“Terrorisme”

Sarsıcı katliam haberleri bu defa Paris’ten geldi.

Haberin Devamı

Artık herkesin anlaması gereken terörün bir “güvenlik meselesi” değil, bulaşması kaçınılmaz, ölümcül bir salgın hastalık olduğudur.

 

ERDEMLİ TERÖR!

“Eğer barış zamanlarında halk hükümetinin temeli erdemse, devrim zamanında da erdem ve terördür. Erdemsiz terör barbarlık, terörsüz erdem ise iktidarsızlık demektir.” Fransız Devrimi önderlerinden Robespierre bu sözleri 1794’te Ulusal Meclis’te yaptığı konuşmada dile getirmişti. Tabii bu sözlerinden bir süre sonra kendisi de giyotini boyladı. Çünkü aynı anlayışa göre kimin daha erdemli olduğuna, daha terörist olan, yani giyotinin ipini tutan karar verebilirdi! “La Terreur” (Korku İktidarı) adı verilen 1793-94 yıllarından sonra Académie Française’in hazırladığı sözlüklerde artık “terör, terörizm ve terörist” kelimeleri yer alıyordu. İlk defa Paris’te ve Fransa’da…

Haberin Devamı


ONBİNLERCE KAYIP

Terör kavramı, “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” idealini taşıyan Fransız Devrimi’yle ortaya çıksa da insanlığın birbirini katledebilme yetenekleri elbette çok daha eskilere dayanıyor. Örneğin, Katolik Fransızlar, 24 Ağustos 1572’de başlayan saldırılarda, tahminlere göre 20.000’den fazla Protestan Fransız’ı katletmişlerdir. (Paris’teki son terör saldırısında ölen 153 kişinin yol açtığı sarsıcı duygu üzerinden sadece birkaç haftada 20.000 ölümün korkunçluğunu hayal etmeyi deneyebiliriz belki.)


AYRILMAZ İKİLİ: SAVAŞ VE TERÖR

Bu korkunç olaylara bakıp, dinlerin veya dindar-din karşıtı mücadelesinin insanlığa katliamdan başka bir şey getirmediğine inananlara bolca rastlıyoruz. Ancak bu ‘inanç’, Almanya’da Hitler, Sovyetler’de Stalin, Japonya’da 1940-45 yönetimlerinin devlet terörünü açıklamakta eksik kalıyor. En ‘özgürlükçü’ devrimlerin bile nasıl büyük kıyımlara sebep olduğuna değindik. Aynı şekilde, Amerikan İç Savaşı, İspanya İç Savaşı, Kore ve Vietnam savaşlarını din üzerinden açıklamak mümkün değil. Dolayısıyla çatışmaların ve terörün çok sayıda nedeni var. Hele de ayrılıkçı terör, oldukça farklı dinamikler taşıyor. (Avrupa Birliği’ndeki terör olayları sayısında ağırlık halen ayrılıkçı örgütlerde.)

Haberin Devamı


Her ne kadar farklı olduğunu düşünsek de… Savaşın ve terörün birbirinden tümüyle ayrılabilir olduğunu sanmayalım. Modernleşme sürecindeki ilk büyük “terörist” organizasyon, Britanya’dan bağımsızlık elde etmek isteyen ama ordusu olmayan İrlandalılardı. Nitekim ‘Kardeşlik’ adı, sonraları yerini “İrlanda Kurtuluş Ordusu, IRA” adına bırakacaktır. Balkan Savaşı’nın fitilini ateşleyenlerden birisi VMRO, yani İç Makedonya Devrimci Örgütü değil miydi? Aynı şekilde I.Dünya Savaşı’nı başlatanın Saraybosna’daki bir “terörist” suikast olduğunu unutmayalım.


Bugün bize uzak geçmiş gibi görünse de, günümüzdeki terörist eylemlerin bile I.Dünya Savaşı ile bağı var. 1920’den itibaren Suriye’de etkin hale gelen Fransız yönetimi, Suriye’yi mezheplerle bağlantılı idari bölümlere ayırmasaydı; kendi denetiminde kurulan Suriye ordusundaki azınlık mezheplerinin ağırlığına etki etmeseydi… Acaba Suriye’nin modern tarihi ve İç Savaş bu şekilde mi cereyan ederdi? Son Paris saldırılarını, Libya, Irak ve Suriye’deki savaşlardan, askeri operasyonlardan ayrı düşünmek elbette mümkün değil.

Haberin Devamı


GÜVENLİK DUVARLARI?

Hiç şüphesiz bu anlatılanlar, Paris’teki katliamı “normal” veya “haklı” hale getirmiyor. Tam tersine… Tarih bize savaşın, totaliter devlet terörünün veya örgüt terörünün ayrılmaz saç ayakları olup aynı köklerden beslendiğini söylüyor. Ayrıca meselenin Müslümanlık, Ortadoğululuk, Araplık, vb. unsurlarla açıklanmasının uzun vadede hiçbir şeyi çözmeyeceğini haber veriyor. (Bu tür çıkarımlar, eninde sonunda Avrupa’da ırkçılığın ve dinsel ayrımcılığın jet hızıyla yükselmesine yarar.) Kapitalizm, teknoloji, medya ve kültür böylesine küreselleşirken, insan hakları, adalet ve refah beraberinde küreselleşmedikçe, güvenlik önlemleriniz işe yaramıyor. Duvarlarınız ne denli yüksek ve sağlam olursa olsun, terör sizi yine de vuruyor: Bir kafede, bir banka şubesinde veya bir konserde… Aldığınız kararların; uçaklardan attığınız bombaların sadece düştüğü topraklarda tahribat yaratması, sizi hiç etkilememesi mümkün mü?

Haberin Devamı

Kabul edelim. Terör, sadece bir saldırı türü değil, aynı zamanda küresel bir salgın hastalık. Hastalığın kol gezdiği bölgelerle doğrudan temas, bulaşma riskini kat kat arttırır. Birleşmiş Milletler ve özellikle “Güvenlik” Konseyi’nin 5 daimi üyesi, meseleyi iç güvenlikten “sağlıklı, küresel barış” arayışına taşımadıkça, terörist eylemler eninde sonunda bizi hasta edip, öldürme hedefine ulaşacaktır.


EVRENSEL ACI

Robespierre’in düşündüğünün aksine… “Erdemli terör” diye bir şey olmaz. Çünkü erdem, coğrafyaya, kültüre ve zamana göre farklı anlamlar taşıyabilir. Oysa terörün yol açtığı ölüm korkusu ve sevdiklerini kaybetmenin acısı evrenseldir. Paris’te, Londra’da, Madrid’te, New York’ta, Moskova’da… Saraybosna’da, Bağdat’ta, Halep’te, Şam’da, Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Ankara’da… Hiç fark etmez.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları