Paylaş
Birini düşünelim: İnsanlara daima tebessüm eder... Kimseye sesini yükseltmez... Muhatabı kim olursa olsun yüzüne dönerek konuşur... Topluluktaki en az bilgili kişi kimse onun anlayacağı biçimde anlatır... Sokakta yürürken küçük çocuklar dahil herkese güler yüzle selam verir... Alçakgönüllüdür... Teşekkürü unutmaz... İnce düşünür ve kimseyi incitmemeye dikkat eder...
*
Günümüzde bir erkeği bu vasıflarla tanıtacak olsak ne kadar ilgi görür acaba? Acaba fazla efendi, fazla nazik mi bulunur? 21. yüzyılı tam olarak kestiremiyoruz... Ama böyle bir erkeğin, 7. yüzyılda, ona düşman olanların bile saygısını kazandığını biliyoruz. Hem de sertliğin, “maçoluğun” norm olduğu bir ortamda... O insan, Hz. Muhammed Mustafa’dır.
*
Hz. Peygamber’in kişisel letafetinin (hoşluk, incelik) ve nezaketinin, tarih boyunca milyarlarca Müslüman tarafından aynı şekilde sürdürüldüğünü söylemek çok zor. Nezaketin temeli, insanın çevresine gösterdiği saygıdır. Ama gelin görün ki nezaket, yüzyıllar içinde, sadece üst ve eğitimli sınıflara özgü bir davranış biçimi olarak anlaşılmıştır. Bu eğilim, tüm medeniyetlerde görülür.
YUMUŞAK HUYLU OLMAK
Genel nezaket kuralları olarak benimsenen pek çok davranış, Kuran’da ifade edilmiştir. Bunların başında yumuşak konuşma gelir: Karşınızdaki Firavun bile olsa “yumuşak söz söyleyin”. Yine Kuran’da Hz. İbrahim “çok içli ve yumuşak huylu” olduğu için övülür. Hatta Hz. Peygamber’e “[onlara] yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi” denmiştir.
*
Yürüyüşünde doğal olmak, böbürlenerek dolaşmamak, insanların konuşmasını bastıracak şekilde yüksek sesle konuşmamak, sohbet sırasında fısıldaşmamak, izin almadan odaya / eve girmemek, yemekli misafirliğe ancak davet edildiğinde gitmek... Tüm bunlar Kuran’da yer alır. Ayrıca selamlaşmak, insanlara her zaman teşekkür etmek, iyi geçinmek, hoş ve düşünceli davranmak gereği hadislerde vurgulanır: “Bir iş rıfk (nezaket) ile yapılırsa, o iş güzelleşir”.
GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL
Tüm bu açık ifadelere karşın, gösteriş için yapılan nezaket İslam kültüründe yanlış bulunmuştur. Aynı şekilde sahte tevazu da. İnsanın “göründüğü gibi olmaması”, yani samimiyetsiz tavırları yerilir. Keza, insanlara “adab-ı muaşeret” kurallarını bilmediği için tepeden bakmak da. Dolayısıyla gerçek nezaket, içten dışa yansıyandır. Yani en güzeli şeklen değil, kalben olandır.
BAŞ TACI OLAN EDEP
Nezaket, incelik, yumuşaklık gibi davranışlar, İslam kültüründe “edep” kavramı etrafında toplanır: “Edeb bir tâc imiş nûr-ı Hûdâ’dan / Giy ol tâcı, emîn ol her belâdan”. Çok geniş bir kapsamı olan edep, kısaca “her an huzur-u ilahide bulunurcasına özenli olmak” şeklinde tarif edilir. Örneğin bir insan dağ başında, tek başına bile olsa çevresine saygılı olmalıdır.
NEZAKET Mİ, DOĞALLIK MI?
19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yarısı, tüm dünyada “adab-ı muaşeret” kavramının doruğa çıktığı bir dönemdi. Son 25-30 yıldaysa “olduğu gibi görünmek” ve doğallık revaçta. Bir yanda saygı, diğer yanda rahatlık. Ama ne ince düşünce ve nezaketten vazgeçmek doğru, ne de samimiyet ve doğallıktan. Bunların hepsi dengede olduğu sürece, ne mutlu o insana. Eskilerin dediği üzere “Ehl-i diller arasında aradım kıldım talep / Her hüner makbul imiş; illâ edep, illâ edep”.
LATİFE EDİYORSUNUZ
Ramazan gecelerinin en sevilen etkinliklerinden biri de fıkra anlatımıydı. Osmanlı’da zekâya dayalı, ince espriler “latife” olarak anılırdı. Latifelerde kaba güldürü veya aşağılayıcı unsurlar olmaması esastı. Çay, kahve, tütün tiryakilerinin ramazan orucu tutmakta zorlanması, çok sayıda latifeye konu olmuştur: “Ramazan ayı ve oruç, hilalin görülmesiyle başlardı. Bunu bilen bir kahve tiryakisi, hilali görmemek için evinin perdelerini sımsıkı örter; geceleyin mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş. Ancak yolda bir su birikintisinde hilalin yansımasını görünce pes etmiş: Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin, anladık işte ramazan başlamış!
BİR AYET
Yaratan bilmez olur mu? O, Latif’tir, haberdardır. (Mülk, 14)
BİR HADİS
Ey Âişe, yumuşak davran! Çünkü nezaket nerede bulunursa onu güzelleştirir, nereden çıkarılıp alınırsa o da çirkinleşir. (İbn Hanbel, V, 257)
ESMA-İ HÜSNA
El-Latif
En ince hususları dahi bilen, nezaket ve yumuşaklıkla ihsan eden.
Paylaş