Necmi Tanyolaç

Olağanüstü hal!

19 Kasım 2008
BURSA’da olağanüstü hal ilan edildi, 2 bin 300 polis görev yaptı. "Beşiktaş’a koruma ordusu". Pazar günü Bursa’da oynanan maçın başlığı Hürriyet’te böyleydi. Bursa Emniyeti’nde izinler kaldırıldı. Jandarma’dan takviyeler alındı. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, yöneticiler ve siyah beyazlı kafile özel önlemlerle Atatürk Stadı’na getirildi. Erman Toroğlu yazısında diyor ki, "Beşiktaş, Bursa’ya gidiyor, Bursalı yöneticilerin bazıları "Beşiktaşlı yöneticiler gelmesin" diyor. Bursa İl Spor Güvenlik Kurulu da, "Beşiktaş seyircisi stada gelmesin" diyor. Peki bu yöneticiler bu beyanatları neden veriyor? Bursalılar diyor ki: "Beşiktaş, Rize’de Çaykur Rizespor’a karşı oynamadı. Onlara mağlup oldular ve biz küme düştük"

Beşiktaş taraftarının Bursa’daki maça alınmaması bu iddiaya dayanıyor. Arkadaşımız İsmail Er, yazısına "Yüzyılın ayıbı!" başlığını atmış. Aynı görüşteyim, gerçekten ayıp! Şükür ki iki tarafın yöneticileri maçtan önce ve sonra dostluk ellerini birbirine uzattılar. Başkan Yazıcı ve Demirören’e bu dostluk elini birbirlerinden çekmemelerini umuyorum.

Olaylar birbirini kovalıyor. İzmir’den Bandırma’da oynanan Banvitspor-P.Karşıyaka maçına giden Karşıyakalı taraftarlardan Özgür Soylu dinlenme tesisinde çıkan kavgada pompalı tüfekle öldürüldü. Cumartesi günü Bayanlar Basketbol Ligi’nde tribün terörü maçın önüne geçti. Fenerbahçe’nin G.Saray’ı 66-58 yendiği maçın bitimine 30 saniye kala hakemler soyunma odasına gittiler ve yarım saat sonra tekrar sahaya dönerek maçı bitirdiler. Duymadığımız, görmediğimi hemen her yerde olaylar çıkıyor. Ve biz bunları önleyemiyoruz.

Sporun amacı bu mudur? Silahlar, kavgalar, dövüşler hiç bitmiyor ve sorumlu kurumlar bunları önleyemiyor. Diyecekler ki "Yasalar yetersiz." Peki, Avrupa Liglerinde nasıl oluyor. Onlar da aynı kurumlara bağlı değil mi? FIFA’ya, UEFA’ya baş kaldırabiliyorlar mı?

Heysel Faciası

Acı bir hatırlatma olacak ama Heysel Faciası dünya futbolunun kara defterine yazılmış bir olaydır. 29 Mayıs 1985 günü Brüksel’de Juventus ile Liverpool arasında oynanacak olan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Finali’nin başlamasından önce İngilizlerin, İtalyan taraftarlarına saldırması ve çıkan panik sonucu bir duvarın çökmesi ve taraftarların tel örgülerde sıkışması nedeniyle 38 İtalyan taraftarı ile bir Belçikalı hayatını kaybetti.

Bu faciaya rağmen maç boş tribünler önünde oynandı. Platini’nin golüyle Juventus kupayı kazandı. Olay sonucu İngiltere’ye ve İngiliz takımlarına uluslararası müsabakalardan 5 yıl men cezası verildi. Liverpool ise 8 yıl men cezası aldı. Stadın adı ise "King Baudouin" olarak değiştirildi.

