Paylaş
Sivil toplum örgütleri demokrasiye sahip çıktı…
Medya demokrasiye sahip çıktı. Baskın yeme pahasına…
TBMM ve siyasi partiler demokrasiye sahip çıktı. Bombalanma pahasına…
Cumhurbaşkanlığı - hükümet, devlete ve demokrasiye sahip çıktı.
Polis ve ordu, ve dahi yargı, üniformalı-üniformasız darbecilere karşı, devlete, ülkeye, parlamenter rejime sahip çıktı. Canları pahasına…
Kısacası her yerde ‘ortak akıl’ devreye girdi ve
“hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünün hakkı verildi.
Peki ya bundan sonrası?
Hepimiz ne iş yapıyorsak, Türkiye adına o işi daha iyi yapmaya çalışmalıyız.
Mesela tarihçiler ve toplum bilimciler, zaten sordukları şu soruları, bıkmadan yorulmadan tekrar tekrar sormalı:
Anadolu’nun mütevazı ailelerinden gelen o çocuklar, nasıl olup da içinden çıktıkları halkın üzerine tank sürecek kadar acımasızlaşabiliyorlar?
Güler yüzlü gençler, nasıl olup da gözü kararmış canlı bombalara dönüşebiliyor?
Mutlak nefret ve ölümüne bağlılık arasındaki kitlesel gel-git nasıl durdurulabilir?
Toplumsal cinnetin nedenleri ve çözümleri hakkında ne kadar bilgiliyiz?
…
Bu gibi sorular pek çoğumuz için fazlasıyla entel, ziyadesiyle akademik gelebilir.
Hele de böyle tarihi günlerden geçerken.
Oysa bir bedenden sadece çıbanları, habis dokuları kazımak yetmiyor.
Bir de hastalığın sosyal-ekonomik-kültürel nedenlerini teşhis edip, kalıcı tedavi neyse onu uygulamak gerekiyor.
Bu büyük bir ülke, öyle karmaşık toplumsal ilişkilere dayanıyor ki…
Sağlıklı bir bünye için mahir hekimlerin sağduyulu yaklaşımlarına muhtacız.
Güçlü bir hukuk devleti, hangi görüşten, hangi inançtan olursak olalım hepimizin ortak ihtiyacı. ‘Ortak aklımızı’ daha fazla çalıştıralım ve demokrasinin değerini iyi bilelim.
Paylaş