Paylaş
"Kitap okuyana ücretsiz çay" ikramında bulunarak ülke çapında adını duyuran kahvehane sahibi Haluk Yalçınöz, kampanyasını büyüterek "Edebiyat şöleni" düzenledi.
Aydın’ın Söke ilçesine bağlı 550 nüfuslu Ağaçlı mahallesinde 4 yıl önce hizmete açtığı kahvehanede kitaplık kuran Yalçınöz, okuma oranını artırmak ve kitap okumaya dikkat çekmek için iş yerine gelerek kitap okuyanlardan çay parası almamaya başlamış.
Kamuoyunda yankı bulan, ülke çapında adınını duyuran uygulaması sonrası çok sayıda bağışla kitaplığını büyüten Yalçınöz, yazar ve şairlerin ziyaret ettiği, kitap sohbetlerinin yapıldığı bir kültür ortamı yaratmış.
Altınöz'ün, mahallede bir edebiyat günü düzenleme fikrine Söke Belediyesi'nin de destek vermesiyle, ilçenin ilk Edebiyat Şöleni 1 Haziran Çarşamba günü başlamış.
Ülke genelinden 22 yazarın katıldığı şölende yayınevleri ve yazarlar kitaplarını, mahalle halkı da yöresel ürünlerini sergileme fırsatı buluyormuş.
AA muhabiri Ferdi Uzun’a konuşan Altınöz, başlattığı kitap okuma kampanyasının şölene dönüşmesinden dolayı büyük mutluluk duyduğunu söylemiş ve eklemiş:
"İlk başladığımda böyle bir şey olacağını hiç hayal edememiştim.
Biz bir kıvılcım yaktık. O kıvılcım şimdi gittikçe büyüyor.
Okuyan bir köy, okuyan bir ülke olmayı umut ediyoruz.
1998 yılında Söke Yavuz Selim Lisesi'ni derece ile bitirmeme rağmen maddi imkânsızlıklardan dolayı okuyamadım.
Okuma özlemini bu şekilde gidermeye çalıştım.
Üniversite hevesini gidermek için eşimle birlikte yıllar önce yarıda bıraktığımız eğitimimizi devam ettirme kararı aldık.
Kitaba yaklaşan insanları gördükçe mutlu oluyoruz.
Kendime örnek aldığım Yavuz Sultan Selim savaşa giderken bile kitap okuyan biriydi.
Onun hayatını ilk okuduğumda hayatımda her şey değişti."
Söke Belediye Başkanı Süleyman Toyran da böyle bir organizasyon içerisinde yer almaktan onur duyduğunu söylemiş.
Altınöz'e desteklerini sürdürmeye devam edeceklermiş.
Ne güzel bir şey bunları duymak.
Okuduklarımdan çok mutlu oldum.
85 yaşında, ahşaptan eşya
üretip satmaya devam ediyor
Kastamonu'nun Hanönü ilçesinde oturan 85 yaşındaki Mehmet Altınkaya, yarım asırdan fazla süredir hala, ahşaptan kaşık, oklava, baston ve hediyelik eşyalar yapıp satmaya devam ediyormuş.
Altınkaya, AA muhabiri Hasan Yılmaz’a yaptığı açıklamada, bu işi çocukluğunda, Yeniboyundurçak köyünde ahşap ustalığıyla geçimlerini sağlayan babasından öğrendiğini söylemiş.
Kendisinin 30'lu yaşlarda ahşap ustalığı yapmaya başladığını belirten Altınkaya şöyle devam etmiş:
"Bu yaşıma rağmen çalışarak ailemin geçimini sağlıyorum.
Aynı zamanda geleneksel el sanatlarını kuşaktan kuşağa aktarmaya çalışıyorum. El sanatlarıyla uğraşmaktan mutluluk duyuyorum.
Ahşapla uğraşmadığım zaman huzursuz oluyorum. Gündüz ormanlık alana gidip işime yarayacak ağaçları topluyorum.
Ahşaptan her türlü ev ve süs eşyası yapabiliyorum.
Oklava, kaşık, oyuncak, abajur, baston ile hediyelik eşyaları, ilçe pazarı ve fuarlarda 2 ila 5 lira arasında satıyorum.