Bütün bunlar yaşanmış ve tekrarına fırsat verilmemiştir. Zamanın İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’ın cezalar ve önlemler konusundaki kararlılığı tarihe geçmiştir: "Futbol, holiganlara teslim edilmeyecek kadar kutsal bir şölendir."
Yazının Devamını Oku

Heykeli dikilecek adam

4 Kasım 2008
YIL 1951... Ankara... Yedek Subay Okulu, 8. piyade bölüğü... 2123 Necmi Tanyolaç, 2124 Süleyman Seba... Yaz devresi, 34. dönem. Askere gittik. Bir yaz akşamı bizim bölüğü çadıra yerleştiriyorlar. 40 ikindi yağmurları zamanı... Bir çavuş, bize ranzamızı gösterdi. Süleyman Seba ile aynı ranzaya düştük. O Beşiktaş'ın ünlü futbolcusuydu, ben henüz gazeteci değildim. İşte böyle tanıştık. Sordum; "Ranzada üstte mi altta mı yatmak istersiniz?", "Uykum ağırdır, üstünü tercih ederim." Gecenin sessizliği çadırı kaplamıştı. O esnada bir gürültü koptu. Ranza arkadaşım uyurken yere düşmüştü. Türk spor tarihine adını yazdıran Seba'yla arkadaşlığımız 50 yıldır sürüyor. Alçak gönüllü, sevgi dolu dost bir insandır.

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Akaretler'deki Vişnezade Parkı'na Süleyman Seba'nın heykelini diktirdi. Bunu hak etmişti. Seba, Beşiktaş tarihinde bir milattır. Beşiktaş'a çağ atlattı. Tesisler kazandırdı. Kulübe çağdaş yönetimi getirdi. Başarıları ve yaptıkları anlatılamaz. Başkanlık odasında sık sık dertleşirdik. 16. yılı dolarken, yorgun biraz da kırgın gibiydi. Pencereden kulübün karşısındaki parkı gösterdi. "Yoruldum. Artık dinlenmek istiyorum. Şu gördüğün ağacın altındaki bankta oturup, sigaramı içeceğim, çayımı yudumlayacağım. Sevdiklerimle buluşacağım. Bu park benim çocukluğumda koşturduğum Akaretler'deki mazimdir."

Seba'nın heykeli işte buraya dikildi. Doğrusu bu ya, ona çok yakıştı. Hak etmişti.

Seba'nın mutluluğu

Bizim askerlik arkadaşlığımız, hala sürüyor. Arada bir olmasa da birer duble rakı içer, geçen günlerimizi anarız. Askerlik resimlerimizi kaybettik galiba. Ama anılarımız yaşıyor. Süleyman Seba'nın, Beşiktaş'a kazandırdığı kupalar, tesisler gün gün çoğalıyor. Kendisinden sonra gelen yönetimlere hep omuz verdi, yol gösterdi. Beşiktaş'ın zenginliklerinde, bu efsane başkanın çok emeği vardır. Ve o hep helal etmiştir. Süleyman Seba'yla yıllarımız birlikte yaşlanıyor. Vişnezade Parkı'nda oturup geçen günleri konuşacağız. Hakkı Kaptan'ı anacağız.

Süleyman Seba ile arkadaş olmak bir onurdur. Çok yaşa dostum.

