Paylaş
Dilimiz, teşekkür ifadeleri açısından hayli zengin. Ayrıca pek çok hayır duası, günlük konuşmalarımızın parçasıdır: “İşiniz rast gitsin”, “Ayağınıza taş değmesin”, “Allah korusun”, “Allah’a emanet”... “Allah razı olsun”, “Allah iki cihanda aziz etsin”...
*
Bazen de öyle durumlar olur ki karşımızdakilere “nasıl teşekkür edeceğimizi bilemeyiz”. Bize yardımı dokunanlara “ne kadar teşekkür etsek az” geldiğini düşünürüz. Onlara tek kelimeyle “minnettar” oluruz. Son günlerde yaşadığımız ve halen devam eden yangın felaketleriyle mücadele edenlere minnettar olduğumuz gibi...
*
- Alevlerle en ön safta canı pahasına mücadele eden her kademeden itfaiyecilere, orman görevlilerine
- Uçak ve helikopter pilotlarına, teknisyenlerine, kule görevlilerine
- Arazöz, kepçe gibi iş makinesi sürücülerine ve operatörlerine, teknik destek ekiplerine
- Yangınla kendi imkânlarıyla mücadele eden, itfaiyecilere yardımcı olan tüm gönüllülere
- Bahçe hortumuyla, aracıyla, kamyonuyla, motoruyla, kovası ve bidonuyla su taşıyanlara
- Kamu görevlilerine, belediye işçilerine, jandarma erlerine, polis memurlarına, askerlere, güvenlik görevlilerine
- Yangından etkilenenlere destek olan sağlık personeline
- Tekneleriyle insanları yangın bölgelerinden tahliye eden denizcilere
- Canlıların hayatta kalması için çabalayan veterinerlere ve hayvanseverlere
- Uydudan, uçaktan, drone’dan gelen görüntüleri takip edip bilgiye dönüştürenlere
- İletişimin, bağlantının kesilmemesi için çabalayan ekiplere
- Yangın bölgelerinden bizzat geçtikleri haberlerle herkesi bilgilendiren muhabirlere
- Sosyal medyada doğru bilgilendirmeyle insanları yönlendirip, yardım ulaştıranlara
- Farklı bölgelerden, hatta başka ülkelerden gelip yardıma koşanlara
- Tüm görevlilere ve zor durumda kalanlara elinden geldiğince yardımcı olanlara
Kısacası, yangınlarla ve etkileriyle fedakârca mücadele edip de görevleri aklımıza gelen-gelmeyen herkese... Her birine ayrı ayrı minnettarız.
Malum... Hayali “süper kahraman” filmleri rekor hasılatlar elde edip, bu rolleri oynayanlar astronomik ücretler kazanıyor. Oysa çevremizdeki gerçek kahramanların ödülü, görevini yapıp doğaya ve insanlara yardımcı olmanın verdiği iç huzurundan ibaret. Tabii bir de bizlerden duydukları candan teşekkürlerden. Elbette kamu/resmi yardım görevlileri hizmetleri için bir ücret alıyorlar. Ama bu canları pahasına üstlendikleri tehlikeli görevlerin gerçek karşılığı sayılmaz. İsimsiz kahramanlarımızın maddi-manevi hakkını tam olarak ödeyemesek bile... Dilimiz döndüğünce şükranlarımız, en iyi dileklerimiz ve hayır dualarımız hep onlarla.
ALLAH RIZASI İÇİN
MÜSLÜMANLAR için insanlara ve tüm mahlukata yardımcı olup Allah’ın rızasını kazanma fikri, apayrı bir manevi ödüldür. Hatta Kuran’da, insanlardan alkış beklemeden yapılan hayır ve yardımlar övülmüştür: “Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. (İnsan, 9)” Üstelik yapılan yardımların büyüklenmeden, başa kakılmadan, tevazuyla yapılması esastır.
*
Ne var ki, Allah rızasını kazanmayı önceleyen bu tavır, hayırlı işler yapanlara teşekkür etme gereğini ortadan kaldırmaz. Teşekkür, bir insanlık ve medeniyet gereğidir; iyiliği görülenlere bir manevi borçtur. Hz. Peygamber bu konuda şöyle demiş: “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.” Ayrıca “Bir kimseden iyilik gören, o iyiliği başkalarına yaysın (anlatsın). Eğer bu iyiliği başkalarına anlatırsa şükran [borcunu ödemiş] olur.” Rivayete göre Hz. Peygamber şu şiiri dinlemekten hoşnut olurmuş: “Zayıf gördüğünde tut kaldır, onun zayıf olması zayi etmez yaptığın iyiliği / Gün gelir görürsün onun güçlendiğini / Ya sana karşılık verir ya da över senin iyiliğini / Zaten yapmış olduğun iyiliğe karşılık vermiş demektir seni öven kişi.”
KIYAMET KOPSA BİLE AĞAÇ DİKİN
ELBETTE bize veya çevremize yapılan iyiliklerin karşılığı, sadece sözle teşekkür ve övgü değildir. Şükranın en güzel ifadesi, imkân olduğunda sizin de başkalarına iyilik yapmanızdır. Örneğin yaşadığımız yangın felaketlerinde “Hızır gibi” yardıma koşan gönüllü kahramanlara minnet duygumuzu ifade etmenin bir yolu da, yanıp kaybolan ormanlarımızı ve hayatı yeniden yeşertmek olacaktır. Hz. Peygamber’in dediği gibi: “Elinde bir fidan olan, kıyamet kopuyor olsa bile onu derhal diksin!”
Paylaş