Ürünleri satmakta zorlanmıyorum. Hiç müşteri aramıyorum, onlar gelip beni buluyor.
Belediye, fuarlara gitmeden önce sipariş veriyor, ben de hazırlıyorum.
Kazandığım parayla kendimin ve eşimin geçimini rahatlıkla sağlıyorum."
Bu yaşta bu azim, alkışlanır.
62 yıldır Denizli horozu
yetiştiriciliği yapıyor
Uzun ve ahenkli ötüşüyle dünyaca tanınan Denizli horozu yetiştirmeye 8 yaşında komşularından aldığı yumurtadan çıkan civcivle ilgilenerek başlayan 70 yaşındaki Cafer Türkeş, horoz tutkusuyla tanınıyormuş.
Horoz yetiştiricileri arasında "Pala Cafer" olarak bilinen Türkeş, çatı arasına kurduğu kümesinde AA muhabiri İbrahim Süzer’e yaptığı açıklamada, horoz yetiştirmenin Denizli’de eski bir gelenek olduğunu söylemiş.
Geçmişte hemen her evin bahçesinde bulunan ancak hızlı kentleşmeyle sayıları hızla azalan kümeslerin son yıllarda bu kültüre sahip çıkan genç nesil sayesinde yeniden arttığını dile getiren Türkeş, Denizli'de 30'u aşkın yetiştiricinin çatı arasına kurduğu kümeslerde yetiştiricilik yaptığını anlatmış.
Çocukluğunun horoz ve keklik yetiştiren insanların arasında geçtiğini, en güzel öten horozu yetiştirme yarışına girildiği o dönemlerde bir komşusunun hediye ettiği yumurtayla başlayan horoz merakını 62 yıldır sürdürdüğünü anlatan Türkeş, hayatın tüm zorluklarına rağmen bu tutkusunun dinmediğini, yetiştiriciliğe sadece askerde ara verdiğini dile getirmiş.
Orman Bölge Müdürlüğü’nde bekçi olarak görev yapması dolayısıyla tayin olduğu farklı illere de bu tutkusunu taşıdığını söyleyen Türkeş, evlendikten sonra da günlük hayatını horozlarına göre biçimlendirdiğini anlatmış.
Eşi ve çocuklarının bu tutkusuna destek olduğunu, emekli olduktan sonra bahçeli bir eve sahip olamaması üzerine yaşadığı apartmanın çatısına kümes kurduğunu dile getiren Türkeş, kendisini ziyaret eden çok sayıda insanın da yetiştiriciliğe başladığına söylemiş.
Yetiştirdiği hayvanları ülkenin dört bir yanına gönderdiğini, Almanya'da yaşayan gurbetçilerin de yanlarında götürdüğünü ifade eden Türkeş, gününün büyük bölümünün horozlarıyla ilgilenerek geçtiğini söylemiş ve eklemiş:
"Horozların sesi seher vakti gür çıkar. Sabah namazından önce uyanır yavrularımı dinlemeye giderim. Sularını, yemlerini verip hastalığa karşı kontrollerini yaparım. Yumurtaları toplayıp kuluçka makinesine yatırırım.
Gün içinde de diğer horoz yetiştiricileriyle kurduğumuz derneğin lokalinde hayvanlar üzerine sohbet ederiz. Hava kararmaya yakın yeniden horozlarla ilgilenirim.
Denizli horozu heybetli yapısı ve ötüşüyle tanınır. Bazıları uzun ötmesini makbul bulur. Bazıları ise gür öten hayvanların peşindedir. Ben en fazla davudi ses tonuna sahip hayvanları severim.
Yetiştirdiğim hayvanlar içinde ötüşü 59 saniyeye kadar çıkanların, kilometrelerce öteye sesini duyurabilen horozlar bulunuyor.
20 horozum var. Bu işi tutkuyla yapıyorum. Ticari çıkarım yok. Horoz kültürünü gelecek nesillere aktarmak istiyorum. Torunlarımın da horozlar içinde büyümesi beni sevindiriyor.”
Herkesin, her zaman iyi haberler alması dileğiyle...
Paylaş