Heykeli dikilecek adamsın...
Yazının Devamını Oku

Mustafa Denizli Beşiktaşlı Duruşu

17 Ekim 2008
HER şey göz açıp kapayıncaya kadar bitti. Ertuğrul Sağlam, Hacettepe galibiyetiyle sona eren maçtan sonra Beşiktaş’a veda etti. "Adam gibi geldi, adam gibi çalıştı, adam gibi de gitti." Bu açıklamanın üstüne başka bir söz dökülmezdi. Ertuğrul, Beşiktaş’a veda ederken, başkan Yıldırım Demirören, Mustafa Denizli ile işi bitirdi. Çocukluğundan beri siyah beyazlı renklere hasret Mustafa, 58 yaşında Beşiktaş’ın başına geçti. Böylece çocukluk hasretine, siyah beyaza kavuştu. Bir maç günü Ankara’dan dönüyorduk. Dertleştik. "Ağabey, Altay ve İzmir’deki görevim bitti. Artık Üç Büyükler’den biriyle olmak istiyorum" dedi. Sonra antrenörlük yaşamı başladı. Beşiktaş’a kavuşması bugünlere kadar uzadı. Hızla yükseliyordu. Bir Türk takımına (Galatasaray) Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı final oynatan ilk teknik direktör oldu. Fenerbahçe’yi ligde şampiyon yapan ilk Türk teknik direktör olan Denizli, bir ilke daha imza attı. Yaşam boyunca, tribünlerle dost oldu. Kendi takımı olsun olmasın, yüreğinden geçen sevgi ile Türk futboluna emek akıttı.

Mustafa Denizli ve Fatih Terim, Türk futbolunda yaşadığımız yıllara birer hoca olarak çok emek vermişlerdir. İkisi de iddialı, ikisi de başarıya programlı süperlerdir.

Ligde yeni heyecan

Denizli’
nin Beşiktaş’a gelmesi futbola elbette yeni bir renk ve heyecan katıyor. Mustafa’lı Beşiktaş, "Başarıya hazır, şampiyonluğa oynayacağız" mesajı veriyor. Takıma yeni bir hava kazandırması kadar, lig zirvesine de yeni bir rüzgar gelecektir. Beşiktaş camiası, Denizli’nin gelişini olumlu karşıladı.

Başkan Demirören, açık açık söyledi: "Bu değişiklik zorunluydu." Sağlam’ın ayrılışından sonra, teknik direktör yiyen sistemin sona ermesi beklenmeli.

Mustafa Hoca, Beşiktaş’ta kalitesini gösterecektir. Koşarak geldi, takımı ile birlikte hep iyi günlere koşmaya hazır.

Teknik direktörler, futbolda aynı zamanda oyuncudur. Oyunu güzelleştirmek onların elindedir.

Mustafa Denizli, yüzde 51 tahminleriyle gelenek yarattı. Sahaya çıkmadan, tahminlerine adeta zam yaptı: "Yüzde 100 hedefe varacağız."

Hoşgeldin hocam... Kolay gelsin...
Yazının Devamını Oku

N’olacak bu fener'in hali!..

9 Ekim 2008
HÜRRİYET’in Spor ekinde geçtiğimiz Salı günü müthiş bir duyuru vardı: "Çöküş böyle başladı" Sivasspor 2-1, Hacettepe 2-1, Gaziantepspor 1-0 ve Kayserispor 1-4. Fenerbahçe’nin altı haftalık karnesi utanç verici. Öyle olunca da fırtına koptu tabii. Fenerbahçe’nin altı maçta altı puan alabilmiş olması sadece camiayı değil, kamuoyunu da şaşırttı. Hele o son maçı. Fenerbahçe Kadıköy’de Kayserispor’a 4-1 yeniliyor. Yenilir ya, ama böylesi görülmedi. Tribünlerle takımın ipi koptu, hüzünlü deyiş yine ağızlara düştü: N’olacak Fener’in hali!.. Uzun zamandır, özellikle Aziz Yıldırım yönetiminin başına böyle dert gelmemişti. Şimdi altından nasıl kalkacaklarını bilmiyorlar. Yıldırım, "Koltuğa yapışmadık" diyor. Ama krize karşı duyarsız gözüküyor. 10 yılda dört şampiyonluğu var takımın. Harcanan paranın haddi hesabı yok. Bu sezona da "Gitti" gözüyle bakanlar hiç de az değil. Yönetim transfere adeta boş verdi. Teknik direktörü daha ilk haftalarda eleştirilere hedef oldu. Avrupa Şampiyonu İspanya’nın gol kralı Daniel Güiza’nın altı maçta tek golü var ve fiyatı 14 milyon Euro!.. Emre Belözoğlu’nun transfer faturası ise 6 milyon Euro. Bu ikisinin parasıyla Türkiye’de yeni bir takım kurulur. Yanlışlar o kadar çok ki; Aurelio göz göre göre İspanya’ya gidiyor ve takım altı hafta içinde taraftara soluk aldıracak bir maç çıkaramıyor.

