Paylaş
Az sonra önüme çıkan dilencileri görünce, atık toplayıp para kazanmaya çalışanlara saygım daha da artar.
İçimden hep onları kutlarım.
Bu atıklar geri dönüşüm yoluyla tekrar ekonomiye kazandırılıyor.
Peki ya ev ve işyeri atığı çöpler ne oluyor?
Bu konuda belediyelerin kurduğu çöp ayrıştırma tesislerini biliyoruz.
20-30 yıl önce yurtdışından ülkemize getirilen nükleer santral atıkları veya kimyasal atıklar ‘çöp’ diye yakılıyordu.
Bu konuda bazı belediyelere verilen rüşvetler söz konusuydu.
Bir dönem Türk basını olarak bu haberlerin peşine çok düşmüştük.
Kent çöpü dediğimiz zaman aklımıza Ankara ve İstanbul’da patlayan çöplükler gelir.
Aradan yıllar geçti.
Neyse ki epey zamandır böyle haberler okumuyoruz.
Şimdi “kent çöplüklerinden elektrik üretiliyor” haberleri geliyor.
Ankara’da 2000’li yılların başında Mamak çöplüğünde kurulan tesiste domates, çilek, orkidede üretildiğini biliyor musunuz?
Sincan’da yaptırılan Çadırtepe Katı Atık Depolama ve Bertaraf Tesisi’nden ise geçen hafta haberim oldu.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı Fatih Dönmez ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, çöpün enerjiye dünüştürüldüğü, 30 megavat saat kurulu güç kapasiteye sahip tesiste incelemelerde bulunmuş.
Katı atık şirketinin yöneticisi Ali Kantur şu bilgileri aktarmış:
“Ankara’nın günlük çöp üretimi 4 bin 500 ton. Bunun bin 500 tonu Mamak’taki tesislerde bertaraf ediliyor.
Sincan’daki tesisle birlikte kalan 3 bin tonluk çöp de bertaraf edilerek elektrik üretilmeye başlandı.
Çöplerden, tıbbi atıklardan ve tehlikeli atıklardan elde edilen organik kaynaklar biogaz olarak kullanılıyor.
Diğer atıkları ise termal yöntemlerle yakarak ve ileri teknoloji ile gaza dönüştürerek elektrik üretiyoruz.”
Bakanlık müsteşarı Dönmez, “Tamamen yerli mühendislik çalışması bir ürünle karşı karşıyayız. Uzunca bir süre AR-GE yapılmış. Neredeyse yüzde 100 yerli bir tesisle karşı karşıyayız. Bu ülkemiz açısından son derece sevindirici ve heyecan verici” demiş.
Dönmez, atıklar bertaraf edilirken bunların enerjisinden yararlanmanın veya yeniden geri kazanmanın ekonomik katkısına dikkati çekmiş ve eklemiş:
“Bu teknoloji bölgedeki diğer ülkelere de rahatlıkla ihraç edilebilir.”
Sayın Dönmez, gelin bu teknolojiyi önce yurtdışına değil diğer kentlerimize taşıyalım.
EPDK Başkanı Yılmaz da şöyle konuşmuş:
“Bu gibi tesislerin hem çevre açısından hem de enerji üretimi açısından çoğalması lazım.
Yerli imkânlarla üretilen bu tesisleri görünce gerçekten heyecan duyuyoruz.
Bu heyecanımızı düzenlemelerimize yansıtmak istiyoruz.”
Sayın Yılmaz, biz de heyecan duyduk.
Düzenlemelerinizi hemen bekliyoruz.
Tesiste elektrik üretiminden sonra geriye kalan yüzde 10’luk kül de yollara dökülen asfaltın içine konuluyormuş.
Şu ana kadar 200 milyon dolar yatırım yapılan tesis ek 150 milyon dolarlık yatırımla birlikte tam kapasite ile çalışmaya başlayacak ve Ankara’da üretilen çöpün tamamına yakınını işleyebilecekmiş.
Rakamlar büyük.
Ankara’daki tesislerin sahibi Zürih kentinde yaşayan ve Türk-İsviçre iş konseyinin aktif üyelerinden olan Hans Von Meiss Türk çöplüğü sayesinde zengin olduğunu söylemiş.
Bankacılık dahil pek çok işe el attığını, demir çelik ticareti yaptığını söyleyen Von Meiss "Servetimin önemli bir kısmını Adana ve Ankara Mamak çöplüklerinin geri dönüşüm işinden kazandım" diyor.
Demek yatırım yapılmasının nedeni bu.
İyi para kazanılıyor.
Darısı diğer kentlerimizin başına.
Biz bu “iyi” haberleri bekliyoruz.
Alkışlamak için…
Hurdaların arasından çıkan
antika eşyaları topluyorlar
Hani elimiz gidip de atamadığımız eşyalarımız vardır. Kimine dede, kimine baba yadigarı der, tutarız.
