Paylaş
Sosyal medyadan beslenir, sosyal medyayı besler olduk. Her düşündüğümüz bununla ilgili; ne yazsak da daha fazla RT ya da ‘like’ alsak? Ne desek de, cevaplar su gibi aksa? Ne yapsak da ‘fenomen’ olsak? Kafamız böyle çalışır oldu. İstisnasız hepimizin.
Bu konuya en kolay popçular ayarlayabildiler kendilerini; saniyesinde hem de. Çünkü hamurları (ya da kumaşları) başından beri çok uygundu bu işe. Dipsiz bir slogan okyanusunda kulaç atıp durmuşlardı yıllar boyu ve bu zaman zarfında biriktirdikleri, bin sosyal medyaya yeterdi.
En kolay ama bu kategoride de kolaydan kolay ya da kolayın en kolaycıları var tabii. Gökhan Tepe mesela; saçını bu uğurda süpürge etmişlerdendir. “Slogan olsun canımı yesin” diyenlerdendir. Sloganın etki gücünü, bir çırpıda/alevde yayıldığını en iyi bilenlerdendir. Sırf bu takıntı uğruna, şarkılarını/hep ‘aynı tas aynı hamam’ haline getirmiştir ama bundan vazgeçememiştir. Ya dinleyicisini çok iyi tanıyordur ve bu tip şarkılara uzak durmayacaklarını çok iyi biliyordur ya da ayakları daha yere basan bir şey; bizzat o da, o dinleyicilerden biridir ve derdi hep kahvehane masalarında okeye dönmektir. Yeni takıntılarımızdan (hem de bireysel değil, toplumsal takıntılarımızdan) #hashtag ile süslenmiş yeni albüm: #Yaz2018... Bir isimle, pop müziğimizin birkaç takıntısını birden vurmak istemiş Tepe. Yaz takıntısı dillere destandır, açıklamaya gerek bile yok; ama bir de tarih/sene, “Yeniyim/yepyeniyim, sakın uyuma dinleyici” anlamında. Ve tabii hem hash, hem de tag.
Etiket değil hashtag
Şarkılar da bu anlayışı destekler nitelikte. Yaz güneşinin zaten yaktığı vücutları bir de arzunun ateşleriyle kavurmak (‘Yak Ateşinle’; “Yak ateşinle beni, yak kavursun; gözümün içine bak aşkla dolsun”), ‘Ayıp yorganın altındadır’a tost-modern bir yorum getirmek (‘Yastık Yorgan’; “Gel yeter bi’yastık yorgan, her geçen günün ardından, senle ben ve aşk ömür boyu”) gibi hem gündüz güneşlenirken dinlenecek, hem de geceleri kendinden geçirecek şarkılar var; hem de ola ki ateş söner ya da yastık/yorgan iki kişiye yetmez olur diye, içe doğru mır/mır mırıldanılan şarkılar (‘Kal Biraz Daha’; “Karanlıktan üşüdüm, üşüdüm; lambaları yak, düşünüp, düşünüp”). Bir tek yazın değil, her mevsimde vazgeçilmezimiz ‘göbek havası’na doğru kıran (‘Unuturuz İnşallah’; “Bir o yana, bir bu yana koca dünya dar geliyor, bu gece bitmez, sabaha unuturuz inşallah”) şarkı da var. Gökhan Tepe kardeşiniz, hiçbir şeyi ıskalamamış sevgili günümüz pop dinleyicileri. Bu ve buna benzer albümlerde/şarkılarda ‘aşk’ın ‘seks’ sanılması da ayrı konu; ama bu eleştirinin değil, sosyolojinin alanına giriyor.
#Yaz2018, Gökhan Tepe, Sony Music (Beş üzerinden bir yıldız)
Paylaş