Fenerbahçe yıprandı

Fenerbahçe geçtiğimiz sezon dahil yıpranmış bir takım görünümünde. Alex dışında doğru dürüst futbol oynayan adam yok gibi. Kaleci Volkan’dan en gencine kadar. Taraftar gerçekten haklı: N’olacak bu Fenerbahçe’nin hali. Puan cetveli adeta bir ayna. Lider Trabzonspor (16 p), Bursaspor (15 p), Beşiktaş (14 p), Gaziantepspor (13 p), Kayserispor (11 p), Sivasspor (11 p), Ankaraspor (10 p) ile dokuzuncu. Fenerbahçe 6 puanla 12. "Dünya takımı" diye anlatılan Fener’in altı haftada attığı gol 6, yediği gol 9. Böyle bir şeye bugüne kadar rastlamadık. Gerçekten insan merak ediyor. Bu takım nasıl toparlanacak. Kongre çare değil. Yönetim eli ayağı dolaşan teknik direktör Aragones’in kendine gelmesini bekliyor herhalde. Fenerbahçe’nin futbol dışında bütün spor dalları aslanlar gibi. Özellikle basket, voleybol ekipleri şampiyonluklarıyla göz alıyor. Peki nedir bu fark? Futbol başkanın yönetiminde; o ne derse o oluyor. Amatör sporlar Mahmut Uslu’ya emanet ve hepsinin yönetiminde birbirinden değerli spor adamları var. Aradaki fark bu kadar net. Yabancılarla yerliler arasındaki sorunları, teknik direktörler de dahil önleyecek bir yerli menejere hep "Hayır" dendi.

Trabzon’la fark 10 puan

Fenerbahçe zor günlerden geçiyor. Şu anda lider Trabzonspor’la arasındaki fark 10 puan. Şampiyonlar Ligi çıkış yolu olabilir mi? Olur da, bu havayla zor. Takımda disiplin diye bir şey kalmamış. Taraftar tribünleri terk ediyor. O eski heyecanı yaratacak yeni ruha ihtiyaç var. Fenerbahçe’nin sorunlarını adım adım izleyen Altan Tanrıkulu, son yazısında çıkış yolunu şöyle tarif ediyor:

Aziz Yıldırım; Fenerbahçe tarihinin en başarılı başkanı. Ama bu takımın sahibi o değil. O yüzden herkes egolarından, kişisel çıkarlarından uzaklaşıp aynı amaç için mücadele etmeli. Aragones; Fenerbahçe’ye gelmiş en önemli çalıştırıcılardan biri, ama bu takım onun da değil. Alex; Fenerbahçe tarihinin en değerli yabancısı, ama bu takım Alex’in de değil.

N’olacak bu Fenerbahçe’nin hali!.. Fener nerelerden geçip bu günlere geldi. Bu da gelir bu da geçer.
Yazının Devamını Oku

Huysuz Fener

30 Eylül 2008
FENERBAHÇE nerede? Son adresi lig onunculuğu. 3 deplasmanda 0 puan. Fenerbahçe bunu da tarihine yazdı. Zor olsa gerek... Taraftar kan ağlıyor. Başkan Aziz Yıldırım’a göre; yürüye yürüye şampiyon olması gereken takım. Yürüsün de büyüsün. Şampiyonlar Ligi dopingdir.

Hele bir Kiev’i geçsinler. İçeride üzer, dışarda sıraya dizer. Fener’in huyudur!