Değerleri konusunda bilgimiz ve eğitimimiz de olmadığı için yıllar geçer bir gün atma sırası onlara gelir.
Van Demirciler ve Geri Dönüşümcüler Küçük Sanayi Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Doğan gelinen noktayı özetlemiş:
“İlimizde geri dönüşüm sektöründe çalışan 2 bin 300 işçinin topladıkları hurdaların arasından, yakın tarihimize ait çok eski eşyalar çıkıyor. Atalarımızın kullandıkları bu malzemeleri biriktiriyoruz.
Sitede çalışan 100-150 esnafın çoğu eski yıllara ait lüks lambası, ütü, terazi, tabak, radyo, takı, para, bekçi saati ve kılıç gibi birçok eşyayı topluyor.”
İlginç buldukları eşyaları evlerinde kullandıklarını anlatan Doğan, şöyle devam etmiş:
“Biriktirdiğim malzemelerin sadece bir kısmını iş yerimde saklıyorum. İlginç bulduklarımı evimde kullanıyorum.
Geri dönüşüm yoluyla bize gelen eşyalar arasında 1949 yılında basılan iki cilt halinde Mülkiye Kanunu kitabı da var.
Elektriğin olmadığı dönemlerde yemek pişirmek ve aydınlanmak için kullanılan gaz ocağı, semaver, toprak altından çıkarılmış yaklaşık 100-150 yıllık kılıç.
1970’lerde kullanılan bekçi saati, yaklaşık yüz yıllık bir tarihi olan hançerler, bıçaklar.
Değirmenlerde kullanılan dibek taşı, dövme bakırdan yapılmış bakır tabaklar, sürme kutuları gibi malzemeler var.”
30 yıldır hurdacılıkla uğraşan Erdal Aydın ise yıllardır biriktirdiği eşyaların bölgenin kültürünü yansıttığını ifade ederek bu eşyalara çok değer verdiğini ve gelecek nesillere aktarmak istediğini söylüyor.
Aydın’ın elinde neler var:
“Mesela bekçi saati var. Bu saatleri bekçiler saat başı kurarmış. Amirler ertesi sabah bu saate bakarak bekçinin uyuya kalıp kalmadığını ya da işi aksatıp aksatmadığını anlarlarmış. Gaz ocakları, eskiden sarrafların kullandıkları kilogram takımları, çan, halhal, kemer, anahtar, kırbaç, kantar, at koşumu, zengi, ahşaptan yapılmış gece lambası, yöresel yemeğimiz olan helise için kullanılan kepçeler gibi çok farklı eşyalar buluyoruz.”
Bunlar gibi hurdadan çıkanlar veya ailelerin bağışlarıyla elde edilen eşyalarla kent müzeleri kuruluyor.
Beypazarı’ndaki müzenin turizme ne kadar katkı sağladığını görünce çok sevinmiştim.
Darısı kent müzesi kurmak isteyen tüm ilçe ve illerin başına…
Tarih ve kültürüne sahip çıkmak isteyenlerin yapması gerekiyor.
Gaziantep’te 20 gazeteci
Suriyeli sığınmacılar için
Arapça öğreniyor
Bu da gazetecilerden “iyi” haber. Suriye sınırında yer alan ve kayıtlı 350 bin sığınmacı sayısı ile en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan kentlerden olan Gaziantep’teki gazeteciler için Arapça kursu açıldı.
Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti (GGC) ve Malumat Derneği’nin iş birliğinde hayata geçirilen proje ile 20’ye yakın gazeteci, 10 hafta süresince haftada 4’er saat Arapça eğitimi alacak.
Kurs 23 Mart’ta başladı.
GGC Başkanı İbrahim Ay kursu açmalarının gerekçesini şöyle anlatıyor:
“Gazeteciler Arapça öğrenirlerse daha doğru, daha objektif haberler yapabilirler.
Suriyeliler ile daha doğru iletişim kurabilirler.
Gazeteci arkadaşlarımızın tercümana ihtiyaç duymadan Arapça röportaj yapabilmelerine katkı sağlamak istiyoruz.
Sonrasında İngilizce, Almanca ve Fransızca kursları ile devam edeceğiz.”
Eğitim Koordinatörü Mehmet Serkan Kır kursa katılanlara “Vereceğimiz eğitim sonrasında sizleri Arapça röportaj yaparken görmek istiyoruz” demiş.
Bölgede Arapça bilen Türk gazetecilerin olduğunu biliyorum.
Bugüne kadar yapılan çok güzel röportajları da okuduk.
Ancak, Cemiyet’in eğitim konusundaki bu çabasını kayda geçirmek, kutlamak istedim.
Herkesin, her zaman iyi haberler alması dileğiyle…
Paylaş