Paylaş
Her köşe yaşanmış acı hatıralarla dolu. Müzede mahkûm veya gardiyan gibi, balmumu heykeller yardımıyla yapılan canlandırmalar var. İlk örnekleri hemen dışarda, sizi bekliyor; camekân içinde iki balmumundan nöbetçi asker. Canlı sanabilirsiniz.
* * *
Müze’de ilk durak; Hilton Koğuşu. Yüksek, dik ve soğuk demir bir merdivenle çıkılıyor. Yükseklik korkunuz yoksa çıkın. Buradaki tüm kapılar gibi demir bir kapıya ulaşacaksınız. Ardında sağlı sollu, iki küçük koğuş var. Kalanlar birer fotoğraflı özgeçmişle anılıyor. Tanıdıklara rastlamaya başlayacaksınız. İnmeden Ankara’yı seyredin. Manzara bildik aslında. Buraya, Celal Bayar yattığı için veya sıradan manzarası nedeniyle dünyanın en lüks oteller zincirinin adını verilmiş. Diğer mahkûmlar volta için çıktıklarında bile, değil sıradan bir Ankara manzarası, avlunun üzeri kapatıldığından gökyüzünü bile görememişler.
* * *
Hilton’dan inin. İkinci durak tam bir “attan indim” olacak. Bağırma, yalvarma gibi rahatsız edici seslerin olduğu karanlık bir koridor yürüyüşü bekliyor sizi. Sol tarafında tek kişilik hücrelerde kapı duvar. Her mahkûm ilk gelişinde, tecrit için, 48 saat burada tutulmuş. Bazılarında içeriyi görmenizi sağlayan, demir sürgülü küçük açıklıklar var. Mutlaka merak edip bakacak, iliklerinize kadar bir şeyler hissedeceksiniz. Müze gezisi sonunu bilmem ama bu koridorun sonunda şükür dualarınızın arasına özgürlük şarkıları koyacaksınız.
* * *
Sırada dar yollar, avlular var. Duvarları o günlerdeki gibi yüksek, bugünlerde farklı olarak fotoğraflı. Koğuşlara gireceksiniz birer birer. İçlerinde ahşap masa ve sandalyeler, ranzalara dağılmış balmumu heykeller, kalan ünlülerden hatıra eşyalar veya burada yatan tanıdıkların fotoğrafları ve kısa yaşam öykülerini göreceksiniz. Halikarnas Balıkçısı, Osman Bölükbaşı, Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet, Muhsin Yazıcığlu veya “Hasretinden prangalar eskittim” diyen şair Ahmet Arif bazıları.
Burada yatan tanıdıklardan olan, başbakanlarımızdan Bülent Ecevit, hapishanenin yapıldığı yıl doğmuş. Yıllar sonra yine başbakan olmuş ve onun döneminde, burası dâhil 20 cezaevinde “Hayata Dönüş” adı verilen operasyon yapılmış. 28 tutuklu ile 2 asker hayatını kaybetmiş. Müze, ilk haline uygun yenilenmiş, buradaki operasyondan iz kalmamış.
* * *
Müzede sonraki durak, ceza hücreleri. Kullanıldığı zamankinden büyük olasılıkla en büyük farkı hijyenliği. Aynı olansa demir kapılar ve karanlık. Birinin kapısı açık. Girilebilirsiniz! Hamam, hediyelik eşya bölümleri, kapalı görüş odaları sıradakiler. Hepsi etkileyici. Hediyelik eşya alırsanız, parası, yapan mahkûmlara gönderiliyor.
* * *
Son durakta ulu bir kavak ağacı göreceksiniz. Çıkış kapısına birkaç metre mesafede. Bazı mahkûmlar o son birkaç metreyi kat edip, çıkamamışlar. Burası ömürlerinin son durağı olmuş. İdamlar burada gerçekleşmiş. Başlarda, karanlık ve gürültülü koridorda hissettiklerinizi, bu kez aydınlık ve sessiz kavak ağacının altında, sarsıcı bir şekilde hissedeceksiniz. Müzenin yapımında çatı arasında bulunan darağacı, idamın yasaklandığı notuyla, demir parmaklıklar arkasında. Yatanlar gibi asılanlarda da fikir ayrılığı gözetilmemiş. Şair Can Yücel’in;
“En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun...” diye şiir yazdığı Deniz Gezmiş ile Yusuf Arslan, Hüseyin İnan; yaşı büyütülen, tarihe “en genç” olarak geçen Erdal Eren; 12 Eylül’ün ilki Necdet Adalı ve “bir oradan, bir buradan olsun” denilen Mustafa Pehlivanoğlu da bu kavağın altında asılmışlar. En kısasından Adalı’nın öyküsü; Ankara’da lise öğrenciydi. Ankara bir kahvehane saldırısı faillerinden biri olarak tutuklandı. Herkes firar ederken
“Suçsuzluğum zaten anlaşılacak” dedi, kaçmadı. Mahkemede, albay başkan da “Suçsuz” dedi. Suçlu dendi. Albay Başkan istifa etti. O asıldı. “Beni burada arama anne” diye başlayan “Şafak türküsü” onun adına yazıldı.
* * *
Müzeyi gezdiğimiz gün, müze çalışanı Sevim Coşar’ın hayatını kaybetmiş olduğunu üzülerek öğrendik. Ona rahmetle... Kuruluşundan beri müzeye emek harcayan Altındağ Belediyesi Başkan Yardımcısı Yunus Keleş, sorumlular Merve Bayıksel ile Zübeyde Uzunoğlu’na selamla... Haksızlığa uğrayan tüm kader mahkûmlarına af dilekleriyle ve hep hak ile hukukun hâkim olduğu güzel bir dünya temennilerimle...
NOT: Müzenin yanında Sanat Sokağı var. Orası da başka bir dünya.
Paylaş