Yazının Devamını Oku

Kazım'a veda

26 Eylül 2008
KAZIM Kanat’ı da kaybettik... İçimizden biriydi. Sadece spor yazarı olarak değil, topluma omuz veren bir gazeteciydi. Yıllarca kanserle uğraştı, mücadele etti. Hiç akla gelmedik bir zamanda aramızdan ayrıldı. Kazım Kanat, hayal ettiği gibi yaşadı. Yazacak, anlatacak, tartışacak, koşturacak...

Son yıllarda bir tekne edindi. Bu, Kazım’ın belki çocukluğundan bu yana gönlünde yaşattığı deniz aşkıydı. Sonunda bir tekne sahibi oldu, uçsuz bucaksız mavilikler onundu artık. Fırsat buldukça Bodrum’a gidiyor, teknesiyle mutluluğa yelken açıyordu.

Geçenlerde Bodrum’daydım. İçimden onu aramak geçti. Hep gönül koyardı, "Ağabey sen adada ben Bodrum’da bir türlü buluşamıyoruz"... Az görüşüyorduk. Ama sevgimiz bakiydi. Kazım’ı aradım. Oğlunu askere götürmüş. Tekne sefamız bir türlü gerçekleşmedi.

Bir bir eksiliyoruz. Artık anılarımıza sığınacağız. Kazım maçta, Kazım TV’de, Kazım Beşiktaşlılar arasında, dostlarının, okurlarının gönlünde....Sivri bir kalemi vardı, dobra dobra yazardı. Bugün Kazım’a veda günü. Ama Kazım istediği gibi yaşadı. Bodrum kıyısındaki demirli teknede Kazım’ın, sevenleri, okurları... Bir hüzün denizi... Kazım sonsuzluğa yelken açıyor...Güle güle kardeşim!!! Sevgilerle...
Yazının Devamını Oku

Alex'in iki gölü kaldı

25 Eylül 2008
SÜPER Lig, adeta futbolun Birleşmiş Milletler’ini çağrıştırıyor. 43 farklı ülkeden 124 yabancı futbolcu kulüplerimizin formalarını giyiyor. Yıldızların toplam değeri 287 milyon 500 Euro... Brezilya 35 oyuncuyla ülkemizde futbol dünyasının Türkiye’deki şubesi gibi. Yabancı futbolcular Türk futbolunu nereye götürür, nerede bırakır zaman gösterecek. Ama futbolun adeta yedi rengini tribünlerden izlemek de büyük bir keyif. Alışkanlık. Profesyonel futbol dünyasının izindeyiz. Hiç akla hayale gelmeyen süperler bir de bakıyoruz yeşil sahalarımızda. Son transferde özellikle başta büyük kulüpler hemen hemen yabancı oynatmayan kalmadı.

Yeni gelenlerle öncekiler tartışma konusu oluyor. Örneğin G.Saray ve Beşiktaş’ın yıldızları. F.Bahçe bu yolu en pahalı ve en şaşaalı biçimde kullanan bir kulübümüz. Ne var ki; bu sezon ezeli rakiplerinden durgun. Geçen transferlere bakınca Galatasaray’ın ünlüleri daha çok göz alıyor. Beşiktaş da G.Saray gibi güçlendi. Trabzonspor ise yeniden ayağa kalktı F.Bahçe Alex’le değirmenini döndürüyor. İspanya gol kralı Güiza ısınıyor. Yakında fiyatına değil, kariyerine uygun performans gösterecektir.

Dalya peşinde

Fenerbahçe’nin gelmiş geçmiş en klas yabancı oyuncularından biri olan Alex, iki gol daha atarsa 100. golüne ulaşacak.

