Paylaş
İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrılmaya karar verdi. ‘İngiltere’ demişken… Bu isimde bir devlet yok tabii. İngiltere, İskoçya ve Galler ile birlikte ‘Britanya’ adasının üç bölgesinden biri. Britanya’ya Kuzey İrlanda’yı eklediğinizde devletin resmi adına ulaşıyorsunuz: Birleşik Krallık. Yani doğru ifadeyle, geçtiğimiz hafta Birleşik Krallık’ta yapılan oylamada… İngiltere ve Galler’de çoğunluk AB’den ayrılmayı tercih ederken, İskoçya ve Kuzey İrlanda, AB’den yana oy kullandı. Bu sonuçlar şaşırtıcı görünse de tarihe bakınca gayet doğal sayılmalı.
AVRUPA’NIN HEP AYRI PARÇASI
Modern zamanları ve Avrupa Birliği’ni bir kenara koyarsak… Aslında Britanya ve kıta Avrupa’sı, sadece Roma İmparatorluğu devrinde (43 - 410) idari bir bütün oluşturmuştur. Ama o dönemde bile İskoçya ve İrlanda, İngiltere ve Galler’den (Britannia) ayrıydı. Hatta Romalılar İskoçya sınırına kilometrelerce uzunluktaki Hadrian ve Antonin Duvarları’nı inşa etmişlerdi.
Roma’nın çöküşü sonrasında kıta Avrupa’sından gelen Anglo-Saksonlar, Vikingler ve Normanlar, İngiltere’ye yerleştiler. Tüm bu istilalara karşın Britanya hem doğal sınırlarıyla, hem de tarihi olarak Avrupa’nın ayrık parçasıydı. Örneğin İngiltere kilisesinin Papalıkla bağlarını koparması bu güvenle mümkün olmuştu (1530). İspanyollar, 50 yıl kadar sonra İngilizlere esaslı bir ders vermek için denize açıldılarsa da hiçbir şey elde edemediler. Sonraki 400 yıl boyunca ne Fransızların, ne de Almanların gücü Britanya’yı fethetmeye yetmeyecektir.
MODERN TARİHİN BAŞLANGICI
Avrupa anakarasından ‘ayrık’ olsa da Britanya tarihi, hepimizi yakından ilgilendirir. Örneğin bugün tüm dünyada geçerli parlamenter demokrasinin ana hatları, İngiliz Parlamento taraftarlarının, Kralcıları yenmesiyle ortaya çıkmıştır (1689). Bu süreç, İngiltere ile İskoçya’nın birleşmesini de sağladı (1707). Sanayi Devrimi ile çağımızın yönünü belirleyen Brit’ler, 1920’lere gelindiğinde dünya nüfusunun yaklaşık beşte birini yönetiyordu.
Bu nedenle pek çok ülkenin modern tarihi, Britanya dikkate alınmadan yazılamaz. Örneğin Ruslara karşı İngilizlerle birlikte girişilen 1853 Kırım Savaşı, Osmanlı tarihinin dönüm noktalarından birisidir. İngiltere’deki hükümet değişiklikleri veya 1922’deki İrlanda Bağımsızlığı dahi Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu için önemlidir. İngiltere’nin 1950’lerden itibaren Kıbrıs’tan çekilme biçimi, bugün bile Türkiye’nin kritik meselesi. Bu liste uzar, gider…
YİNE BİR DÖNÜM NOKTASI
Filmi günümüze sardığımızda yine pek çok ülkeyi ilgilendiren tarihî bir eşikte olduğumuzu görüyoruz: Birleşik Krallık, AB’deki tam üyeliğine veda ediyor. İşin ilginci bu son karar, AB’nin ötesinde, adanın birliğini etkileme potansiyeline sahip. Yakın tarihe bakınca, krallığın ancak 1801’de tamamen birleştiğini; buna karşın İrlanda’nın 1922’de ayrıldığını görüyoruz. Kuzey İrlanda’da ise sular 1998’de duruldu. Üstelik İskoçya’da bağımsızlık fikri hâlâ taze. Referandumun rüzgarıyla, ‘Birleşik Krallığın’ birleşik olmaması veya ‘Küçük Britanya’ olması ihtimali daha yüksek sesle konuşulabilecek.
BUNLARDAN BİZE NE?
Avrupa’ya göre trafiğin ‘tersten’ aktığı İngiltere, bir kez daha gitmek istediği yönü cesaretle ve çarpışmadan belirlemeyi başardı (tabii öldürülen parlamenter istisna olmak kaydıyla). Üstelik bu tartışmalar bazen hayli sertti. Yine de bu süreçte iktidar partisinin lider kadrosu farklı düşünen üyeleri ihraç edip, onlara ‘hain’ yaftası yapıştırmadı. Parti, bölünme noktasına gelip mahkemelik olmadı. Üstelik hükümet, sonuca bahaneler türetip oy oranlarını didiklemek yerine, kendi içinden lider değişimine gidecek. İşte bizim açımızdan öncelikli olanlar bunlar: Açık sözlülükle hakareti; eleştiriyle itibarsızlaştırmayı; rekabetle çatışmayı birbirinden ayırabilmek gerekiyor.
Paylaş