Kerbela'dan İş Kazalarına (6 Perdelik Temsil)

İnsan, Aşure Günü'nde sormadan edemiyor: "Çalışanın hakkını teri kurumadan veriniz" emrine en fazla uyması gerekenler, nasıl olup da bu noktaya gelebildiler?

Haberin Devamı

1.PERDE: KERBELA

Kapanmayan bir yaradır: İçinde bulunduğumuz Aşure gününde, yani 10 Muharrem'de Hz. Hüseyin ve 70 arkadaşı Kerbela'da şehit edilir. Meselenin özü, Mekke aristokrasinin iktidarı "geri alma" mücadelesidir. Fetihlerle iyice zenginleşen üst sınıfların, Hz.Muhammed'in getirdiği "tehlikeli" toplum idealinden rövanşıdır adeta. Çünkü bu ideale göre, bencilce biriktirmenin yerini düzenli paylaşım ve iş ahlakı almalı; sınıfsal üstünlük değil, kişisel "edep" esas olmalıdır. Ne var ki Emevîlerin Kerbela'da perçinlenen acımasız saltanat yürüyüşü, tüm bu ideallere baskın çıkar. Hem de 50 yıldan kısa bir sürede. Bu yönelimin uzun vadeli etkileriyse derin olacaktır.


2.PERDE: BİLECİK - EREĞLİ

Elbette Müslüman toplumlarda saltanatın gücü karşısında insanı savunan çok sayıda isim vardı. Örneğin, Şeyh Edebalı'nın Osman Gazi'ye o -muhtemel- nasihati bile, bu yönde bir çaba olarak okunabilir: "Devleti yaşat ki, insan yaşasın". Ne var ki, beylikten dev bir imparatorluğa evrilirken bu ideal, hakkıyla yerine getirilemez. Örneğin devlet hizmeti için tarımda ve büyük inşaatlarda zorunlu çalıştırmaya, yani angaryaya rastlamak mümkündür. Yeterli işgücü bulunamadığında yöre halkı, maden işçisi olmak zorunda kalabilirdi. Yine de en azından vergiden muaf tutulurlardı. 1861, 1867 ve 1869'da yayınlanan nizamnamelerde -Ereğli başta olmak üzere- madenlerde zorunlu çalıştırma yasaklandı. 19.Yüzyıldaki bu değişimin ardındaysa Avrupa'daki gelişmeler yatar.

Haberin Devamı


3.PERDE: PARİS, 1848

Avrupa'da Sanayi Devrimi sonucunda oluşan tepkiler, sosyalist fikirler ve sendika hareketi olmasaydı, işçi haklarında iyileşme bir hayal olarak kalabilirdi. "Dünyanın tüm çalışanları" Batı'da sonuç alan bu mücadeleye çok şey borçlu. Öte yandan iş güvenliği ve çalışan sağlığındaki en somut gelişmeler, sosyalist devletlerden değil kapitalist ülkelerden geldi! Örneğin, ABD'de Ulusal İş Güvenliği Konseyi 1916'da kurulmuş, "önce güvenlik" sloganıyla 1920'lerden itibaren ilerleme sağlanmıştı. (Komünist parti tarafından yönetilen Çin Halk Cumhuriyeti, günümüzde ölümlü maden kazalarında Türkiye ile yarışabilen tek ülke!) Ama aynı kapitalist ülkeler, ucuz üretim yaptıkları başka ülkelerde iş güvenliğinde çok da titiz davranmadılar.

Haberin Devamı


4. PERDE: İSTANBUL

Türkiye'de sanayileşmenin hız kazandığı 1960'larda, çalışan hakları ağırlıklı olarak sol / sosyalist hareket tarafından savunuluyordu. Bu nedenle ortaya garip bir çelişki çıktı. Paylaşım konusunda net tavır sergileyen bir dinden olmalarına rağmen Müslümanlar için bu harekette "ufak" bir problem vardı: "Komünist"ler aynı zamanda ateistti! Haliyle Soğuk Savaş süresince "yeşil kuşak" projesini uygulamak zor olmadı. Batı'nın şablonlarıyla hareket eden solcular, Müslümanları "cahil, yobaz kitleler", Müslümanlar da onları "Moskof uşağı, dinsiz anarşistler" addettikleri için çalışan hakları bir türlü kitlesel destek bulamadı. Sosyalist hareket, 70'lerde eylemcilerini ağırlıklı olarak Alevi gençlerden toplayınca mesele iyice çıkmaza girdi. Kerbela, İmam Hüseyin, Pir Sultan, tarihi boyutunu aşıp, bambaşka bir zeminde, güncel siyasî simgeler haline dönüştü.

Haberin Devamı


5. PERDE: ANKARA

19.Yüzyılda doğan siyasal İslamcılığın önceliği, Batı'nın ve Batıcıların 'eline düşen' devleti kurtarmaktı. Hükümet olmanın ötesinde "iktidar" kalabilmek için sermaye desteğine ihtiyaç vardı. Ve bu sermaye hızla güçlenmeliydi. 'Fazla' güvenlik, 'fazla' hak, düşük kârlılık nedeni görüldüğünden, iktidarlar bu konularda "çok anlayışlı" davranabiliyordu. Nitekim İslam'da sosyal adaleti merkeze koyan fikir akımlarının etkisi, İslamcı iktidarlarda çok sınırlı kalmıştır. İş kazalarının acıları, neredeyse tüm iktidarlar tarafından "kaza, kader" gibi kavramlarla dindirilmeye çalışıldı. (Gerçek anlamıyla "sol", hiç iktidar olamadığı için nasıl davranırdı bilemiyoruz.) Oysa İslam, çalışanın haksızlığa uğratılmamasını, hakkının "zamanı gelince" değil, anında verilmesini emrediyordu.

Haberin Devamı


6. PERDE: MUTFAK

İslam, kapitalizm, sosyalizm... Daha adaletli, daha iyi bir yaşam için hepsi farklı tarifler, hatta bazen zıt öneriler sunuyor. Bu çok farklı malzemeden ortaya lezzetli bir bütün çıkmazmış gibi duruyor; sebzeyle meyve, tatlıyla ekşi yan yana kötü olurmuş gibi geliyor. Oysa şu anda Türkiye'de yüzbinlerce evde hazırlanan, afiyetle yenen aşureler bunun tam tersini kanıtlıyor. Her kültürden alınacak farklı lezzette malzemeler var. Yeter ki mutfaktaki aşure kazanının başında, tüm ev halkını mutlu etmeye niyetli birileri olsun. Eğer mutfaktakiler, sofradaki herkesin hakkıyla doymasını sağlarsa, ne Bedir'in ve Kerbela'nın şehitleri, ne kim vurduya giden sendikacılar, ne de madenlerde, şantiyelerde can verenler yok yere ölmüş olmazlar.

Yazarın Tüm Yazıları