine girerek almıştım; adım Abdi İpekçi ve Hrant Dink ile birlikte IPI listesinde yan yanaydı.

ABD emperyalizmi terör ve Abdi İpekçi
Bu satırları yazmama, tam 27 yıl sonra Kronik Kitap’tan Abdülkadir Özkan ve Ceyhun Bozkurt’un yaptığı bir teklif sebep oldu. Abdi İpekçi’nin, 1970’lerde de gergin olan Türk Amerikan ilişkileri, ambargo, yaptırım, anarşi ve terör üzerine Milliyet’teki “Durum” başlığı köşesindeki yazılarından derlenen bir kitabı yayına hazırlamamı istediler.

Haberin Devamı

Büyük heyecan ve elbette sorumluluk. Hemen Abdi Bey’in kızı Nükhet İpekçi’yi arayıp, iznini ve desteğini istedim.

‘SABETAYİST’, ‘KOMÜNİST’!

Sonra da beraber çalışıp “Abdi İpekçi DURUM Amerikan Ambargosu ve Anarşi” kitabını hazırladık. İpekçi’nin gerçekçi yazıları, bugün yaşadıklarımızın aslında bir tekrar olduğunu gösteriyor. Dış dünyayı çok iyi gözlemleyen ve bugüne ışık tutan tahlilleri aynı zamanda emperyalist saldırılara karşı nasıl bir tutum almamız gerektiği hakkında fikir veriyor.

Abdi İpekçi, konu ne olursa olsun karşı görüşlere gazete sayfalarını açmak, eşit ölçülerde yayınlamak yanında milli menfaatler söz konusu olduğunda siyasi görüş farklılıklarının bir kenara bırakmasıyla bilinirdi.

Haberin Devamı

Dengeli ve tarafsız olmak önemli ama yıpratıcıydı. Gün gelip her kesimin hedefi de oluyordu. Kimi “Sabetayist” diye saldırıyordu kimi, “Komünist” diyordu. Ama o her yazısında Türkiye menfaatlerini öne çıkaran, toplumsal sağduyuyu temsil eden yazılar kaleme alıyordu. Zaten, katiller de onları kullananlar da o sağduyu hedef alıp yok etmek istediler.

Kitapta, Nükhet İpekçi’nin bu konulardaki görüşlerine de yer verdik. Nükhet İpekçi’nin, “Ölürsem gözüm arkada gitmeyecek” dediği, ortak imzamız olan bir kitap çıktı ortaya.

Ama tam 27 yıldır “gizli yayın yönetmenim” olan Abdi İpekçi hakkındaki düşüncelerimi okurlarla paylaşmak, katledilmesinden 42 yıl sonra yazılarını bugüne taşımanın mutluluğunun verdiği huzuru anlatmak imkânsız.


Yazarın Tüm Yazıları