Paylaş
KAHROLASI İLLET ALDI SENİ
O salgın illeti aldı bizden seni. Başından beri dikkat ettin, sakındın, aylardır evden çalıştın durdun. “Aman dikkat” dedin sevdiklerine, herkese... O kahrolası virüs anahtar deliğinden mi girdi? Hemen geçmişe dönemedim. Yaşanan son günlerdi ilk aklıma gelen. Kuşkulanıp test yaptırmıştınız, “Pozitif çıktı, karantinadayız” demiştin. “Geçmiş olsun, dilerim hafif geçer, üstesinden gelirsiniz” deyip, saf saf eklemiştim: “Neco, yaşadığın bu süreci gün gün not al. Sonradan aydınlatıcı yazı konusu olur...”
NEFESİN O KADAR YETTİ
Ve bir akşamüstü konuşurken, ateşinin ölçüldüğünü söyledin. “Kaç derece” diye sordum. “39’u geçiyor gibi” deyince içim cızzz etti, endişelendim. “Eee bir doktora sorsanız” falan diye geveledim... Ertesi gün soluklanmada güçlük çektiğin için hastaneye götürüldün. Önce solunum cihazı... Sonra böbrekler için diyaliz makinesi... Gereken yapılıyordu elbette, ancak içim bir türlü rahat değildi. O salgın illeti tuzağını kurmuştu, aşağılık virüs elinden geleni yapıyordu, seni alt etmek için. Ve çarşamba sabahı veda ettin bu dünyaya. Biricik aşkın Resmiye soğukkanlıydı, “Nefesi bu sabah saat 6’ya kadar yetti. Geçişi kolay olsun” diye özetledi olayı...
YAZI İŞLERİNDE BİR AİLEYDİK
Hürriyet Ege Yazi İşleri’nde, o masanın çevresinde, yaklaşık çeyrek asır geçirdik birlikte be Neco. Bir yazı işleri ailesiydik, deneyimli, bilgili, usta tüm arkadaşlarla. Sen, ailenin zamanı gelince haşarı olmasını bilen, eğlenceli, gülen, hatta çıtlıyan, dans eden, küpe öncüsü çocuğu, abisiydin. Her türlü sıcaklığı yapardın da sıra işe, sayfalara gelince, olay değişirdi. Gerçi, ailemizin geleneği, ilkesiydi her şeye karşın, işten ödün vermemek. (Tahmin edersin... Ailenin kalan bireylerinin, senin ardından gazete yapması kolay değil.)
BİZ BİLİRDİK BİRBİRİMİZİ
Daldan dala atlıyorum be Neco, hak ver. Bunca yıl, haftanın altı günü, yıllık izinler, bayramlar dışında beraberdik. “Karımdan çok seni görüyorum be Necom” diye takılırdım. Sayfalar çizilirken, başlıklar atılırken, haberler seçilirken gözle anlaşabilir hale gelmiştik. Sabahları birbirimizi görünce keyfimiz iyi mi, canımız sıkkın mı, neşeli miyiz yoksa kasvetli mi, her şey yolunda mı bilirdik. Arada işaretleşip mola verirdik bazen terasta, bazen TIR garajında...
GÜLDÜK, AMA AĞLADIK DA
Yıllardır çok şey paylaştık... Acılarımızda hıçkırdık, katıla katıla ağladık da. Güzellikleri paylaştıkça güldük, bazen çınlardı servis kahkahalarımızla. Hele yaptığımız gazeteyi ertesi sabah beğenmişsek, fark yaratabilmişsek değmesindi keyfimize be Neco. ”Necom” diye seslenirdim sana. “Nedimim abim” derdin sen de bana.
ANILARA HAKSIZLIK OLMASIN
Seni anlatmak hem zor; hem de kolay... Güzel, iyi, gülen, konuşan, dinleyen adamı anlatmaya çalışırken ya bir şey unutulursa? Ve de Necom... Senle biriktirdiğimiz öyle çok anımız var ki... Birinden fazla söz etmek diğerlerine büyük haksızlık olur yahu, ne dersin? Aklıma geliverdi, “Necom n’aber” diye hatır sorardım. Şimdi, “N’aptın be Neco” mu demeliyim?
O SENİNLE GURUR DUYUYOR
Necom, sonsuzluğa yürüdüğün gün seninle ilgili yazılanları, paylaşılanları, ağıtları, övgüleri mutlaka görmüşsündür. “Nejatımız, Coco Dede, dert ortağı, sırdaş, serserilik ortağı, müdür, dost, arkadaş...” Sana seslenilen sözcüklerden bazılarıydı yalnızca. Resmiye dedi ki; “Yazılanlardan, söylenenlerden ötürü öyle gururluyum ki... İyi ki o adamı sevip evlenmişim, karısı olmuşum...” Oysa, bunlar benim için bildiğim şeylerin yinelenmesiydi.
BU SATIRLAR GÖZYAŞIMDIR
Necom, artık yer kalmıyor, bitiriyorum. Huzurla uyu, melekler yoldaşın olsun. Resmiye’yle iki evladın Gizem ve Berkay’a sensizliğe dayanma gücü ve uzun yaşam diliyorum. Haaa bu arada, merak etme, ağlamadım. Gözyaşlarım bu satırlar. Güle güle dostum, arkadaşım, kardeşim… Uğurlar olsun...
Paylaş