Paylaş
Mustafa Kemal Paşa, 1922 yılı sonlarından itibaren bir “halk fırkası”nın kurulup Meclis’teki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun bu fırkaya (partiye) aktarılması gerektiğini dile getiriyordu. Nitekim dediği gibi oldu ve 9 Eylül 1923 günü Halk Fırkası kuruldu. Biri hariç tüm milletvekilleri Halk Fırkası üyeleriydi. Ne var ki fırkanın kuruluşu üzerinden bir yıl bile geçmeden, yani 1924 yazında, Ankara’da önemli bir söylenti kulaktan kulağa yayılıyordu: Bazı milletvekilleri ayrılıp yeni bir fırka (parti) kuracaklardı. Bunların en önemli eleştirisi, Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda fırka genel başkanı olmasıydı. Bunu yeni anayasanın özüne aykırı buluyor, rejimin “tek adam” idaresine sürüklemesinden çekiniyorlardı. Mustafa Kemal [Atatürk] ise çok netti, cumhurbaşkanlığı sırasında da fırkasının (partisinin) başında kalacaktı. Söylentiler bir süre sonra açık haberlere dönüştü. 10 Kasım’da gazeteler şöyle yazmıştı: “Halk Fırkası nihayet… ikiye ayrıldı.”
“CUMHURİYET” KİMİN OLACAK?
Hiç şüphesiz bu tatsız bir ayrılıktı. Çünkü ayrılanların başında Atatürk’ün kurtuluş mücadelesini birlikte verdiği, biri daha önce başbakanlık yapmış olan dört önemli isim vardı: Rauf [Orbay], Kazım [Karabekir], Ali Fuat [Cebesoy] ve Refet [Bele]… Hiçbiri cumhuriyet rejimine karşı değildi. Ayrıca harekete katılan 25 milletvekilinin yanı sıra İstanbul basınının bir bölümü de onları destekliyordu. Gazetelerde çıkan haberlerde bu muhalif hareket hakkında ilginç bir ayrıntı daha vardı: “[Halk] Fırka[sın]dan ayrılanlar Cumhuriyet Fırkası teşkil edecekler.”
Bu gelişmeler karşısında, Halk Fırkası, 10 Kasım 1924’teki toplantısında adına “Cumhuriyet” eklenmesi kararını aldı. Elbette apar topar alınan bu kararın ardında uğruna bunca mücadele verilen “cumhuriyet” ismini muhalefete kaptırmak endişesi vardı. Nitekim çıkan haberler doğruydu 17 Kasım’da kurulan yeni partinin adı, Terakkiperver (İlerici) Cumhuriyet Fırkası idi!
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın sadece 7 ay süren muhalefeti olmasaydı, bugün CHP’den değil, Halk Partisi’den; daha doğrusu Halk Fırkası’ndan konuşuyor olabilirdik! Peki ama, o zamanlar yazıldığı şekliyle “Cümhuriyet Halk Fırkası” neden sonradan “Parti” adını aldı?
“YABANCI” BİR SÖZCÜKTEN, BİR DİĞERİNE
Atatürk, milli devlet olabilmenin hayati koşullarından birinin “dil” olduğu düşüncesiyle 1932’de “Türk dilinin yabancı diller boyunduruğundan kurtarılması” talimatını verecektir. Öte yandan pek çok sözcüğe Türkçe karşılıklar türetmek kolay olmaz. Arapça “fırka” kelimesi de bunlardan biridir. Önceleri “bölem” sonraki yıllarda “yöndeşlik” önerilse de hiçbiri tutmaz. Hal böyle olunca, cumhuriyetin ilk siyasi oluşumunun adı, bir yabancı dilden kurtulup diğerinin boyunduruğuna girer! CHF’nin 1935 yılındaki ‘kurultay’ı, 9 Mayıs’ta Kamutay Salonu’nda (yani Meclis’te) 384 saylavın (yani milletvekilinin) katılımıyla gerçekleşti. İşte bu toplantıda Arapça “fırka”, bire bir Fransızca karşılığı olan “parti” ile yer değiştirdi ve kurultayda alınan kararla Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) oldu.
“KÖKLÜ ÇINAR” 93 YAŞINDA MI, 82 YAŞINDA MI?
Kuruluş adını iki kez değiştiren; Atatürk’ün partisi CHP’nin siyasi faaliyetleri, “Atatürk ilke ve inkılaplarına sıkı sıkıya bağlı” 12 Eylül askeri darbesiyle son bulacaktır! Böylece cumhuriyetin “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” diyen ilk fırkası (partisi), 1981 yılında ‘kayıt-şart’ falan gözetmeksizin kapatıldı. Ve 1992 yılının 9 Eylül’üne kadar da kapalı kaldı. Bu nedenle, geçtiğimiz hafta 93. kuruluş yıldönümünü kutlayan CHP, aslında fiilen 82 yıllık bir parti!
Paylaş