Sarı lacivertli forma ile beşinci sezonunu yaşayan süper star Brezilyalı’nın karnesi şöyle; lig, Avrupa kupa ve hazırlık maçlarında 98 golde imzası var. Yüzün üzerinde de asist yapmış, yani pas vermiş. Yüzüncü golü bulduğu an Alex de Souza, yeni bir unvan daha bekliyor: Fenerbahçe tarihinde yüz gol atan ilk yabancı. 4 sezonda 100 gol. Müthiş bir istikrar. Brezilyalı kaptanın özellikleri çok. Öncelikle sportmen, tekme atmasını, hakemle dalaşmasını, kendi takım oyuncularıyla hırlaşmasını gören olmadı. Sahayı çıkıyor, santraya yakın bir yerde elini çime koyuyor. Bu alışkanlığı "Başarı duası" ve ondan sonra işine bakıyor. Öfkesiz bir yanardağ sanki. Zamanı geldi mi patlıyor. Tribünleri ayağa kaldırıyor. Alex takımının kazanması için her tür silaha sahip. Geçtiğimiz hafta Gençlerbirliği maçından sonra Can Bartu köşesinde şöyle diyor: "Allah’tan Alex var. Fenerbahçe’de büyük yük Alex’in omuzlarında. Sambacı takımını nereye kadar sırtlayabilir."

Alex’in iki gole daha ihtiyacı var. Dalya dediği an, bu yüzüncü gol onuru ona çok yakışacaktır. Taraftarlar Alex’i çok seviyor. Kaptan bunu hak ediyor.
Yazının Devamını Oku

Süper Lig'de düşük tansiyon

3 Eylül 2008
BAŞLAYALI tam iki hafta oldu. Oynanan futboldan da kimse keyif almadı. Hálá transferi konuşuyoruz. Çok para harcandı transferde, hesabını çıkarmak ve sormak bizim işimiz değil. Ama su gibi para aktığı kesin. Örneğin Çek yıldız Milan Baros’un Galatasaray’a attığı imza! Eee transfer dediğin böyle olmalı. Cimbom’un kasası öyle bir açıldı ki, daha çok konuşulacak. Avrupa basınında da çok ses getirdi. Baros’un kariyerinde böyle olaylar sıkça olmuştur. Çünkü Süper Star’ın yaşamında yeni bir dönem başlıyor. Baros’un üst düzeydeki futboluyla geçmişi birbirine omuz atıyor gibiÖ Başarısı da sorunları da çok konuşuldu. Ama, sıra dışı bir futbolcu olduğu kesin.

Geldiği gün kıyamet koptu ve Kayserispor maçının sonunda 15 dakika oynayabildi. Belki bir gol atar umuduylaÖ Ama adamın daha kramponları ıslanmadı. 27 yaşındaki yıldız, Galatasaray’a pahalıya geldi. Lyon’a dört, yeni kulübüne 2 milyon Euro ödendi. Ne para değil mi? Galatasaray yıllardır taraftarını mutlu edecek bir çıkış yapamadı. Şimdi ise herkesin gözü onun üzerinde. Parasızlıktan Galatasaray yıllarca inim inim inledi. Taraftar mutlu. Harry Kewell, Fernando Meira, Baros ve İtalyan kaleci De SanctisÖ Yani takımın içi ve dışı doluÖ Şampiyonlar ligindeki şansını iyi kullanmasa da gerçek tablo bu.

F.Bahçe ve zirve

Sarı lacivertli takım bu transferlerde taraftarlarını mutlu edemedi. Yeni gösteri; Avrupa Şampiyonu İspanya’nın hocası Luis Aragones’le başlıyor. Ardından golcü Güiza. Peki, başka; Semih, Semih, Semih! Biz demiyoruz, taraftar böyle diyor.

Beşiktaş yenilendi, güçlendi, hedefini açıkladı; "Tek yol lig şampiyonluğu".

Efsane Trabzonspor yıllar sonra zirvede. 50. yıla girdik. Lig daha henüz tat vermiyor. Düşük tansiyona aldanmayın.

Mevlana Celáleddin’in bir sözü ile noktayı koyalım;

"Dünle beraber gitti düne ait ne varsa cancağazım

Bugün yeni şeyler söylemek lazım!
"
Yazının Devamını Oku